Mümtazer TÜRKÖNE
Erdoğan, 2011 seçimleri sonrasını “ustalık dönemi” ilan ederken hepimiz Koca Sinan’ın ustalık eseri Selimiye gibi bir şaheser inşa edeceğini düşünmüştük; hâlbuki ortaya çıka çıka Beştepe’deki Ak-Saray çıktı.
Tarihin sunduğu fırsat, demokrasiyi sağlam çivilerle bu topraklara raptetme vasatıydı. Erdoğan, toplumun ve tarihin önüne serdiği bu eşsiz-benzersiz fırsatı sarayını, yani kendi kişisel otokrasisini inşa etmek için harcadı. İşin tuhafı onu da başaramadı. Geride gündelik yaşayan, iki ayağı üzerinde duramayan bir ejderha kaldı. Birkaç müteahhitte, kolay harcanabilen paraya, halka rüşvet olarak dağıtılan kamu imkânlarına, istihbarat raporlarını köşe yazısı diye yayımlayan beş-on gazeteciye dayanan bu güç, sahibi için bile artık taşınamaz durumda. Yeni dönemler sancılı geçiş süreçleri ile başlar. Haksız, hukuksuz ve adaletsiz gücün saltanatı tasfiye edilirken elbette savrulmalar yaşanacak. Demokrasi yavaş işleyen ve maliyeti yüksek bir yönetim biçimi olduğuna göre bedelini ödemekle meşgulüz.
Erdoğan otokrasisinin devlet üzerindeki tagallübünü sürdüren temel sebep işte bu demokratik maliyeti. Ülke için ağırlaşan bu faturadan daha ağırı demokrasinin inkıtaya uğraması. Türkiye’de bir darbe ve yeniden vesayet düzenine dönme ihtimali yok. Olmaması, Erdoğan’ın inandırıcı bir hasma duyduğu ihtiyacın karşılanmaması anlamına geliyor. Güç sahibine düşman lazım, sandıktan başka rakip olmamalı.
Türkiye’nin yeni iktidar düzeninin Erdoğan otokrasisinin anti-tezi olarak şekillenmesi kesin görünüyor. “Ustalık dönemi”nde kaybettiğimiz demokrasi fırsatı, bu şekilde yeniden yakalanabilir. Demek ki kişisel karizmalara kapalı, gücünü hukuktan ve aklî gereklerden alan bir devlet iktidarı oluşacak. Siyaset tekelci yapısını kaybedecek, meşrû sınırlarına çekilecek; ortaya çoğulcu, rızaya ve katılıma dayanan bir iktidar denklemi çıkacak.
Bürokrasinin, kapıkulu düzeninden çıkıp devletin alî menfaatleri ve kamu yararı adına özerkleşmesi yeni dönemin en bariz özelliği olacak. İran’ın hemen yanı başımızda yeni bir imparatorluk inşa etmesi, bir devlet sorunu olarak büyürken, Mısır’la ilişki kuramayan bir otokrasi ile kendimizi koruyamayız. En çok korkulan ekonomik kriz, demokrasi dışı güçlerin tasallutundan değil, hem iktidarı hem de ekonomiyi tekeline almaya çalışan tek kişiden kaynaklanıyor ve para bürokrasisi bu tasalluta milim kıpırdamadan direniyor. Yeniyetme bir devlet değiliz, bürokrasinin devlet menfaatlerini koruma içgüdüsü bu sefer halka da güven verebilir. Demek ki sivil-asker devlet bürokrasisi kapıkulu düzeninden çıkacak, yeniden özgüven kazanacak ve sorumluluklarını yerine getirecek.
Her şey gelip ekonomiye bağlanıyor. Dar bir oligarşiyi beslemek için ekonominin bütün dolaşım sistemi otokrata yakın müteahhitlere bağlandı. İnşaat sektörü, çarklarını çevirdiği otokratik düzen ile birlikte ekonominin üzerinde artık taşınamaz bir yüke dönüştü. Bu ağır yükten kurtulmanın tek yolu hukuku hakim kılmak ve siyasetin ekonomi üzerindeki tasallutuna son vermek. Derin ve uzun süreli bir ekonomik krize gömülmeden yeni dönemi başlatma fırsatı mevcut. Krizden kaçış refleksi, krizin kaynağı olan otokrasiyi yıkmakla mümkün. Piyasaya eşit ve adil rekabet şartları sağlayacak bir siyasî çoğulculuk gerekiyor.
Güçlü, atak bir siyasî vizyon yerine toplumun ve ekonominin dinamiklerine alan açan, çoğulcu, dengeli, makûl ve uzlaşmacı bir iktidar mimarisi yükselecek. Hukuku evrensel ölçülerde yeniden egemen kılma çabası, bu geniş yelpazenin ortak paydasını oluşturacak.
Köklü bir demokrasi tecrübemiz var. İfrattan tefrite savrulma ihtimalimiz yok. Türkiye’nin yetişmiş kadroları, derin birikimi bu sürecin kazasız-belasız atlatılması için yeterli. Toplumu, ekonomisi, siyasî kadroları ve devlet bürokrasisi sağduyuya uygun şekilde işbirliği içine girip otokrasiyi tasfiye edip yeni bir dönem başlatacak. Yeni aktörler bu grupların temsilcisi olacak.
Yazarlar
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖzgür Özel’in özgül ağırlığı 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarVatandaşlık tanımı değişmeli mi? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİltica ve mülteciler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİyi yönetim üzerine düşünceler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUİslam Dünyası’nın kayıp yılları… 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.07.2025
21.07.2025
19.07.2025
16.07.2025
10.07.2025
4.07.2025
1.07.2025
24.06.2025
21.06.2025
17.06.2025