Serdar KAYA
Yarın olacakları tahmin etmeye çalışmak ile yarına dair temennilerde bulunmak arasında ciddi bir fark var. Zira öngörüde bulunmak objektif olmayı gerektirirken, temenniler ise sübjektif bir yapıya sahip. Ancak bu basit fark, ne yazık ki herkes için yeterince belirgin değil. Bu nedenle de, dile getirilen öngörüler, ülkemizde, gerçekleşmesi arzu edilenin beyanı (ve hatta siyasi bir duruş) olarak algılanıyor.
Geçen pazar yayımlanan yazım da maalesef çokları tarafından böyle bir algıyla değerlendirildi. Yazıda, (1) yeni bir Kürt siyasi elitinin ortaya çıktığını, (2) bu elitin de etkisiyle, yeni bir Kürt kimlik bilincinin son derece dinamik bir şekilde güçlendiğini ve (3) bu kimliğin reaksiyoner-milliyetçi bir niteliğe sahip olduğunu belirtmiştim. Bütün bunlar, bana göre, Kürt kimliğinin yakın bir gelecekte Türk üniter devletinin mevcut kalıplarına sığmakta daha da zorlanacağı anlamına geliyordu. Bu nedenle de, bölünmenin önüne geçebilmek için bu kalıpların bir an önce değişmesi gerekmekteydi. Ancak ben Türkiye’de yaşanan onca olumlu gelişmeye rağmen, Türk tarafındaki değişimin Kürtlerin değişim hızına yetişemeyeceğinden hareketle, (özellikle Doğulu) Kürtlerin giderek artan bağımsızlık taleplerinin bir noktadan sonra önünün alınamayacağı sonucuna vardım. Halen de böyle düşünüyorum.
Yanıldığımı zannetmiyor olsam da, neticede bu bir öngörü –ve elbette herkes bu öngörüye katılmak zorunda değil. Örneğin, bir başkası da çıkıp, “Bu söylenenler yanlış. Kürtler ve Türkler müthiş bir barış ve kardeşlik arifesindeler” diyebilir. Böyle bir argüman, benim açımdan geçerli olmasa da, en azından meşrudur.
Ne var ki, bazı insanlar okuduklarına metinde yer almayan anlamlar yüklüyor ve zaman zaman da meşruiyet sınırlarını zorluyorlar. Örneğin, Engin Ardıç, yazımın metninden (nasıl başardıysa) benim ayrılıkçı bir Kürt olduğum fikrine varmış. Sadece onun yazısını okuyan biri, benim bağımsızlık mücadelesi veren bir militan gibi konuştuğumu dahi düşünebilir. Ardıç, edindiği bu izlenim doğrultusunda, yazımdan yaptığı alıntıların tırnak içlerini değiştirerek (benim adıma) kişiselleştirmekte dahi bir mahzur görmemiş. Mesela “mumla aramaya mahkûmlar” şeklindeki ifademi, “mumla aramaya mahkûmsunuz” yapmış.
Hâlbuki benim yaptığım, olayları Türk ya da Kürt perspektifinden değerlendirmek değil, ülkedeki gelişmelere bakarak “Gidişat bu yöne” demekten ibaretti. Aldığım cevap ise, şöyle oldu: “Gidersen gidersin, biz burada yaşarız sen de dağın başında. / Ama artık öyle ipini kırıp İstanbul’a gelmek olmayacak, pasaport alacaksın, belki vize de!”
Bu gibi ifadeler, Türk tarafının Kürtlere bakışının halen ne kadar kaba (ve dolayısıyla da bütün bu olan biteni idrak edebilmekten ne denli uzak) olabildiğinin bir diğer göstergesi. Ben Doğulu bir Kürt olsaydım, benimle bu şekilde konuşmayı âdet edinen ve yaşanan onca şeyden sonra hâlâ bir şantaj aracı olarak vizeden bahis açan insanlarla aynı ülkede yaşamayı istemez, işim düştüğünde İstanbul’a vize ile seyahat etmeyi tercih ederdim.
(Yazıda başka önemli problemler de var. Ama bunları bir polemik çerçevesinde yazmak yerine, Kürt sorunu hakkındaki diğer yazılarım içerisinde değerlendirmek istiyorum.)
Ayşe Hür Notu
Bu hafta çok anlamlı bulmadığım bir diğer tepki de Ayşe Hür’den geldi. Hür’ün tepkisinin nedeni, Kuran’ın derlenme sürecini ele alan son yazıları hakkında twitter’da yaptığım iki girdi.
Aynı konuda sadece tek bir girdi yapan Mustafa Akyol da Hür’ün tepkisinden payını almış. Mustafa Akyol ile suçumuz, (mealen) “Böylesine karmaşık bir konuda sırf Ali Ünal’ın yazısı ile herşeyi anlamak ve kolayca tatmin olmak”.
