Serdar KAYA
Mervan‘ın takriben 10 ay süren halifeliği zarfında meydana gelen dikkate değer olaylardan biri de, Kufe merkezli Tevvabin hareketinin gerçekleştirdiği Şam (ve daha spesifik olarak da Ubeydullah bin Ziyad) karşıtı mücadeledir. Tevvabin hareketinin kökeni, 680 yılındakiKerbela hadisesine dayanır. Şöyle ki, Hüseyin’i Mekke’den Kufe’ye davet eden bir grup Kufeli, Hüseyin’in ölüm haberini alınca büyük bir pişmanlık duymuştur. Zira, Hüseyin’in şehre yaklaşırken yolunun kesilmesinden Kerbela’da katletildiği ana dek yaşadıkları esnasında onu yalnız bırakmış ve bu şekilde katline ortak olmuşlardır. Çok büyük bir günah işlediklerini düşünen bu Kufeli grup, geri kalan ömürlerinde Hüseyin’in mücadelesine sahip çıkmaları ve belki bu uğurda ölmeleri durumunda bu günahlarının bir ihtimal affolacağını düşünürler. Pişmanlık içeren bu tavırları nedeniyle, (tövbe edenler manasında) Tevvabin olarak anılırlar. [1]
Kerbela’nın ardından şekillenmeye başlayan Tevvabin hareketi, Yezid’in ölümüne kadar (yani 680 ila 683 arasında) gizli faaliyet gösterir. [2] 684 yılında Kufe’nin Emevi kontrolünden çıkmasının ardından, hareketin lideri Süleyman bin Surad bir intikam hazırlığına girişir. [3] İntikamdan kasıt, başta Ubeydullah bin Ziyad olmak üzere Hüseyin’in ve yakınlarının katledilmelerinde sorumluluğu olan herkesi cezalandırmaktır. Bu amaç doğrultusunda, sefer hazırlıkları başlar. Civar şehirlere de davet gönderilir. Basra ve Medain’deki Ehl-i Beyt yanlıları da, desteklerini bildirirler ve katılım sözü verirler.
Nihayet, Süleyman bin Surad, farklı bölgelerden sefere katılacak herkesle 15 Kasım 684 tarihinde Kufe yakınlarındaki Nuhayle’de buluşma kararı alır. Büyük günden önceki gece Kufe Camisi’nde yatsı namazını kılan katılımcılar, “Hüseyin için intikam” nidalarıyla yola çıkarlar. Ancak, Süleyman, Nuhayle’ye vardığında, sadece 4.000 kişinin sözünü tutarak buluşma yerine geldiğini görür. Söz verenlerin takriben dörtte üçü randevu yerine gelmemiştir. [4] Bunun üzerine, Süleyman, üç gün daha Nuhayle’de bekler. Bu esnada, adamlarını Kufe’ye göndererek, söz verip de gelmeyenlerin yeniden çağrılmasını sağlar. Bu şekilde, 1.000 kişinin daha Nuhayle’ye gelmesini sağlar.
Ordu, 19 Kasım’da Nuhayle’den ayrılır. İlk olarak (takriben 90 kilometre kuzeydeki) Kerbela’ya gidilecek ve şehitlik ziyaret edilecektir. Ancak, yol üzerinde 1.000 kişinin daha kafileden ayrıldığı fark edilir. 20 Kasım sabahı Kerbela’ya varan kafiledekiler, günün tamamını orada geçirirler. Gün boyu, şehitlikte gözyaşı dökülür, tövbeler edilir… Yeniden yola çıkıldıktan sonra ise, önce (Deyr-i Zor’un hemen güneyindeki) Karkisiye’ye, ardından da, (bugün itibariyle Urfa’nın Suriye sınırındaki Ceylanpınar ilçesine karşılık gelen) Aynülverde’ye varırlar.
Aynülverde Savaşı
İki tarafın öncü kuvvetleri arasındaki ilk çatışmalarda, Tevvabin ordusu, üstünlük gösterir. Arkadan gelen asıl Emevi ordusunda ise, 12.000 kişi vardır. İki taraf karşı karşıya geldiğinde, Emevi komutan Husayn bin Nümeyr, Kufelileri Şam halifesi Mervan’a biat etmeye davet eder. Cevaben, Süleyman bin Surad ise, Ubeydullah bin Ziyad’ın (öldürülmek üzere) kendilerine teslim edilmesini ister. Bu istekler, her iki taraf için de pek kabul edilebilir türden değildir.
Çatışmalar, 4 Ocak 685 günü başlar. Tevvabin ordusunun, Emevilere üstünlük sağlaması üzerine, Ubeydullah, savaşın ikinci gününe yetişecek şekilde 8.000 kişilik bir destek gönderir. İkinci gün boyunca da savaş devam eder. (Sadece namaz vakitlerinde ara verilir.) Gün sonunda, her iki taraf da zarar görmüş olsa da, durum eşit gibidir. Üçüncü gün, Emevi ordusuna bu sefer 10.000 kişilik ikinci bir takviye ulaşır. Tevvabin ordusu, kendisinden bu denli büyük bir ordu ile baş edemez. Dört bir yandan saldırı altında kalan Kufeliler, büyük bir yenilgiye uğrarlar. İçlerinden sadece birkaçı sağ kurtulur. [5] Tevvabin hareketi bu şekilde sona erer.
