Mümtazer TÜRKÖNE
“Muhafazakârlardan ve eski İslamcılardan nasıl bir canavar çıkarabildik?” sorusunu, Ali Bulaç bu kesimlerin yaşam biçimlerindeki hızlı değişime bakarak soruyor.
Sorunun kendisi kadar, bu kadar kışkırtıcı bir soruyu Ali Bulaç’ın sorması da çok önemli. Hayat biçimlerindeki yozlaşmanın ötesine geçelim, başörtüsü gibi sembollere indirgenen laik muhafazakârlığın siyasal alandaki karşılığı ne durumda?
İslâmcılıktan geriye siyasî bir iz kalmadı. Öğrendiğimiz ders çok açık: İktidarın sağı-solu, İslamcısı-laiki olmazmış. İktidarın dinlerden ve ideolojilerden bağımsız evrensel bir mantığı ve dili varmış. Başımıza gelen bundan ibaret. Farklar var mı? Elbette var; ancak bunlar inanç farkları değil.
Siyasetçiyi içinde bulunduğu şartlara göre değerlendirirseniz, beş aşağı-beş yukarı atacağı adımları öngörebilirsiniz. Çocukların bilgisayar oyunları kadar basit. Sağda solda yakıt (güç) bulunca alacak ve isabetli atışlarla düşmanlarınızı yok etmek için kullanacaksınız. Başımızdaki iktidar, 12 yıl boyunca engelleri aşa aşa, fırsatları değerlendire değerlendire sonunda bir canavara dönüştürdü. Denetlenmeyen, dengelenmeyen iktidar her zaman ne yapacağı kestirilemeyen bir canavar gibi davranır. Despotizm veya diktatörlük tabirleri, denetlenemeyen bu iktidarları tavsif etmek için kullanılır. Devlet iktidarı Başbakan’ın ellerinde ve karşısında Anayasa Mahkemesi dışında denge unsuru olabilecek hiçbir güç yok. Elinde imkân ve fırsat varken gücü nezaket gereği geri çevirecek bir lidere tarihte rastlanmamıştır. Siyasetin kendi kuralları ve doğası belirleyici; ötesine ne İslamcılık ne de muhafazakârlık bir sınır koyabilir.
Başbakan, yaşamak için havaya ve suya ihtiyaç duyan bir canlı gibi, hükümran olacağı gelecek için düşman arıyor. Cemaati bir düşmana dönüştürerek 17 Aralık damgasını karartmaya çalıştı. Siyasal İslâmcılığın, dindar insanları düşman ilan etmesi ‘canavarlaşma’nın olağan belirtilerinden biri. Cumhurbaşkanlığı seçimini de aynı düşmanlığa piyasa yaparak kapatacağı, verdiği işaretlerden anlaşılıyor. 1 Mayıs’ta ‘uluslararası komplo’ veya ‘tuzak’ suçlamasına az biraz mesnet oluşturacak bir hareketlenme olursa, düşman listesine yeni ‘vatan hainleri’ eklenmiş olacak. Nasıl olsa yaptığınız iş siyaset ve siyasette her şey mubah.
Başbakan, bu oyunu kurallara uygun oynuyor. Tek kural var: Netice almak. Başarınız kullandığınız araçlarla ve yöntemlerle değil elde ettiğiniz netice ile ölçülüyor. Gücü elinizde tuttuğunuz sürece mesele kalmıyor. Kabalığın, hukuksuzluğun, hatta ahkâma mugayir olmanın bir ehemmiyeti yok. Güç elinizde ise yolsuzlukların üstünü kapatmanız, sizden zayıf olanları ezerek sürekli zaferler kazanmanız mümkün.
Halk, elindekine alternatif bulamadığı için çaresiz. Kazanacağı yeni şeyler bir kenara, elindekileri kaybetme telaşı içinde, bütün rezervlerine rağmen iktidardan vazgeçemiyor. ‘Sandıktan çıkandespotlar’ın önü açılıyor ve iktidar bu çaresizlikten otorite ve güç üretiyor. Peki nereye kadar?
Ali Bulaç’ın yaşam biçimleri üzerinden eleştirdiği ‘canavar’ın, siyasal alandaki karşılığı ile problemi aynı: Görgüsüzlük. Bir tarafta zenginlik, öbür tarafta güç, görgüsüz bir şekilde kullanılıyor. Bu yüzden para İslamcı burjuvaziye mutluluk ve nezahet, güç de siyasetçisine itminan ve asalet getirmiyor. Zenginlik nasıl bu yeni burjuvazi elinde gösterişe dayalı abartılı tüketime konu olduysa, güç de siyasetçisinde kaba bir şatafata ve gösteriye dönüşüyor. İktidar sadece despotça davranmıyor; bir de karşısına aldığı herkesin üzerinde ter ter tepiniyor. Gücün ve iktidarın sarhoşluk derecesinde keyfini çıkartıyor. Kim bunlar? Liderin etrafında onun emirlerini alesta bekleyenler. Çekirdek kadro ve kalemşorlar. Son aylarda siyasetin kendi icapları dışına taşan bu görgüsüzlüğün emareleri ile sıkça karşılaşmanız tesadüf olabilir mi?
İktidar adını verdiğimiz küçük azınlığın sonunu getirecek zayıf noktası işte bu görgüsüzlük. Çünkü bu görgüsüzlük sadece Cemaat’e karşı değil, birinci halkanın dışında kalan herkese karşı yapılıyor. Abdullah Gül’ün itibarsızlaştırmasında bu görgüsüzlüğün işaretlerini takip etmenizi öneririm.
Yazarlar
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖzgür Özel’in özgül ağırlığı 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarVatandaşlık tanımı değişmeli mi? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİltica ve mülteciler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİyi yönetim üzerine düşünceler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUİslam Dünyası’nın kayıp yılları… 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.07.2025
21.07.2025
19.07.2025
16.07.2025
10.07.2025
4.07.2025
1.07.2025
24.06.2025
21.06.2025
17.06.2025