Mümtazer TÜRKÖNE
Gezi protestolarının yıldönümü için eylem çağrısında bulunan sanatçıları Başbakan, “artist müsveddesi” diye aşağıladığı zaman, sanıyorum hepimiz gerçekte “artizlik yapmayın lan” dediğini düşünüyoruz. “Artist müsveddeleri” kitleleri eyleme davet ederek, yeni ölümler için şiddet çağrısı yapıyor.
Başbakan, bu sözlerin arkasından, kendisini dinleyen AK Parti gençliğine “Siz bu eylem çağrılarına fikirle karşılık verin” talimatı veriyor. Sorun şurada: “Artizlik yapmayın lan” üslûbu, gençliğin örnek alacağı bir fikir hamulesi midir?
“Artist”, “sanatçı” demek; biz kelimeyi daha çok “aktörlük” veya “oyunculuk” yerine kullanıyoruz. Meslek, yetenek ve eğitim gerektiren ciddi bir meslek. Bir senaristin hayal dünyasında vücut bulmuş birini canlandırıyorsunuz. Karakteri önce özümsemeniz, sonra üzerinde çalışarak o kişiliği, sergüzeşt içinde olabildiğince inandırıcı bir şekilde yansıtmanız gerekiyor. Çevrenizde kameralar, ışıkçılar, sesçiler ve kalabalık bir yapım ekibi arasında ezberlediğiniz rolü jestlerinize ve mimiklerimize yansıtarak takılmadan oynamak zorundasınız. Aynı sahneyi bazen defalarca tekrarlayarak... Demek ki uzaktan göründüğü gibi kolay bir iş değil. İşin püf noktası ise, canlandırdığınız karakterin kapıldığı duyguları, herkesin kavrayacağı şekilde yüzünüze yansıtabilmek. Yılan bakışlı, bıçkın külhanbeyinin arıza çıkartan rakibine “artizlik yapma lan” diye çektiği ayarın, izlerken sizi bile yıldırması lâzım. Siyaset de tam olarak böyle bir şey değil mi?
Çoğu siyasetçi, tıpkı oyuncular gibi ayna karşısında jest ve mimik çalışırlar. Kürsüde yapacağı konuşmayı, rolüne çalışır gibi tanıdık birkaç kişinin önünde tecrübe ederek kendilerini geliştirenlere çok rastlanır. Yine tıpkı oyuncular gibi, tiyatro hocalarından diksiyon ve vücut dili dersleri almadan siyasete adım atmayanlar hayli fazladır. Prompter yani “cam” icat edildikten sonra, suflörlük sorunu da kökten çözüldü. Yan taraflarda dikdörtgen şeklinde iki tane, belli belirsiz cam. Konuşurken zihninizde bir fikri, muhakemeyi sürdürmek, dilbilgisi kurallarına uygun cümleler kurmak mecburiyetiniz yok. Senaristlerin yazdığı replikler gibi, önünüzde akıp giden danışmanlarınızın yazdığı bir metin var. Tek yapmanız gereken, bu metne vücut dilinizi ve ses tonunuzu uyarlamaktan ibaret. “Öfke bir hitabet sanatıdır” sözü, doğrudan oyunculuğa göndermede bulunmuyor mu?
Siyaset iddia işi. Omuzladığınız yükü kaldırabileceğinizi göstermelisiniz. Gösterebilmek için gösteri sanatlarına müracaat etmeniz lazım. Her şey eninde sonunda bir imaj meselesi. İmajınız toplum tarafından kabul görünce karizma sahibi oluyorsunuz.
Siyaset, bütünüyle bir sanat; liderlik de bu sanatın zirvesi ve zirveye uzanan yollar çok rafine bir oyunculuktan geçiyor. Sesinize, standart hale getirdiğiniz duygular yansımalı. Söylediğiniz sözler inandırıcı gelmese bile, yüzünüze yansıyan duygular sahici görünmeli. Çetin Tekindor’un sahiciliği gibi sizi ikna etmeli. Bütün görüntüler anında önümüzde. Televizyon kanallarını dolaşan biri üzerinde, bir dizide izlediği oyuncu ile salı günü grup konuşması yapan parti liderinin bıraktığı duygu, yakın ölçülerde benzer olmalı. Bakışları karşısındakini delip geçen, hep derinlere bakan ve bu sayede bizim göremediklerimizi gören bir siyasetçi durmalı karşınızda. İki tarafındaki camdan akan metni okurken sesin alçalması ve yükselmesi, titremesi veya gürlemesi yüz kaslarının hareketi ile uyumlu gitmeli. “Artizlik yapmayın” dediği zaman, ayar verdiği muhaliflerin omurgalarının eriyip yok olduğunu, şekilsiz ve kişiliksiz bir yığına dönüştüklerini hissetmemiz lazım.
Siyaset bir sanat; bu sanatın büyük kısmı oyunculuk. Çiçero evsafında çok iyi bir hatip ile yansıttığı duygularla karşısındakini alt-üst eden bir oyuncu arasındaki benzerliği, çok kullanılan tiyatro metinlerinin, Antonius’un “Romalılar, yurttaşlarım...” diye başlayan “Sezar’ın cenaze töreni söylevi” gibi retorik şaheserlerinden seçilmesinden çıkartabilirsiniz. Tabii çok önemli bir fark var: Siyasetçi rol keserken, bir oyunu değil bizim hayatımızı, gerçek hayatımızı temsil ediyor. Bu bir oyun değil, bizim hayatımız. İşte bu yüzden, onca film-fırıldağa rağmen “artizlik yapma” deme hakkı sadece bize ait.
Yazarlar
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖzgür Özel’in özgül ağırlığı 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarVatandaşlık tanımı değişmeli mi? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİltica ve mülteciler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİyi yönetim üzerine düşünceler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUİslam Dünyası’nın kayıp yılları… 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.07.2025
21.07.2025
19.07.2025
16.07.2025
10.07.2025
4.07.2025
1.07.2025
24.06.2025
21.06.2025
17.06.2025