Mümtazer TÜRKÖNE
Politikalar, programlar, parti kimlikleri, aidiyetler bir tarafta, şişmiş egolar öbür tarafta. İktidar bizi bu seçimin partiler arasında değil kişiler arasında geçeceğine ikna etmeye çalışıyor. Kişiler ve kişilikler çatışacak ve her şey değişecek mi?
Siyaset bir iddia işi. İddianız yoksa siyasette yeriniz de yok. Mütevazî bir hayat yaşamak isteyen, kapılarını siyasete kapatmalı. Ahlâk mı? Yine siyasetten uzak durup, münzevî bir hayat yaşamalısınız. Bize anlatılan bu: Siyaset egoların çatışması ile şekilleniyor. İktidarın siyasî alanda kurduğu ve sürdürdüğü hegemonya, partileri alternatif olmaktan çıkartıyor; onun yerine kişilikler siyaset oyununun temel aktörüne dönüşüyor. Sorularımızın cevaplarını birkaç kişinin çocukluğundan beri edindiği kişiliklerde, duygu dünyalarında ve tabii biyografilerinde aramamız isteniyor. İnanalım mı?
Ne kadar akla yatkın görünse de siyaseti belirleyen kişilikler değil, zamanın ve şartların icapları. Tersine kişilikleri siyasetin zaruretleri belirliyor. Karizma, toplumsal talebe göre şekilleniyor. Siyasetçi beklentileri karşılamak için kişiliğinin elemanlarını tek tek gözden geçiriyor ve yeniden bir araya getiriyor. Erdoğan il başkanı, hatta belediye başkanı olduğu zamanlarda bugünkü bariz kişilik özelliklerini neden taşımıyordu? Çelebi ve mütevazî bir entelektüel olan Davutoğlu neden kükreyen bir aslana dönüşüyor?
Seçimlerde iktidar değişimi beklemeyenler egoların çatışmasından, kişisel tercihlerden bir siyasî sonuç bekliyor. Bugün sonucu belirleyecek en güçlü amil gerçekte bu beklentilerin kendisi. Muhalefet bu değirmene su taşıyor ve kurt yılgını gibi kurumsal olarak topa girmekten çekinerek alanı bu kişisel rekabete bırakıyor. Madem egolar bu kadar öne çıkıyor, o zaman sembol ve anlam üretmekte zorlanan siyaset değişimi bu kişisel çatışmalar üzerinden gerçekleştirecek. CHP ve MHP için bu çok aşırı kişiselleştirilmiş siyasî alan bir tuzak niteliğinde.
2015 seçimlerine AK Parti Erdoğan’ın sıfırladığı bir sermaye ile giriyor. Erdoğan kişisel siyasî projesini tamamlayamadan oyun dışı kaldı. Devlet rantı üzerinden oluşturmaya çalıştığı otokratik düzen yarım kaldı ve artık işletmeye açılması imkansız. Üstelik ekonomi üzerinde ağır bir yük oluşturuyor. Kişisel ağırlığına bakmayın, siyasetin gerçek dünyasında karşılığı yok. Dün siyasî ve ekonomik istikrar tekeli sadece ve sadece onun ellerinde idi; bugün tam tersine istikrar için en büyük tehdit onun yüksek perdeli çıkışlarından ve azalan kişisel otoritesini pekiştirme gayretlerinden geliyor. Siyaset, sıkıştırılmış, bilgisayar tabiriyle ziplenmiş ekonomiden başka bir şey değildir. Erdoğan’ın Merkez Bankası Başkanı ile yürüttüğü tek yanlı polemik, “devlet kuşu” gibi bahtiyarlık getiren sihirli istikrar küresinin artık başka ellerde muhafaza edildiğini gösterdi. Tek başına bu tartışma Erdoğan’ın ekonomik değerinin yok oluşunu, yerinin yeni aktörler tarafından dolduruluşunu gözler önüne serdi.
Sıkıntı Erdoğan’ın devlet rantı ile işlettiği siyaset-ekonomi oligarşisinin denizi tüketmesinde aranmalı. Lazım olanı, kişisel ağırlığını piyasaya koyup faizleri düşürerek tasarruf ve ekonomik canlanma ile sağlayacağını düşündü. Piyasa tam tersine isyan etti. Döviz fiyatlarındaki yükseliş bu isyanın işaretiydi. Ali Babacan’ın müdahalesi ile Hükümet’in “istikrar küresi”ni ele geçirip korumaya alması, bir anda Erdoğan’ın geride kalan otoritesini de yerle bir etti. Siyasî güç en acımasız ve en gerçek alanda yani piyasada test edildi. Kazanan Hükümet oldu.
Geriye içi boşalmış egolar kalıyor. İçi boş ama büyük, dolaşırken sağa sola çarpıyor ve tahribat oluşturuyor. Hakan Fidan’ın ismi etrafındaki ayrışma işte bu yüzden bir sebep değil, yokuş yukarı akmayan suların birikmesinin eseri. AK Parti seçime kadar kendi içinde alternatifini oluşturmaya çalışıyor.
Normali bu alternatifin kişiler üzerinden değil, kurumsal kimliklerle rakip partiler tarafından toplumun önüne konulması. Üç ay çok uzun bir süre, iktidar cephesinin kişiler üzerinden manevra alanı bu kadar. Gerçek alternatif için muhalefetin oyuna dahil olması lâzım. [email protected]
Yazarlar
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖzgür Özel’in özgül ağırlığı 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarVatandaşlık tanımı değişmeli mi? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİltica ve mülteciler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİyi yönetim üzerine düşünceler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUİslam Dünyası’nın kayıp yılları… 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.07.2025
21.07.2025
19.07.2025
16.07.2025
10.07.2025
4.07.2025
1.07.2025
24.06.2025
21.06.2025
17.06.2025