–––––-
[SONRAKİ YAZI: Emevilerin zaferi (685-692)]
–––––-
[1] Tevvabin, başlangıçta, ekseriyetle Kufe’nin 60 yaş üzeri erkeklerinden oluşan takriben 100 kişilik bir gruptur. Hareketin önde gelenleri arasında beş kişinin adı geçer: Süleyman bin Surad, Müseyyeb bin Necebe, Abdullah bin Sa’d, Abdullah bin Val ve Rifaa bin Şeddad. Bu beş kişi, Kerbela’dan kısa bir sonra Süleyman bin Surad’ın evinde toplanmaya başlar ve bir süre sonra onu kendilerine lider seçerler.
[2] Süleyman bin Surad, 592 yılında, Mekke yakınlarındaki Merruzahran’da doğar. Asıl adı Yesar’dır. Müslüman olmasının ardından, Hz. Muhammed ona Süleyman ismini verir. Süleyman, Hz. Ali taraftarıdır. Hz. Ali’nin ölümünün ardından, Hasan’a da biat eder. Muaviye’ye ise karşıdır. Hatta, Hasan’ın halifeliği Muaviye’ye bırakmasını kabullenmek istemez. 670 yılında Hasan’ın ölümünden sonra, Hüseyin’e halifeliğe talip olması durumunda ona destek olacağını bildiren Ehl-i Beyt yanlıları arasındadır. Süleyman, 680 yılında Muaviye’nin ölümünden sonra ise, Mekke’de bulunan Hüseyin’e mektup yazarak onu Kufe’ye davet eden grup içindedir. Ne var ki, Hüseyin, Kufe’ye yaklaştığında Süleyman ve diğer Hüseyin yanlıları onun yanına gitmezler ve yanında bulunan akarabalarıyla birlikte onun Kerbela’da katledilmesine neden olurlar.
[3] Kufeliler, Vali Ubeydullah bin Ziyad’ın şehirde olmadığı bir zamanda, vekili Amr bin Hureys’e karşı ayaklanırlar. Kufe yönetimini ele geçirmelerinin ardından, bağlılıklarını bildirdikleri Abdullah bin Zübeyr, Kufe’ye Abdullah bin Yezid’i vali tayin eder.
[4] Bu noktada, ilk önce Hüseyin’in Kufe eşrafı içindeki katilleri üzerine gitmeyi önerenler olur. Ancak, Süleyman bin Surad, katliamı gerçekleştirenlerin çoğu Kufe’de olsa da, buna onay vermek istemez. Çünkü, böyle bir saldırı sonrasında, herkes, arkadaşını, kardeşini ya da babasını ordu içindeki bir başkasının öldürdüğünü düşünecektir. Daha sonra da, Kufe valisi Abdullah bin Yezid, Süleyman’a bir mektup gönderir ve biraz daha beklemesini, daha sonra Ubeydullah bin Ziyad’a karşı birlikte savaşmayı teklif eder. Ancak, Süleyman beklemek istemez ve yoluna devam eder.
[5] Hareketin ileri gelenlerinden ise, Rifaa bin Şeddad haricinde tamamı hayatını kaybeder.
–––––-
Fotoğraf: İmam Hüseyin Türbesi, Kerbela, Irak (imamali.net)
Yazı arşivi: İslam’ın İlk Asrı konulu diğer yazılar
Yazarlar
-
Fehmi KORUDünya medyasına bıraksanız… 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli tavır mı koydu? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİAkademi hakikatin peşinde midir? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyasette kim kiminle yürür? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuYa casus ya kayyım… 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolToplu iğne hikayesi 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCumhuriyet 'ilan' ve 'inşa' edilen bir devlet şeklidir 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERMea Culpa 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRSavcı ‘İngiliz casusu’ olmakla suçluyor! Yöneticisi olduğu şirkete siber güvenlik ihalesi verildi 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt çözümüne neden olumlu bakmalı? 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkan'Casusluk' dosyasında ne var? 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAmalı Fakatlı 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHaram paranın faizi helal midir? 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye üstündeki baskı artar mı? 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî casusluk suçu 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Fırsata Sahip Çıkalım... 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMami, IKE ve Hüseyin-1 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZPKK’nın son açıklaması: Süreç devam ediyor, ama nasıl ? 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTrafik, yargı ve casusular 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFed mi, TCMB mi? Çetrefilli bir soru, ironik bir cevap 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselMerkez Bankası zor bir viraja girdi 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBürokrasi, tarımın gerisinde kaldı 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBu bir haber değildir: Türkiye, doğal alan kaybında birinci 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞHamdi Ulukaya (Çobani) en zengin Türkiyeli seçilmesi üstüne... 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRBatı’nın krizi, küresel düzenin çözülüşü: Türkiye için dönüm noktası üzerine senaryolar ne? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞALTINA, DÖVİZE BAK GÖR HALİNİ… 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBöyle giderse bu tren bu tünelden çıkmaz 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNPKK’nin çekilme hamlesi ne anlama geliyor? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’de milliyetçiliğin reformu meselesi 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçayİstikrarsızlık üreten istikrar programı 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANNereye doğru gidiyoruz? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHukuk binasını yıkmayın efendiler 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBir toplum geleceğe nasıl hazırlanır? 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTKürt siyasi temsili sorunu 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKültürel hegemonya: “Hay Bin Yakzan” bize ne söyler? 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları












































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.06.2019
17.06.2018
6.04.2015
23.03.2015
16.03.2015
20.01.2015
15.01.2015
17.11.2014
1.10.2014
12.08.2014