Serdar KAYA
Musa, kavmini Mısır’dan çıkarırken Kızıldeniz’i ikiye ayırdı ve ardından Tur Dağı’nda Tanrı’dan 10 Emir’i aldı. İsa, ölüleri diriltti; körleri, sağırları, cüzamlıları iyileştirdi. Hz. Muhammed, Ay’ı ikiye böldü, gökyüzüne yükselerek Allah ile görüştü. Ya da, en azından, bu üç tarihî figür etrafında oluşan anlatılar, böyle şeylerin yaşandığını söylüyor...
Bu anlatıların gerçeklikle ilişkileri sorgulanabilir. Ancak, aslında hiçbiri yaşanmamış dahi olsa, ilgili anlatılar önemlerini yitirmez. Zira, bugün itibariyle dünya nüfusunun takriben yarısına karşılık gelen Hıristiyan ve Müslüman toplumların kültürlerinde, bu insanlara atfedilen olağanüstülüklerin derin izleri vardır. Çünkü, onları diğer kanaat önderlerinden ayıran ve mesajlarının ilahi (ve dolayısıyla da tartışılmaz) olduğu konusunda insanları ikna eden, bu gibi olağanüstülüklerdir.
Doğaüstüne atıfta bulunan anlatılar, İbrahimî dinler için özellikle vazgeçilmezdir. Şöyle ki, İbrahimî teolojinin merkezinde, kâinatı bilinçli bir varlığın yarattığı, bu varlığın bazı insanları aracı kılarak diğer insanlarla irtibat kurduğu ve ilgili aracılara tabi olanların ölüm sonrasında büyük mükâfatlar görecekleri, olmayanların ise şiddetle cezalandırılacakları yönünde bir dizi inanış yer alır. Tanrı’nın insanlarla bu şekilde iletişim kuruyor olduğu (ya da olabileceği) düşüncesi, elçilik iddiasında bulunan insanlardan bu iddialarını destekleyici kimi deliller talep etmeyi olağanlaştırır. Zira, her şeye gücü yeten bir varlık adına konuşmakta olduğunu söyleyen bir insan ile (böyle bir iddiada bulunan ya da bulunmayan) diğerlerini ayırt etmenin başka bir yolu yok gibidir. Dolayısıyla da, İbrahimî teoloji, yapısı gereği, insanlar nazarındaki geçerliliğini sürdürebilme adına bu türden mucizelere muhtaçtır.
Bu noktada, ilgili mucizelerin gerçekten yaşanmamış olmaları durumunda dahi bir şekilde üretilmek zorunda oldukları, aksi takdirde İbrahimî dinlerin zaman içinde anlamlarını önemli ölçüde yitirecekleri de söylenebilir. Bir başka deyişle, İbrahimî dinler, uzun ömürlü olmalarını, (tamamen olmasa da, önemli ölçüde) elçilerin mucizelerinin ya gerçekten yaşanmış olmalarına, ya zaman içinde sözlü kültür içinde ortaya çıkmalarına, ya da ihtiyaç üzerine bir noktada kurgulanmalarına borçludur.
Aynı gelenek, farklı elçiler
Kendisini dinler tarihinin sonuna yerleştiren Hıristiyanlık, İsa’nın ikinci kez gelişiyle birlikte nihai yargılamanın gerçekleşeceğini ve dünyanın son bulacağını iddia etmişti. İsa’dan takriben altı asır sonra, kendisini İbrahim-Musa-İsa çizgisinin sonuna yerleştiren yeni bir peygamber zuhur ettiğinde, Hıristiyanlar (en azından o dönem itibariyle) farklı bir eskatelojiye sahip olduklarından, bu gelişmeyi bir sapkınlık olarak gördüler. Bu, aslında tarihin tekerrürlerinden biriydi. Zira, Musevilerin de Hıristiyanlığı algılayış şekilleri aynı olmuştu. Zamanı geldiğinde, Müslümanlar da, İslam-sonrası elçileri, doğru dini bozan kimseler olarak gördüler.
