Mümtazer TÜRKÖNE
Erdoğan’ın Tokat mitinginde söylediği, “Biz ağzımızdan çıkan ifadeleri kolektif bir aklın ürünü olarak çıkartıyoruz” sözü, cumhurbaşkanlığı seçim kampanyasında gerginliğin neden birdenbire düştüğünü açıklıyor.
Erdoğan, her zaman olduğu gibi parti içinden ve dışından profesyonel bir ekiple çalışıyor. Bu ekip ona, “rakipleriniz düşük bir profil izlerken sizin buldozer gibi her şeyi dümdüz etmeniz doğru değil” demiş olmalı. Nitekim Erdoğan, aynı konuşmada “kolektif akıl”ın bulduğu çözümün hikmetini, MHP ve CHP liderlerinin dedikodusunu yaparken aktarıyor: “Adaylarına dediler ki, sen kibar ol, diğer yanını bize bırak. Biz Başbakan’ı şöyle bir köpürtelim, onu gerelim.”
Erdoğan’ın danışmanları ve kurmayları, eşitsiz, üstelik hegemonik bir cumhurbaşkanlığı seçim kampanyasının yanlış bir strateji olacağını düşünüyorlar ki tamamen haklılar. Bugüne kadar girdiği her seçimi “mağdur” rolüyle kazanan Erdoğan, ilk defa farklı bir karakter canlandırıyor. “Mağrur” replikleri, onu var eden siyasî birikime uymuyor. Ancak kurmaylarının çözemeyeceği bir paradoks önünü kapatıyor. Başbakanlıktan, sembolik bir cumhurbaşkanlığına rıza göstermek imkânsız. “Fiilî başkanlık” veya “icranın başı cumhurbaşkanı” tezi sadece daha fazla iktidar arayışının ürünü değil, Erdoğan’ın siyasî iddiasını sürdürmek için bu makamın “yöneten” bir güç olması lâzım. Nitekim düşük veya yüksek profilli olmanın çok ötesinde seçim dengeleri Erdoğan’ın iddiası ile İhsanoğlu’nun tevazuu arasına oturmuş durumda. Tezat çok güçlü ve Erdoğan’ın gerçek rakibi İhsanoğlu değil, kendisi. Ülkeyi Çankaya’dan yönetmeye hazırlanan birini halka kabul ettirmek zorunda. Böyle olunca rekabet otomatik olarak kişiler arasında değil, iki farklı siyaset anlayışı arasında kurumlaşıyor. Tercihimizi fiili bir otokrasi peşinde olan bir aday ile, parlamenter sistemi mevcut kurumları ve kuralları ile sürdürmeye kararlı bir aday arasında yapacağız. Bu ikilem hem Erdoğan’ın karizması ile hem de İhsanoğlu’nun oyuna yeni dahil olan mütevazî kişiliği ile çok uyumlu. Peki kimin lehinde?
İki adayı, Ferrari pilotu ile bisiklet yarışçısına benzetmiştim. Yarışın şehrin merkezinde araçlara kapalı bir yaya yolunda yapıldığını da eklemiştim. Abdullah Gül’ün bisiklet üzerindeki resimleri Çankaya Köşkü’nün geniş bahçesinin bisiklet sürmeye elverişli olduğunu gösteriyor. Yine de bu benzetmeyi düzeltmeliyim. Erdoğan, 17 Aralık’ta freni boşalan kamyonla Köşk’e çıkmaya çalışıyor. Çıkarken belki fazla sorun yaşamayabilir, gazı fren gibi kullanabilir; ama ya sonrası? Aynı kamyonla Çankaya veya Cinnah Caddesi’nden aşağıya, Meclis’e veya Bakanlıklar’a doğru inmeye kalktığını düşünün ve sonra kararınızı verin!
Seçim’in dengeleri henüz oturmadı. Sebebi, Erdoğan için seferber olan “ortak akıl”ın “freni patlamış kamyon”u durdurma konusunda çektiği sıkıntılar olmalı. Doğrusu Erdoğan’ın kamuflaj kıyafetleri ile arazide dolaşması ve gücünü mümkün olduğu kadar az hissettirmesi. Seçim atmosferini gereceği her iddialı atak, rakibinin değirmenine su taşıyacak. Öbür taraftan çok düşük bir profil, sadece gücün işaretlerini takip eden yakın çevresini yönetmesini zorlaştıracak.
Teraziyi dengede tutan asıl faktör Kürt seçmenler. Erdoğan hem “Çözüm Süreci”nde üstlendiği riskin karşılığını Kürt seçmenden almak hem de hâlâ kızgın ve öfkeli olan Türk seçmenin hatıralarını tazelememek gibi bir ikilemle karşı karşıya. “Ortak akıl” bu durumun hesabını yapmış ve ikinci turda gidecek başka yeri olmayan Kürt seçmeni çantada keklik sayıp, HDP aleyhinde bir kampanya ile Türk seçmene yönelmiş durumda. Dar zamanda Kürt sorunu etrafında bir gerilim yaşanırsa Erdoğan, bu işten zararlı çıkacağını biliyor.
Asıl açmaz Erdoğan’ı güçlü kılan kozun bu sefer aleyhine dönmesinde saklı. Siyasî tercihlerin başat faktörü olan “istikrar beklentisi ibresi” Erdoğan’ı değil İhsanoğlu’nu gösteriyor. “İstikrar” belirsizliklerin olmaması demek. İhsanoğlu mu, yoksa Erdoğan mı? Sizce hangi alternatif Çankaya için daha öngörülebilir vaziyette?
Erdoğan’ın ortak aklı, bu sefer gerçekten zorlanacak.
Yazarlar
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖzgür Özel’in özgül ağırlığı 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarVatandaşlık tanımı değişmeli mi? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİltica ve mülteciler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİyi yönetim üzerine düşünceler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUİslam Dünyası’nın kayıp yılları… 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.07.2025
21.07.2025
19.07.2025
16.07.2025
10.07.2025
4.07.2025
1.07.2025
24.06.2025
21.06.2025
17.06.2025