Mümtazer TÜRKÖNE
İslâmcı iktidarın himayesinde Diyanet, 92 yıllık tarihinin en parlak dönemini yaşıyor.
Başkan'ın “kırmızı çizgi” açıklamasını, bu şevket halinin bir tür tezahürü olarak kabul edeceksek, adresi doğru belirlemeliyiz. Söz Alevîlerin hukukunu ilgilendiriyor; ancak “kırmızı çizgiyi aşma” diye meydan okuduğu muhatap, Alevîler değil, cemevine ibadethane statüsü vermeye hazırlanan hükümetin, daha doğrusu AK Parti'nin yönettiği devletin ta kendisi. Çok hassas dengeler üzerine kurulu bir statükonun kırmızı çizgisi bunlar, ve bu meydan okuma ile çok karmaşık bu örgüden küçük bir ipin ucu sarkıyor.
Diyanet İşleri Başkanlığı, Osmanlı'daki Şeyhülislâmlık kurumunun, din hizmetlerinin kamu hizmeti, yani din görevlilerinin devlet memuru olduğu bir düzenle aşırı genişletilmiş ve imtiyaz kazanmış halidir. Elbette amaç imtiyaz dağıtmak değil, dinî motifleri kullanacak olan muhalefeti bastırmaktır.
Diyanet, (Osmanlı'da Şeyhülislâmlık) Sünnî İslâm'ın medrese formunun devletle uzlaşmasının eseridir. Tekke İslâmı, yani tasavvuf ve tarikatlar bu uzlaşmanın içinde yoktur. Medrese İslâmı, halktaki heterodoks eğilimlere karşı devletin ihtiyaç duyduğu düzenin hem kaynağı hem de uygulayıcısı olduğu için tercih edilmiş ve karşılığında bu fazla şeklî ve tekdüze İslâm yorumu devlet himayesine ayrıcalıklı bir konum kazanmıştır. Tarikatlar dışında, medrese geleneğine bağlı olmakla birlikte sivil-toplumsal muhalefet cephesini temsil eden Nurculuk ve Süleyman Hilmi Tunahan cemaatleri de bu büyük uzlaşmanın dışındadır. Çemberin en dış halkasında elbette Alevî-Bektaşî geleneği ve inancı durmaktadır.
Diyanet ile tarikatlar ve cemaatler fiilî bir uzlaşma ile birlikte yaşamaya razı oldular; ancak Alevîlik, Diyanet'in antagonizması, adeta varlığının gerekçesi olarak hep bir karşıtlık olarak mevcudiyetini sürdürdü.
Uzun süreli AK Parti iktidarı, devlet ile Diyanet arasındaki uzlaşmayı partileştirdi ve kişiselleştirdi. Bir devlet kurumunun partileşmesi, toplumun bütününü temsil kabiliyetini kaybetmesi ile sonuçlanır. Diyanetin öğrenim kalitesi yerlerde sürünse de çok lüks binalarda çok sayıda ilahiyat fakültesi eğitim veriyor. Geriye medrese İslâmı'nın titizlikle üzerine titrediği kırmızı çizgiler kalıyor. Halk desteği için çoğunluğun taleplerine öncelik veren iktidar Diyanet üzerinden çoğunlukla arasında yeni ve kalıcı bir uzlaşma üretiyor ve Alevîler, bu uzlaşmanın otomatik olarak dışında kalıyor. Sonuçta olan Alevîlere oluyor.
Cumhurbaşkanı, önceki gün muhtarlar toplantısında Suud-İran gerginliği için “Bunu bir üst akıl yönetiyor.” demiş ve bu “üst akıl”ın “İslâm dünyasını mezhep çatışması ile paramparça etmek istediğini” eklemişti. Aynı cumhurbaşkanı bu mezhep çatışması fitilini taammüden ateşleyen Suud için tek kelime etmiyor. Türkiye, içinde bulunduğumuz bölgeyi birdenbire devletlerin taraf olduğu mezhep çatışmasına sürükleyen olayı, yani Suudî Arabistan'ın Şii din alimini idam etmesini protesto etmeyerek, tarafsız konumunu kaybetti. Şimdi Cumhurbaşkanı Suud'un bu Şii âlimi “bir iç hukuk meselesidir” diye “idam etme hakkı”nı savunarak Türkiye'yi “üst aklın yönettiği” bu kirli savaşın tarafı haline getiriyor.
Türkiye vakit kaybetmeden hızla bu ateş çemberinin dışına çıkmalı. Şii inancı ile Alevî inancı arasında hiçbir ilişki olmadığını, hatta Alevîliğin Sünniliğe göre daha yerli ve bu topraklara özgü bir inanç olduğunu hatırlatarak vurgulayalım. Mezhep ihtilaflarının bölgesel savaşın itici gücüne dönüşmesi Türkiye'nin içine Alevî-Sünnî gerginliği olarak yansıyacaktır. Demek mesele Diyanet'e bırakılmayacak kadar ciddi. Devlet ile Diyanet arasındaki tarihî uzlaşmanın bugünkü derdimize derman olması mümkün değil. Alevî inancını hızla evrensel standartlarda bir statüye kavuşturmak için, Diyanet'in kırmızı çizgilerine aldırmadan cesur adımlar atılmalı.
Yazarlar
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖzgür Özel’in özgül ağırlığı 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarVatandaşlık tanımı değişmeli mi? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİltica ve mülteciler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu Ergilİyi yönetim üzerine düşünceler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUİslam Dünyası’nın kayıp yılları… 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.07.2025
21.07.2025
19.07.2025
16.07.2025
10.07.2025
4.07.2025
1.07.2025
24.06.2025
21.06.2025
17.06.2025