Bu, İbrahimî dinlere özgü olan bir diğer özelliktir. Şöyle ki, İbrahimî gelenekte, bir elçi (ya da Hıristiyanlık özelinde, insan-Tanrı), sadece doğaüstü bir güce atıfta bulunmakla kalmaz. Aynı zamanda, kendisini bu güce dair mevcut gelenek ile de irtibatlandırır ve insanlarca bozulmuş olduğunu iddia ettiği eski dini düzelten yeni bir akım ortaya çıkarır. Bunu yaparken, hâkim geleneğe aykırı olan argüman ve uygulamaları ise, (ekseriyetle) eski dinin bozulmuş olması ile açıklar. İsa ile Musevilik arasındaki ilişki böyledir. İslam peygamberi ile İslam’ın öncülü olan iki İbrahimî din arasındaki ilişki de aynıdır.
İslam-sonrası elçiler de aynı tavrı sergilerler. Bahaullah, Allah’ın yeni bir elçisi olma iddiasını, Şii inancının 12 İmam anlayışına getirdiği yeni bir yoruma dayandırır ki bu, (soyut manada) İslam Peygamberinin Hıristiyanlığa yeni bir yorum getirmesinden çok farklı değildir. Mirza Gulâm Ahmed’in peygamberlik iddiası, mesih olma iddiasıyla iç içe geçen, dolayısıyla yine İslami gelenek içinden anlamlandırılan bir iddiadır. Reşad Halife’nin peygamberlik iddiası, Kuran’daki nebi ve rasulkavramları arasında yapılan bir ayrıştırmaya, yani yine İslam kaynaklı bir gerekçelendirmeye dayanır.
Her üçüne dair anlatılarda da, kimi işaret ve mucizeler ön plandadır.
twitter.com/derinsular
Yazarlar
-
Fehmi KORUDünya medyasına bıraksanız… 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli tavır mı koydu? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİAkademi hakikatin peşinde midir? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyasette kim kiminle yürür? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuYa casus ya kayyım… 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolToplu iğne hikayesi 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCumhuriyet 'ilan' ve 'inşa' edilen bir devlet şeklidir 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERMea Culpa 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRSavcı ‘İngiliz casusu’ olmakla suçluyor! Yöneticisi olduğu şirkete siber güvenlik ihalesi verildi 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt çözümüne neden olumlu bakmalı? 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkan'Casusluk' dosyasında ne var? 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAmalı Fakatlı 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHaram paranın faizi helal midir? 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye üstündeki baskı artar mı? 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî casusluk suçu 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Fırsata Sahip Çıkalım... 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMami, IKE ve Hüseyin-1 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZPKK’nın son açıklaması: Süreç devam ediyor, ama nasıl ? 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTrafik, yargı ve casusular 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFed mi, TCMB mi? Çetrefilli bir soru, ironik bir cevap 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselMerkez Bankası zor bir viraja girdi 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBürokrasi, tarımın gerisinde kaldı 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBu bir haber değildir: Türkiye, doğal alan kaybında birinci 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞHamdi Ulukaya (Çobani) en zengin Türkiyeli seçilmesi üstüne... 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRBatı’nın krizi, küresel düzenin çözülüşü: Türkiye için dönüm noktası üzerine senaryolar ne? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞALTINA, DÖVİZE BAK GÖR HALİNİ… 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBöyle giderse bu tren bu tünelden çıkmaz 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNPKK’nin çekilme hamlesi ne anlama geliyor? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’de milliyetçiliğin reformu meselesi 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçayİstikrarsızlık üreten istikrar programı 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANNereye doğru gidiyoruz? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHukuk binasını yıkmayın efendiler 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBir toplum geleceğe nasıl hazırlanır? 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTKürt siyasi temsili sorunu 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKültürel hegemonya: “Hay Bin Yakzan” bize ne söyler? 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları












































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.06.2019
17.06.2018
6.04.2015
23.03.2015
16.03.2015
20.01.2015
15.01.2015
17.11.2014
1.10.2014
12.08.2014