Mümtazer TÜRKÖNE
Erdoğan'ın şikayet ettiği, yeni anayasanın gerekçesi olarak ileri sürdüğü “çift başlılık”, öyle anlaşılıyor ki itibar edersek ülke için büyük bir soruna dönüşecek.
Cumhurbaşkanı'nın Türkmenistan dönüşü uçakta söylediği Musul'daki Türk askerinin geri dönmesinin söz konusu olmadığı haberini gazetelerde okurken, sanki ona cevap verir gibi internet medyasından “geri çekilme” haberi yayılıyor. NATO Türkiye'yi Rusya'ya karşı korumak için Doğu Akdeniz'e asker yığarken ve “caydırıcılık” önem kazanmışken Erdoğan “Rusya ile stratejik ortaklık münasebetlerimizi devam ettirelim” mesajı veriyor. Allah vere de devletin içinden bu söze cevap yeni bir Rus uçağının düşürülmesi olmasın. Devlette çift başlılık var mı? Her gün aksatmadan devletin en tepesinden mutlaka bir işaret geldiğine göre, demek var. Anayasa ve başkanlık sistemi gündemine, hakikatte bir anayasa tartışması olarak değil bu çift başlılık görüntüsünün tezahürü olarak bakabilirsiniz. Erdoğan tek tek “başkanlık, yarı başkanlık veya partili cumhurbaşkanlığı” sistemlerini sıralarken “kararlı ve seri karar alma” avantajından ve “ülke ekonomisine artı değer katmasından” yola çıkıyor. Mukayese ederek sorabilirsiniz: Başkanlık sisteminin hangi ilave sihirli özelliği bunları sağlayacak? Bugün sistemde eksik olan nedir? Bu sözlerin hemen arkasından parlamenter sistemin tepe noktasındaki adamdan, yani başbakandan “eski danışmanım ve dışişleri bakanım” diye söz etmesinin cevabı bulmada bir anlamı olabilir mi?
Türkiye'de iki başlılıktan farklı bir şey var. Bunu kişiselleştirmeden resmetmeyi deneyelim.
Anayasaya, yasalara ve memleketin hukuken güvence altına alınmış ortak genel çıkarlarına aykırı fiilen iktidarı kullanan bir güç ile meşruluğu esas alan düzenli devlet iktidarı arasında giderek derinleşen ve tezahürleri çoğalan bir çatışma var. Bu fiilî güç ile yasal güç arasında mesafe arttıkça Türkiye'nin başı içeride ve dışarıda çok fena derde giriyor. Fiilî gücü sürdürebilmek için kişisel ilişkiler üzerine inşa edilmiş, çıkar esasına dayalı bir şebeke iş görüyor. Bu şebekenin çıkarlarını devşirebilmek için devletin ekonomik iktidarı istismar ediliyor. Ülkenin medya düzeni bu şebekenin kontrolüne veriliyor. Mülkiyet hakkı, sermaye güvencesi ve serbest piyasa düzeni korsanların saldırılarına açık ve korumasız hale getiriliyor. Finans sektörü ve döviz rezervlerine göre şirketler kontrol ve baskı altında tutuluyor. Verimsiz bu iktisadî şebekenin genel ekonomi üzerindeki maliyeti giderek artıyor. Hem kamu menfaati hem de sağlıklı bir ekonomik düzenin vazgeçilmezi olan güven ortamı korku, baskı ve yıldırmalarla tahrip ediliyor.
Yasaya, ortak-genel çıkara ve akla-ihtiyaca dayanmayan böyle bir fiilî iktidar içi boş tahta kutulardan kule yapmaya benziyor. Gücünüzü göstermek için kuleyi sürekli yükseltmek zorundasınız. İnşa ettiğiniz bu iktidar kulesi için kullandığınız malzeme içi boş ve şekli bozuk tahta bidonlar olunca, yükseklik arttıkça sorunlar da büyüyor. Çevresine daha büyük zararlar vermeye başlıyor ve devrilmemek için yeni payandalara ihtiyaç duyuyor. Rusya ile yakınlaşma ve Putin'le kişisel dostluk hayatî bir destek olarak devreye girmişti. Mimarî o kadar çürük idi ki bir tek füze o desteği yerle bir etmeye yetti. Bu payandayı onca yaşananlara rağmen yeniden kurmaya çalışmak çaresizliğin işareti olmalı. Başkanlık sistemi tartışması ise gerçek bir anayasal gündemi değil, yine içeriden bir destek arayışı. Bu tartışma gündemde kaldığı sürece fiilî iktidar, anayasal-meşrû dayanaklarla irtibatını sürdürmüş olacak.
İçi boş tahta kutulardan meydana gelen bu kule, en küçük rüzgârda fırtınaya tutulmuş kavak ağacı gibi sallanıyor. Hiçbir destek onu ayakta tutmaya yetmiyor. Devrilmesi durumunda, anayasal-meşrû ve genel çıkarı gözeten kaya gibi sağlam duran kaideli devlet iktidarının üzerindeki gölge kalkacak. Medyaya, gündeme ve gürültü çıkartan sözlere aldırmayın. Uçak düştü mü? Musul'daki kamp boşalıyor mu? Başkanlık sistemi muhalefetin gündemine girecek mi? İpler kimin elinde ve kimin dediği oluyor? Siz ona bakın. Neyin çift başlılığı Allah aşkına!
Yazarlar
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖzgür Özel’in özgül ağırlığı 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarVatandaşlık tanımı değişmeli mi? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİltica ve mülteciler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİyi yönetim üzerine düşünceler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUİslam Dünyası’nın kayıp yılları… 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.07.2025
21.07.2025
19.07.2025
16.07.2025
10.07.2025
4.07.2025
1.07.2025
24.06.2025
21.06.2025
17.06.2025