Mehmet TIRAŞ
İnşaatı devam eden Başbakanlık binasının durdurulmasına mahkeme durdurma kararı verdi,böylesi mahkeme kararları demokratik hukuk devletinde yadırganacak bir olay değil ve olağandır.
Olağan olamayan bizim Başbakanın hukuk tanımaz tutumu ve efelenmesi çok tuhaf,vermesi gereken cevap şu olmalıydı;evet yargının böyle bir kararı var ama bir üst mahkemeye götüreceğiz deyip yargının verdiği karara da uyacağız demeliydi..
Erdoğan ne dedi:”Güçleri yetiyorsa gelip yıksınlar” demesin mi?
Yargıya darbe yaparak, devam eden mahkemelerin sonucunu etkilemek için adalet bakanına telefon ederek, müdahale edenden beklenen bir cevap aslında yadırgamamak gerek.
Tuhaf olan seçimle iş başına gelmiş bir devlet adamı gibi değil de, Başbakan darbeyle yönetime el koymuş diktatörler gibi konuşması ve tavır alması.
Yargının bağımsız ve yansız olduğu ülkede yargı kararlarını yürütme uygulamıyorsa o ülke hukuk devletinden nasibinin almamıştır,bizde şuan da 17 Aralık’tan bu tarafa bunu yaşıyoruz.
Başbakan yargı kendisinin kabul edeceği doğrultuda bir karar veriyorsa ,yargı kararıdır yapılacak bir şey yok deyip kapatıyor..17 Aralık operasyonuyla tutuklanan,rüşvet ve yolsuzluktan tahliye olanlar için tahliye kararlarına “adalet yerini bulmuştur bekliyordum” diyor
Eğer yargı hoşuna gitmeyen bir karar alıp veya operasyon yaptıysa,Başbakan bu bana ve iktidarıma karşı yapılmış bir darbedir ve zamanlama açısından çok manidardır diye tepki gösteriyor.
Gerçi 17 Aralık’tan sonra Türkiye bir hukuk devleti olmaktan çıktığı gibi aynı zamanda siyasi ve hukuki bir krize doğru evirilerek çok tehlikeli sularda yüzüyoruz.
Başbakan 17 Aralık’tan bu tarafa ne demiş, kısaca hatırlatmalar yapalım:
“ Bu bir yargı operasyonudur,rüşvet ve yolsuzluk bahanedir ve milli irade hırsızlığıdır”
“25 Aralık’ta mahkeme kararıyla içinde oğlunun da bulunduğu 41 kişi için yapılacak olan operasyonu durdurmasaydık,oğlumun üzerinden bana geleceklerdi” diyor.
“Yargı darbesini yapanlar devletin içinde emniyet ve yargıda kadrolaşan bir çete var,bu çete paralel bir devlet yapılanmasına gidiyorlar” diyerek kendini savunmaya devam etti.
Çete ve paralel devlet diye işaret ettiği cemaatçileri yani Gülen hareketine,örgüt haşhaşi,vatan hainleri,ajanlar,dış güçlerin içerideki işbirlikçileri gibi ne kadar hakaret ve iftira varsa hepsini saydırmaya başladı ve bir tek sinkof çekmediği kaldı Erdoğan’ın ama onu da ev ortamında yaptığı kesin bir şey.
Bu kadar ağır iddialarda bulunacaksınız ama bir tane suçluyu ortaya çıkartamıyorsunuz,aradan üç aya geçmesine rağmen?
Bizim izlediğimiz kadarıyla Erdoğan yolsuzluk ve rüşvet iddialarına karşı iki strateji üzerinden seçim çalışmalarını yürütüyor.
Birisi,beni ve iktidarımı sandıkta yenemeyenler ülkede rüşvet ve yolsuzluk var diye yargı ve emniyette kadrolaşmış çetelerin internete servis edilen telefon tapeleri üzerinden yürütüyorlar. Bu çetelerin bir de içte ve dışta küresel güçlerle iş birlikçileri var,diyor.
İkinci iddiası ise,eğer ben iktidardan uzaklaşırsam veya 30 Mart’ta yapılacak seçimlerde yenilgiye uğrarsam Kürt sorunu askıya alınır “çözüm süreci bitecek” diye, PKK ile askeri çatışmaların tekrar başlayacağını bu çözüm sürecini istemeyenler,kandan beslenenler bana karşı yapılan yargı darbesini destekleyenlerdir,demeye getiriyor.
Yolsuzluk ve rüşvet iddialar yalan ise neden kanıtlarını ortaya koymuyor veya yargıya gitmiyorsun sorulduğunda;30 Mart seçimlerinden sonrasına tarih veriyor..
Başbakan ve ailesi hakkında iddialar o kadar ağır ki,dirhemini yiyen it kudurur misali, bu iddialar 30 Mart seçim sonuçlarını beklemeyecek kadar vahim ve dehşet verici.
24 Şubat 2014 ‘de İnternet düşen “oğluyla arasında geçen evdeki paraları sıfırla telefon görüşmesi” eğer doğru ise doğru olduğunun güçlü işaretleri var..Oğluyla arasında geçen telefon görüşmesinin doğruluk payı yüksek olmasaydı, Başbakan ülkenin altını üstüne getirir,yargıyı harekete geçirir, evlerinde zor tuttukları yüzde elliyi meydanlara döker kıyameti koparırdı.Çocuklarının ve yakınlarının Yönetiminde bulunan TÜRGEV vakfı için iddialar ise ayyuka çıkmış vaziyette,bu iddiaları çürüteceğine Başbakan internete yasaklar getirerek gündemden düşürmeye ve unutturmaya çalışıyor.