Ayşe Hür’ün yazısında alıntılamadığı iki girdim şöyleydi: “(1) Ali Ünal’ın yazısı Ayşe Hür’ün kimi bilgi yanlışlarını düzeltme açısından iyi olmuş: / (2) ‘Birden fazla Kuran’ argümanının hatalı olduğunu ben de yazmıştım. Ancak derleme süreci Ali Ünal’ın anlattığı kadar sorunsuz değil.”
Bu girdilerde bu kadar büyütecek ne var bilmiyorum. Ayrıca ikinci girdiden de görülebileceği gibi, Ali Ünal’ın yazısına tamamen katılmam söz konusu değil. Ayşe Hür’ün buna rağmen neden böyle şeyler söylediğini ve neden bunu bir parça müstehzi bir üslupla yaptığını bilmiyorum. İzah ede(bili)rse sevinirim.
Ayşe Hür’ün kendileri ile polemikte bulunduğu kişilere yanıt vermek (ve belki, daha sağlıklı bir literatür taramasıyla argümanlarını zenginleştirmek) yerine, bu polemiğin dışında olan ve ilgili tartışma hakkında sadece iki üç cümlelik yorumlar yapmakla yetinen insanları yazı ve alay konusu yapmasını tuhaf bulduğumu da ayrıca belirtmek istiyorum.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Resmin Yunus Emre'siydi, İbrahim Balaban
9.06.2019 - AFFET BİZİ YAVRUM
17.06.2018 - Biz Bir Toplum Değiliz
6.04.2015 - Charlie Hebdo Katliamı (5): 2005 karikatür krizi
23.03.2015 - Charlie Hebdo Katliamı (4): Hasan, Türkiye ve Kemal
16.03.2015 - Charlie Hebdo Katliamı (2): İslam ve Batı
20.01.2015 - Charlie Hebdo Katliamı (1): Avrofobi
15.01.2015 - Amerika’yı kim keşfetti?
17.11.2014 - Türk gibi düşün: Merak değil nefret et
1.10.2014 - 2014 Cumhurbaşkanlığı Seçimi’ne dair notlar
12.08.2014
Yazarlar
-
Figen ÇalıkuşuYa casus ya kayyım… 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİAkademi hakikatin peşinde midir? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolToplu iğne hikayesi 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyasette kim kiminle yürür? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli tavır mı koydu? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya medyasına bıraksanız… 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt çözümüne neden olumlu bakmalı? 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAmalı Fakatlı 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCumhuriyet 'ilan' ve 'inşa' edilen bir devlet şeklidir 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHaram paranın faizi helal midir? 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRSavcı ‘İngiliz casusu’ olmakla suçluyor! Yöneticisi olduğu şirkete siber güvenlik ihalesi verildi 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkan'Casusluk' dosyasında ne var? 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERMea Culpa 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Fırsata Sahip Çıkalım... 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî casusluk suçu 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMami, IKE ve Hüseyin-1 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye üstündeki baskı artar mı? 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFed mi, TCMB mi? Çetrefilli bir soru, ironik bir cevap 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBu bir haber değildir: Türkiye, doğal alan kaybında birinci 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTrafik, yargı ve casusular 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞHamdi Ulukaya (Çobani) en zengin Türkiyeli seçilmesi üstüne... 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZPKK’nın son açıklaması: Süreç devam ediyor, ama nasıl ? 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBürokrasi, tarımın gerisinde kaldı 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselMerkez Bankası zor bir viraja girdi 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRBatı’nın krizi, küresel düzenin çözülüşü: Türkiye için dönüm noktası üzerine senaryolar ne? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBöyle giderse bu tren bu tünelden çıkmaz 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNPKK’nin çekilme hamlesi ne anlama geliyor? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞALTINA, DÖVİZE BAK GÖR HALİNİ… 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçayİstikrarsızlık üreten istikrar programı 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’de milliyetçiliğin reformu meselesi 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANNereye doğru gidiyoruz? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHukuk binasını yıkmayın efendiler 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBir toplum geleceğe nasıl hazırlanır? 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKültürel hegemonya: “Hay Bin Yakzan” bize ne söyler? 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTKürt siyasi temsili sorunu 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIREkonominin düzelmesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bağlı… 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞTrump’ın meşruiyeti var mı ki! 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar dışarıda güvercin içeride şahin: Neden? 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları


















































Sinda toprak
Amcacim senin ismin gectikçe duygulaniyorum seniçok seviyorum allah senden razi olsun
Rahmi Yılmaz
Çok çalışmamızlazım çok