Serdar KAYA
Bugün bir gavuristan kitapçısında gördüm, hemen aldım: Life in the Ancient World: A History of People and How They Lived. Yani, Antik Dünyada Hayat: İnsanların ve Nasıl Yaşadıklarının Tarihi. Kuşe kağıda basılmış, 500 küsur sayfa, küp gibi de ağır… Çocuklar için hazırlanmış, ama tabii bu önemsiz olduğu anlamına gelmiyor. Aksine, kitabın şahane bir içeriği var…
Kitap, takriben 100.000 yıl önce tarihlerinde ilk kez Afrika’nın dışına çıkan ilk insanların, dünyanın hangi köşelerine ne zaman ulaştıklarını, nasıl yaşadıklarını, neler yaptıklarını, nelere inandıklarını, bir bir anlatıyor. Kitabın sayfaları, fotoğraflar, ilüstrasyonlar, ve bir sürü birbirinden ilginç kronolojik cetvellerle dolu… Diğer işlerim olmasa, herhalde bir hafta başka hiçbir şeyle uğraşmaz, oturup sadece bu kitabı okur, notlar alırdım.
Yanlış anlaşılmasın; benzerine az bulunur bir kitaba tesadüf ettiğimi söylemiyorum. Gerek çocuklar gerekse yetişkinler için bu türden çok (ama çok) sayıda kitap yayınlanıyor – ki güzel olan da zaten bu. Şöyle ki, gelişmiş ülkelerde, bilime yönelik popüler bir ilgi de var. Dünyaya, insanlığa, varlığa ilgi duyanlar, özellikle Batı toplumları içinde önemli bir yekün teşkil ediyor. Dolayısıyla da, rekabet halinde olan farklı yayınevleri, sürekli insanlık hakkında bu gibi renkli yayınlar yapıyorlar.
Dünyanın nisbeten daha talihsiz durumda olan pek çok yeri gibi Türkiye’de de böyle bir ilgi ne yazık ki henüz pek yaygın değil. Bizler, bu gibi şeyleri çok fazla merak edecek şekilde büyü(tül)müyoruz. Abartılı bulanlar olabilir. Ama, Batılı öğrenciler, liseyi bitirdikleri dönemde (hele bir de biraz iyi bir okuldan mezun iseler) Türkiye’deki yüksek lisanslı insanlardan (ve hatta kimi profesörlerden) daha açık fikirli ve hatta daha donanımlı oluyorlar. Bunun manası şu: Spesifik bir branşta aynı düzeyde malumata sahip olmasalar bile, bu öğrencilerin dünya hakkındaki bilgileri daha kuşatıcı, mantık dizileri daha düzgün ve argümanları daha tutarlı oluyor. Belki hepsinden önemlisi, dünya ve varlık hakkında çok daha meraklı oluyorlar.
Türkiye’de ise, böyle bir kitle yok gibi bir şey. Dahası, yaşanan kimi olumlu gelişmelere rağmen, eğitim sistemi dünyaya ve insanlara merakla değil düşmanlıkla bakan nesiller üretmeye devam ediyor. Halbuki, bir ülkeyi taşıyan, bir yerlere getiren ve o ülkede sıradışı denilebilecek güzellikler ortaya çıkaran insanlar yetiştirebilmek için, insanlara nefret değil merak aşılamak, ya da en azından insanda doğası gereği zaten varolan merakı öldürmemek gerekli.
Türkiye’nin Batı ile arasındaki uçurumun kapanmıyor olmasının nedenlerini öncelikle burada aramak lazım. Bu uçurum, zannedilenden daha büyük. Bizler, aradaki farkın gerçek boyutunu anlayamıyoruz. Çünkü, insan, yapısı gereği, kendisi hakkında gerçekte olduğundan daha olumlu değerlendirmelerde bulunan ve hiç sahip olmadığı bir şeyin eksikliğini hissedemeyen bir varlık.
Türkiye’nin yüzyıllardır zorunun derdinin Batı ile olması ve kendisini hep Batı ile kıyaslaması da sorunun bir parçası. Zira, sürekli Batıya bakıyor olmak, ülkenin dünya içindeki genel yerini fark etmeyi zorlaştırıyor. Bir zaman önce, Türkiye’deki sayılı bilim insanlarından biri olan jeoloji profesörü Celal Şengör, Türkiye’nin seviye olarak Asya’nın da gerisinde ve Afrika düzeyinde olduğunu söylemişti. Çoklarına şaşırtıcı gelse de, bu aslında doğru bir konumlandırmadır. Belki bu değerlendirmeyi bir parça detaylandırmak ve Türkiye’nin Asya’nın kötü, Afrika’nın iyi bölgeleri ile aynı düzeyde olduğu söylemek de mümkün.
Ama tabii bu maddi zenginlik ile ilgili bir şey değil. Yoksa, Ortadoğu’da Türkiye’den çok daha zengin ülkeler de var. Örneğin, Suudi Arabistan, İnsani Gelişmişlik Endeksi‘nde sadece Türkiye’yi değil, kimi Avrupa ülkelerini dahi geride bırakıyor. Ancak, Suudi Arabistan’a gittiğinizde, onlarca alışveriş merkezi içinde kaybolsanız bile, mücevheratçıların, kebapçıların arasında ciddi bir kitabevi bulmakta zorlanıyorsunuz.
