Serdar KAYA
Bernard Lewis, Islam and the West adlı kitabında, Fransız edebiyatının en eski eserlerinden biri kabul edilen La Chanson de Roland adlı epik şiirden söz eder. 12. yüzyılda yazıldığı tahmin edilen takriben 4000 mısralık şiire göre, Müslümanların tanrısının adı Muhammed’dir! Dahası, Müslümanlar, (o dönemde pek çok Hıristiyan’ın Deccal addettiği) Muhammed’e ek olarak Apollin veTervagant adlarında iki şeytana da tapmaktadırlar!
Bu tuhaf tarif, insan zihninin kusurlu yapısına iyi bir örnek gibidir: Belli ki, Tanrı kavramını Baba, Oğulve Kutsal Ruh’tan oluşan bir üçleme çerçevesinde anlamlandırıyor olmak, dönemin Hıristiyanlarının bunun dışında bir teolojinin mümkün olabileceğini görebilmelerine engel olmuştur. Bu nedenle de, (muhtemelen farkına dahi varmadan) İslam dinini de benzeri bir üçleme kalıbına sıkıştırmışlardır.
İnsan zihnindeki kalıpların çok küçük yaşlarda şekillendiği ve daha sonra kolay kolay esnemediği düşünülecek olursa, orta çağ Hıristiyanlarının düştükleri bu yanılgının aslında pek şaşırtıcı olmadığı söylenebilir. Ancak, dinî inançlar konusunda objektif değerlendirmelerde bulunmayı zorlaştıran tek neden zihinlerdeki kalıplar değil. Zihinlerdeki kalıpların etrafındaki korku çeperi de bu noktada önemli.
Korku çeperi
Korku, İbrahimî dinler özelinde, (özellikle öbür dünyadaki) ceza kavramı ile iç içe geçmiş olan karmaşık bir his. Konunun felsefi boyutu, (1) Tanrı’nın insanları neden ödüllendirmek ya da cezalandırmak istediği, (2) neden bir “imtihan dünyası” yarattığı, (3) neden bu denli ölçüsüz ödüller ve cezalar belirlediği, ve (4) ortada gerçekten bir imtihan olup olmadığı sorusunun neden imtihanın merkezinde olduğu (ya da böyle bir şeyin imtihanın mantığına ve adaletine ters olup olmadığı) gibi bir dizi soruyu akla getiriyor.
Konunun psikolojik boyutu ise, (her ne kadar üzerinde pek durulmuyor olsa da) ceza tehdidinin beraberinde getirdiği korkunun, insanların konu hakkında sağlıklı değerlendirmeler yapabilmelerini zorlaştırması ile ilgili. Örneğin, inanca dair konularda “yanlış bir şey söyleme” çekincesi dindar insanlar arasında çok yaygın. Böyle bir şeyin, bu dünyada “çarpılma” ve/veya öbür dünyada“sakata girme” sonucunu doğurma ihtimali, insanları, kendi düşüncelerinin polisi olmaya itiyor. İnsanların, inançlarına dair kimi konular akıllarına tam yatmasa bile bunu kendi kendilerinden dahi gizlemeye çalışmaları, aynı konuyu bir başkası gündeme getirdiğinde “Bu konu zaman zaman benim de aklıma geliyor” demek yerine savunmaya geçerek tepki göstermeleri, aslında için için tam olarak kendilerinin de akıllarına yatmayan bir konuda başkalarını ikna etmeye çalışmaları gibi tavırlar, korku tesiri altında hareket ediyor olmanın bir sonucu.
