Mümtazer TÜRKÖNE
“Velev ki siyasî simge”den bugüne tam yedi yıl geçti. Yönetmelik değişikliği başörtüsünü fiilen eğitimin bütün kademelerinde serbest hale getirdi.
Yedi yıl öncesine göre, bu karara gelen tepkilerin zayıflığı Türkiye’de çok şeyin değiştiğini gösteriyor. Başörtü yasağı, kestirmeden resmî ideolojinin başat simgelerinden biriydi. 2009’dan beri bu ideolojinin asıl omurgasını oluşturan “ulus” anlayışı da değişti ve Barış Süreci ile bu değişim kemâle erdi. İmam-Hatiplerin “öncelikle tercih edilir” okullara dönüşmesi; resmî din eğitiminin müfredattaki ağırlığının artması ve yaygınlaşması, devletin “ulus”unun birden fazla olması, resmî ideolojideki değişimin işaretleri mi?
Bu sorunun cevabını toplum ile devlet arasındaki mesafeyi ölçerek vermek gerekir. Devlet katında üretilen ideolojiler, halkın rızasını sağlamak içindir. Cumhuriyet kurulurken fazladan bu rızayı biçimlendirmeye, halkın kendisi için neyin iyi-kötü olduğunu belirlemeye kalktı. Başörtüsü, değişmesi gereken kafayı örten bir simge olarak mahkum edildi. Bugün başörtüsü konusunda kararı artık devlet halkına bırakmış oldu. İlk ve orta eğitimin aynı binanın çatısı altında yapıldığı yerlerde yasağın kalkması, başörtünün fiilen ilkokula kadar inmesi anlamına geliyor. Yasak iyi bir şey değil; ortaya çıkacak sorunlar da kısa zamanda dengesini bulup çözüme kavuşacaktır. Kürt sorununun çözümü için atılan adımların Kürtleri devlete daha fazla yaklaştırması gibi. Devlet, insanların icat ettiği bir birlikte yaşama formu. Bu işlevi ne kadar iyi yerine getiriyorsa ve halkın rızasını ne ölçüde kazanıyorsa varoluş amacına o ölçüde hizmet ediyor demektir. Resmî ideoloji artık, toplumu değiştirmeye veya birilerinin keyfini tatmin etmeye değil, ideolojik çatışmalar çağında devletin bağışıklık sistemini kuvvetlendirmeye yarıyor. İdeolojileri de tepeden toplumun ve devletin uyumuna ve sağlamlığına hizmet etme kapasitesine göre ölçüp-biçmenin bir sakıncası yok. Sağlayacağı faydayı da dikkate alarak soruyu tekrarlayalım: “Devletin resmî ideolojisi değişti mi?”
Cevap: Değişen hiçbir şey yok. Maksat devletin gücünü ve tahakkümünü arttırmak ise, devletin ideolojisi her zamankinden daha fazla hükümferma durumda. Kemalist ideolojinin ulus devleti her şeyin merkezine yerleştiren, kutsayan kalıpları aynen devam ediyor. Koca devlet cihazı, cıvatalarını sıkıştırmış, dişlilerini yenilemiş şekilde yoluna devam ediyor. Ne mimaride ne omurgada hiçbir değişiklik yok. Sadece devletin sahipleri değişti. Bugün iktidar el değiştirse, iki ayda eski düzen geri gelir; öyleyse devlet inancı ve duruşu yani ideolojisi ile aynı devlet.
70’li ve 80’li yıllarda Türkiye’nin “Darü’l Harb” olup olmadığını tartışanlar, bugün devleti yönetiyorlar. Dün “devlete vergi vermek caiz değildir” diyenler, kaçak elektrik kullanmayı meşrû görenler bugün devletin hukukunu, “otoriteye itaat”i, “devlete bağlılık”ı talep ederek savunuyor.
“Çünkü devlet onların elinde” diyerek geçiştirilebilecek kadar basit bir durum değil. Devleti ele geçirenler, dönüştürme fırsatını heba ettiklerine göre daha genel bir sebep olmalı. Sebep sadece siyasetin icapları. Devlet mevcut haliyle daha fazla iktidar imkanı sunuyor. Devletin ekonomik iktidarı, mevcut düzenek içinde daha etkili kullanılıyor. Devleti ele geçiren saltanat sürüyor, bu saltanatı sağlayan araçları neden elinden çıkartsın?
Çatışma resmî ideoloji ile toplum arasında, uzun bir bekleyişten sonra kaldığı yerden sürüyor. Devletin resmî ideolojisi sivil toplum üzerinde bütün kontrol araçlarını ve vesayeti sürdürmekti. Başörtü yasağının kalkması toplumun özgürleşmesi mi? Nasıl olsa tepede başörtüsüne olduğu gibi her şeye karar verebilen ve toplumun kendi dinamizmini “paralel” ilan edebilen bir siyasî güç var. Bugün serbest bırakan nasıl olsa verdiğini yarın geri alabilir. Toplum düne göre ne durumda? Dün mürteci idi, aynı kişiler bugün “paralel”. Sivil toplum alanı daraldığına göre, demek ki resmî ideoloji aynı, değişen hiçbir şey yok.
Yazarlar
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖzgür Özel’in özgül ağırlığı 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarVatandaşlık tanımı değişmeli mi? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİltica ve mülteciler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİyi yönetim üzerine düşünceler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUİslam Dünyası’nın kayıp yılları… 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.07.2025
21.07.2025
19.07.2025
16.07.2025
10.07.2025
4.07.2025
1.07.2025
24.06.2025
21.06.2025
17.06.2025