Üstünlerin Hukukunu Erdoğan’da Çok Sevdi
Başbakan iktidar geldiği ilk yıllarda kamuoyunun da desteklediği bir söz toplumun her kesiminin de ortak sloganı haline gelmişti: “Üstünlerin hukukunu değil hukukun üstünlüğünü” devletin her kurumunda etkili kılacağız” diyordu.
İktidarının üçüncü yılında tam tersi hareket eder bir duruma geldi ve devlet aklını evrensel hukukun ipiyle bağlayacağı yerde,mevcut olan devleti savunur duruma düştü ve teslim oldu.
Ergenekon ve Balyoz davalarının avukatıyım diyenlere karşı Başbakan bunlar darbeciler bende bu davanın savcısıyım diyordu..
Bu davaların avukatı olanları haklı çıkartırcasına ve Milli ordumuza kumpas kurdular diyerek teslim bayrağını çekmesi ve özel yetkili mahkemelerin kaldırılması,geçmişte savunduklarının tersi anlamına gelmiyor mu?Erdoğan’ın paralel devlet Ordumuzun içine kadar sızmışlar sözü, bu davaları bitiren sözdü.
Ergenekon davasından yargılan ve müebbet cezası alan, terör örgütünün üyesi ve yöneticisi olan hükümlü eski Genelkurmay başkanı orgeneral İlker Başbuğ’un tahliye edilmesi,Başbakanı ve onun havuz medyasından beslenenleri perim perişan etti.
Tahliye olur olmaz Orgeneral İlker Başbuğ bir gövde gösterisiyle adeta ferman okudu:” bizleri darbecilikle ve terör örgütü üyesi kurmakla suçlayanlar bunun hesabını verecek.İçeride tutuklu olan tüm arkadaşlarım da tahliye olacak onlar suçsuz deyip, Silivri cezaevinde ne kadar bu davalardan hükümlü ve tutuklu varsa kamuoyu tarafından tanınan sanıkların isimlerini tek tek sayarak ayırt etmeden Veli Küçük’te buna dahil sahip çıktı. Tutuklu bulunan polis şefi Hanefi Avcı neden tutuklu diye de çağrıda bulundu. Bundan sonra daha çok mücadele vereceğim diyerek bıraktığım yerden devam edeceğim” dedi.
Doğru söze ne denilir adam haklı.
Bundan sonra Başbuğ’un bu sorularının muhatabı, Başbakan Erdoğan ve onun havuz medyasından beslenen yazar geçinen esnaf takımı tetikçiler düşünsün!.
Ergenekon ve Balyoz davasının Mezopotamya coğrafyasına ve Fıratın doğusuna uzanmaması 17 bin faili meçhul cinayetleri kapsamaması,fosseptik çukurlarına ve kireç kuyularına atılan cesetleri görmemesi,göz altındaki kayıpları,toplu cinayetleri,yargısız infazları ve Diyarbakır cezaevinde yapılan işkenceleri, insanı insanlığından utandıran dışkı yedirenlerin yargı önüne çıkartılmaması, bu davaları güdük bıraktı.
Birde bunun üstüne Hırand Dink Cinayetini Erdoğan aydınlatacağı yerde Ankara’nın karanlık dehlizlerinde kaybederken, bu cinayetin işlendiği tarihte yetkili olanların terfi edilerek adeta ödüllendirmesi işin tuzu biberi oldu..
Roboski’ de askeri savaş uçaklarıyla 34 Kürt vatandaşın katledilmesi ve Başbakanın bu davayı ciddiye almaması, tutturmuşlar bir Uludere diyerek küçümserken,her kürtaj biri Uludere deyip katliamı yapanları savunur duruma geldi.
Sonuç olarak siz yargıya darbe yaparsanız, geçmişte yapılan hukuksuzluklara da meşruiyet kazandırmış olursunuz ve gelinen süreçte de tam bunu yaşamıyor muyuz?
Muhalefet eden ve hoşunuza gitmeyen yargı kararlarına ferman okur,medya özgürlüğünü boğar,yargıyı bay pas eder,ey yargı gücün yetiyorsa gel yık,muhaliflerinizi rejim karşıtı ilan ederek yaftalama yapıp, demokrasiden yana olan içte ve dıştaki güçleri karşınıza alırsanız, demokrasiyi savunamaz ve madara olursunuz.
Ve üstünlerin hukukuna da teslim olmaktan başka bir yolunuz kalmaz.
30 Mart yerel seçimlerinin sonucunu beklemeden Başbakan, kendine,aile eşrafına, bakanlarına, sahip çıktığı hayır sever iş adamına,evinde ayakkabı kutularının içinden 4.5 milyon dolar çıkan dürüst dediği banka genel müdürüne istinat edilen suçlamalarının, yeri yargıdır,sandık değildir.
12 yıldır yönettiği devlete çete diyen bir Başbakanın söylediklerinin ne kadar inandırıcılığı olur?
Ne kadar acı bir durum değil mi?
Başbakanın savcısı olduğu,Ergenekon ve Balyoz davalarından tahliye olanların her şovunu seyretmeye davet edeceklerdir bu davanın avukatları.
Seyreyle cümbüşü.
Yazarlar
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları














































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.12.2025
24.11.2025
17.11.2025
11.11.2025
10.11.2025
3.11.2025
27.10.2025
20.10.2025
13.10.2025
6.10.2025