Kendisini tehdit altında hisseden bir insanın, önündeki konunun kendisine odaklanmak yerine koru(n)ma içgüdüsüyle hareket etmesi anlaşılabilir nedenlere dayanıyor. Ne var ki, bu durumun,imtihan dünyası kalıbını bir parça anlamsızlaştırdığı da doğru. Çünkü, tarifsiz acı ve dehşet tasvirleriyle “uyarılan” ve “tehdit edilen” insanların, korku tesiri altında verecekleri bir imtihan, imtihan mefhumunun temel mantığına (en azından bizim anladığımız şekliyle) aykırı. Bu türden bir imtihan içinde bulunduğunu düşünen bir insanın kendi kendisine yabancılaşmaması ve hakikati “örterek” kâfir olmama adına bu sefer kendi zihnindeki, yerine oturmamış bulunan kimi taşları örtmeye başlamaması, (en azından insanların ezici çoğunluğu için) pek mümkün değil gibi.
Karşılıklı oturup bir konuyu değerlendirmekte olan iki insanın durumunu düşünelim. Bu iki kişi konuşmakta iken, üçüncü bir kişi, iki elinde tuttuğu iki tabancayı konuşmakta olan kişilere yöneltse, bu insanlar kendilerine doğrultulmuş namlulara aldırmadan konuşmaya devam edebilirler mi? Belli şeyleri söylemeleri (ve hatta içlerinden geçirmeleri) durumunda tetiğin çekilebileceğine inansalar, o dakikadan itibaren sağlıklı (ve hatta dürüst) değerlendirmelerde bulunabilirler mi?
Böyle bir çerçeve, insanların eylemlerini sınamaya müsait olabilir. Ama inançlar bu şekilde sınanabilir mi?
Bir soru
Hıristiyan olmayanlara Hıristiyan zihnindeki üçleme kalıbının nasıl göründüğü malum. İbrahimî kültürden uzak büyüyenler de böyle bir imtihan kalıbını benzeri bir şekilde görüyor olabilirler mi?
twitter.com/derinsular
Yazarlar
-
Fehmi KORUDünya medyasına bıraksanız… 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli tavır mı koydu? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİAkademi hakikatin peşinde midir? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyasette kim kiminle yürür? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuYa casus ya kayyım… 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolToplu iğne hikayesi 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCumhuriyet 'ilan' ve 'inşa' edilen bir devlet şeklidir 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERMea Culpa 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRSavcı ‘İngiliz casusu’ olmakla suçluyor! Yöneticisi olduğu şirkete siber güvenlik ihalesi verildi 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt çözümüne neden olumlu bakmalı? 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkan'Casusluk' dosyasında ne var? 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAmalı Fakatlı 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHaram paranın faizi helal midir? 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye üstündeki baskı artar mı? 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî casusluk suçu 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Fırsata Sahip Çıkalım... 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMami, IKE ve Hüseyin-1 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZPKK’nın son açıklaması: Süreç devam ediyor, ama nasıl ? 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTrafik, yargı ve casusular 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFed mi, TCMB mi? Çetrefilli bir soru, ironik bir cevap 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselMerkez Bankası zor bir viraja girdi 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBürokrasi, tarımın gerisinde kaldı 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBu bir haber değildir: Türkiye, doğal alan kaybında birinci 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞHamdi Ulukaya (Çobani) en zengin Türkiyeli seçilmesi üstüne... 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRBatı’nın krizi, küresel düzenin çözülüşü: Türkiye için dönüm noktası üzerine senaryolar ne? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞALTINA, DÖVİZE BAK GÖR HALİNİ… 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBöyle giderse bu tren bu tünelden çıkmaz 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNPKK’nin çekilme hamlesi ne anlama geliyor? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’de milliyetçiliğin reformu meselesi 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçayİstikrarsızlık üreten istikrar programı 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANNereye doğru gidiyoruz? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHukuk binasını yıkmayın efendiler 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBir toplum geleceğe nasıl hazırlanır? 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTKürt siyasi temsili sorunu 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKültürel hegemonya: “Hay Bin Yakzan” bize ne söyler? 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları












































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.06.2019
17.06.2018
6.04.2015
23.03.2015
16.03.2015
20.01.2015
15.01.2015
17.11.2014
1.10.2014
12.08.2014