Melih ALTINOK
Deli kanlarına yakışır biçimde sınırlandırıcı ideolojilerin ardına sığınma konforuna reddedip “liberallik” yapan gençler bayılıyorum. Bu yüzden aralarında bu arkadaşların çoğunlukta olduğu 3H Hareketi’nin (Hürriyet, Hukuk, Hoşgörü) Samsun davetini, onca yoğunluğa rağmen reddedemedim.
Cemile Bayraktar, Cafer Solgun ve Anayasa Hukukçusu Erdal Abdülhakimoğulları’nın konuşmacı olduğu panel, Samsun 19 Mayıs Üniversitesi’ndeydi. Konuşma sırası gelince tam ağzımı açmıştım ki salondaki üç beş kişilik bir grup ellerindeki dövizleri kaldırıp slogan atmaya başladı.
Programdan önce yetkililerden, beklenen bu protestoya müdahale etmemelerini özellikle rica etmiştim. Sağ olsunlar onlar da hassas davrandılar. Protestocu gençler, “Cemaatçi, AKP’li, ABD’ci ve tabii ki de piyasacı” olduğum için konuşmanın bana haram olduğunu söylüyorlardı.
Bol bol güldüm. Sanırım rahat halim ve “velev ki öyleyim” ile başlayan cümlelerim bekledikleri tepki değildi. Bu yüzden daha da gerildiler.
Tepkisini küfre vardıran arkadaş, ardından “Burası Mevlana tekkesi değil” deyinceyse dayamayıp “Keşke olsaydı, biraz adap öğrenirdiniz” deyiverdim. Pozitivist bile olmadığımı açık eden bu itirafın ardından arkadaşlar umudu kesip “Zaten maaşımın da AKP tarafından ödendiğini” haykırdılar ve salondan ayrıldılar.
Son derece eğlenceli panelin ardından Ankara’ya döndüğümde bir başka eğlencenin içinde buldum kendimi.
Bilgisayarımda sürekli açık olan müzik kutumun fon müziği eşliğinde Başbakan Erdoğan konuşuyordu. Bir önceki gün, Stratfor’un kendisinin sağlığı hakkında manşetten gördüğümüz kulislerine kızmıştı Başbakan. “Müzik kutusu gibiler” diyordu, “1 lirayı atan istediği müziği çaldırıyor”.
Tıpkı üniversitede maaşımızı AK Parti’nin verdiğini söyleyen gençler gibi, maddi kaynağımızın dış mihraklar olduğunu söyleyen Başbakan’a da güldüm. Bu memlekette, tartışılmaya muhtaç her konu mutlaka getirilip “para para para” düzlemine çekiliyor. Nedendir acaba?
Bugüne değin karşılığında para almadan bir tutum takınmamalarından mı?
Yoksa paraya çok ihtiyaçları olduğu için algıda seçicilikleri mi etkili oluyor dersiniz? Sayın Başbakan için bu şıklardan hiçbirinin geçerli olmadığı aşikâr.
O halde niçin yeminli düşmanlarının ve sığ muhaliflerinin kendisi ve partisi için kullandığı bu silahı, bir gazeteye doğrultmaktan çekinmiyor? Türkiye tarihine geçecek bu reform sürecinin lokomotifi konumundaki bir başbakanın üniversite öğrencilerini cezbeden bu kolaycılığa kapılma lüksü var mı?
Erdoğan için kişisel temennim olan “Allah uzun ömür versin”i, aynı zamanda ülkenin reform sürecini üstlenmiş partisine karşı beş benzemezden müteşekkil “gerici” cephenin pususunun farkında olduğum için siyaseten de söylüyorum. Dolaysıyla tartışmanın “ömür biçme” kısmını uzatmayacağım.
Ancak Başbakan sayesinde başlayan tartışmalara bir bakın allahaşkına. Gazetecilik mi konuşuluyor yoksaTaraf mı? Ve tartışmanın bu sığ düzlemde sıkışmasının, kişiselleştirilmesinin sorumlusu Başbakan mı yoksaTaraf mı?
Partisinin politikaları ve söylemleri tartışmasız olmadığı gibi bizim yayıncılığımız da kutsal falan değil. Elbette, Başbakan yayınlarımız üzerine eleştirilerde bulunabilir. Etiği baz alarak gazeteciliğimizi de sorgulayabilir.
Tıpkı solcumsu öğrencilerin o gün salonda Mevlana tekkesine devam ettiklerini ima ettikleri, çoğunluğunun başı örtülü diğer dinleyicilerin yaptığı gibi. Aralarında 28 Şubat’ta üniversiteden atılan, aşağılanan ama vakarlarını koruyan o pırıl pırıl öğrencilerin övgülerinden yeğ tuttuğum eleştirilerini, sitemlerini duymanızı isterdim.
Nasıl da iyi geliyor insana sıkı bir eleştiri. Samsun’dan beri söylediklerini düşünüyorum, işaret ettikleri hatalarımı sorguluyorum.
Maaşımı, “düdüğümüzü parayı verenin çaldığını” söyleyen Sayın Başbakan’dan aldığımı haykıran gençleri ise, fıkra yerine anlatıyorum sağda solda işte.
Basının kartı
Başbakan’ın tutuklu gazeteci az demek için “Sadece altısının sarı basın kartı var” diyor. Doğrudur. Ona karşı çıkanlarsa “Sarı basın kartı olmayanlar gazeteci değil mi diyor?” Bu da doğru ve güzel bir soru. Ancak ikisi de hatalı. Çünkü tutuklu gazeteciler konusu, bu kişilerin gazeteci olup olmadıklarıyla alakalı bir tartışma değil. Tartışmanın ekseni, adı geçen kişilerin gazetecilik faaliyetlerinden ötürü tutuklanıp tutuklanmadığı. Bu arada “devletin rüşveti bu kartı reddedin” türünden romantik çıkışlar yapanlar da var. Bu noktadan hareketle basın kartı verme görevinin gazetecilik meslek örgütlerine ve sendikalara verilmesini öneren arkadaşlara tavsiyem olacak. Kendilerini temin ederim ki eğer bu yetki devlette değil de, adı geçen örgütlerde olsaydı, tutuklanırken sarı basın kartını gösteren Balbay ve onun çizgisindeki gazeteciler dışında kimsecikler o kartı alamazdı. Bir diğer tavsiyemse, sarı basın kartı olmadan Meclis’e girmeye kalksınlar da, kendilerine kart soranın resmî yetkililer mi yoksa bizzat meslektaşları mı olduğunu görsünler.
Hülasa yemişim basın kartını. Kendiminkini de atmaya hazırım. Yeter ki onursuz olmasın gazetecilikle aşkımız.
[email protected]
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları

























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
2.06.2022
17.05.2021
11.05.2019
10.05.2019
6.05.2019
1.05.2019
29.04.2019
22.04.2019
17.04.2019
8.02.2019