Halbuki, medeniyet, ne kadar zenginliğe sahip olduğunuzla değil, kendinize nasıl bir küçük dünya inşa ettiğinizle ilgili bir kavram. Bu nedenle, (sözgelimi) Türkiye’nindünyanın 17. büyük ekonomisi haline gelmiş olması da bu noktada çok mana ifade etmiyor. Ama bir gün gelir de Türkiye’deki zincir kitapçılarda, Mezopotamya medeniyetleri, kuşların evrimi ya da kara delikler hakkındaki albenili, basit ama gayet iyi yazılmış/çevrilmiş kitapların her daim popüler olduğuna şahit olabilirsek, o zaman ülkenin yaşanır bir yer haline geldiğini düşünebiliriz.
––––––
Bu yazıyı yazarken aklıma Sevan Nişanyan geldi. Henry David Thoreau, Sivil İtaatsizlik adlı eserinde, “Herkesi adaletsizce hapseden bir idare altında, adil bir insan için doğru olan yer de hapistir” diyor. Tamamen katıldığım bir söz değil. Ama Türkiye gibi bir ülkenin Sevan Nişanyan gibi insanlara sunduğu başlıca seçeneklerden birinin hapis olduğu bir gerçek. Bir parça başarılı olmuş insanlar için, “Türkiye’nin yetiştirdiği…” gibi ifadeler kullanmayı çok seviyoruz. Ama bu ülke aslında insanları yetiştirmiyor, köreltiyor. Bir şekilde güzel bir şeyler yapmayı başaranlar da, bunu Türkiye sayesinde değil, Türkiye’ye rağmen başarıyorlar. Evet, bir yandan bir şeyler gerçekten de düzeliyor. Ama mukayese edilen yer Eski Türkiye olunca, sürekli ilerleme kaydediyor gibi görünmek çok zor değil. Eski Türkiye, bir grup üniformalı haydut tarafından kurulmuş olan bir dünya cehennemiydi. Ama bu, Yeni Türkiye‘nin cennet olduğu anlamına gelmiyor. Belki cehennemin bir iki kat yukarısına çıktık; ama o kadar… Umalım ki devamı gelsin. Ama bir zihniyet kolay değişmiyor.
––––––
Yazı arşivi: Eğitim konulu diğer yazılar
Fotoğraf: Portland State University (12 Şubat 2013, Serdar Kaya)

Yazarlar
-
Fehmi KORUDünya medyasına bıraksanız… 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli tavır mı koydu? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİAkademi hakikatin peşinde midir? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyasette kim kiminle yürür? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuYa casus ya kayyım… 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolToplu iğne hikayesi 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCumhuriyet 'ilan' ve 'inşa' edilen bir devlet şeklidir 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERMea Culpa 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRSavcı ‘İngiliz casusu’ olmakla suçluyor! Yöneticisi olduğu şirkete siber güvenlik ihalesi verildi 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt çözümüne neden olumlu bakmalı? 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkan'Casusluk' dosyasında ne var? 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAmalı Fakatlı 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHaram paranın faizi helal midir? 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye üstündeki baskı artar mı? 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî casusluk suçu 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Fırsata Sahip Çıkalım... 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMami, IKE ve Hüseyin-1 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZPKK’nın son açıklaması: Süreç devam ediyor, ama nasıl ? 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTrafik, yargı ve casusular 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFed mi, TCMB mi? Çetrefilli bir soru, ironik bir cevap 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselMerkez Bankası zor bir viraja girdi 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBürokrasi, tarımın gerisinde kaldı 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBu bir haber değildir: Türkiye, doğal alan kaybında birinci 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞHamdi Ulukaya (Çobani) en zengin Türkiyeli seçilmesi üstüne... 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRBatı’nın krizi, küresel düzenin çözülüşü: Türkiye için dönüm noktası üzerine senaryolar ne? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞALTINA, DÖVİZE BAK GÖR HALİNİ… 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBöyle giderse bu tren bu tünelden çıkmaz 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNPKK’nin çekilme hamlesi ne anlama geliyor? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’de milliyetçiliğin reformu meselesi 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçayİstikrarsızlık üreten istikrar programı 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANNereye doğru gidiyoruz? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHukuk binasını yıkmayın efendiler 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBir toplum geleceğe nasıl hazırlanır? 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTKürt siyasi temsili sorunu 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKültürel hegemonya: “Hay Bin Yakzan” bize ne söyler? 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları












































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.06.2019
17.06.2018
6.04.2015
23.03.2015
16.03.2015
20.01.2015
15.01.2015
17.11.2014
1.10.2014
12.08.2014