Serdar KAYA
Gülay Göktürk, önceki hafta gayet isabetli bir değerlendirmede bulundu ve laikliğin, demokrasinin din alanına uygulanmasından başka bir şey olmadığını yazdı. Zira din ve vicdan özgürlüğü ya da devletin din konusunda tarafsızlığı zaten demokrasinin bir parçası. Peki, o zaman neden laiklikten ayrıca bu kadar söz ediyoruz? Gülay Göktürk, bunu dinin özel bir önemi olmasına bağlıyor. Ama ben işin bu kısmından çok emin değilim.
“Yüksek modernizm”
Yale Üniversitesi’nde görev yapan siyasetbilimci ve antropolog James C. Scott, 1998 yılında yayımlanan ve şimdiden alanında bir klasik haline gelmiş olan Devlet Gibi Görmekadlı kitabında, “yüksek modernizm” olarak atıfta bulunduğu bir ideolojiden söz eder. Bu ideolojinin temelinde, bilimin insanlığın her sorununu çözeceğine dair bir “iman” vardır. Özellikle 1800 ve 1900’lü yıllarda hâkim olan bu düşünce, o dönemde bilim ve endüstride yaşanan (daha önce benzeri görülmemiş çapta) ilerlemelerin neden olduğu aşırı özgüvenin bir sonucudur. Bu yaklaşıma göre, bilim, geçmişin karanlığına bir son verecek ve sadece doğayı değil, insanları ve sosyal alanı dahi olması gereken şekle sokacaktır!
Ancak yüksek modernizm, bilime vurguda bulunmasına rağmen, bilimsellikten uzaktır. Örneğin, eleştiri ya da şüpheye tahammülü yoktur. Bu nedenle, Scott, yüksek modernizmi bir ideoloji ve hatta bir inanç olarak nitelendirir. Dahası, bu ideoloji, doğruyu kendi tekeline aldığı ölçüde totaliterleşir. Bu totaliter algı, yüksek modernist devletleri, geleneksel olan (ve dolayısıyla ilerlemenin önünde bir engel teşkil eden) her türlü kurum ve pratiği ortadan kaldırmaya yöneltir. Geleneksel hayat tarzlarını, ahlaki değerleri ve dünya görüşlerini ortadan kaldırmanın yolu ise, büyük çaplı toplum mühendisliği projeleridir.
Ne var ki, Stalin Rusya’sından Tanzanya’ya, Brezilya’dan Almanya’ya dek her yerde, yüksek modernist projeler (gerek sosyal gerekse endüstriyel alanda) hep hüsranla sonuçlanır. Dahası, militerleşen ve kendi vatandaşlarına şiddet uygulamaktan çekinmeyen yüksek modernistler, bu uğurda ciddi insanlık suçları işlerler. Büyük facialar yaşanır.
Yüksek modernizm, Türkiye ve laiklik
James Scott, devlet eliyle gerçekleştirilen ve trajediyle neticelenen söz konusu toplum mühendisliği projelerinde (son derece tehlikeli olarak nitelendirdiği) dört özellik tesbit eder.Batı Avrupa ve Kuzey Amerika’dakine benzer bir gelişme kaydedebilme amacıyla hareket eden pek çok ülkede ortak olan bu dört özellik, aynı zamanda Atatürk devrimleri ile ortaya çıkan facianın da formülü gibidir: (1) devletin doğayı ve toplumu şekillendirmeye girişmesi; (2) bilim ve teknolojinin hem endüstriyel ilerlemeyi temin edeceği hem de sosyal alanı dizayn edeceği inancını telkin eden bir devlet ideolojisi; (3) bir savaş, devrim ya da buhran sonrasında ortaya çıkan ve söz konusu yüksek modernist tasarımları gerçekleştirme adına var gücüyle dayatmalarda bulunan bir otoriter devlet; ve (4) bu otoriter devletin planlarına karşı koyma gücüne sahip olmayan zayıf bir toplum.
Tablo gayet açık: Benzeri bir tecrübe yaşayan diğer ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de, çalkantılı bir dönemin ardından gelenek karşıtı, pozitivist bir kadro iktidara gelmiş ve bu kadro toplumu kendi ideolojisi doğrultusunda şekillendirmek üzere hayatın her alanında dayatmalarda bulunmaya başlamıştır. Amaç, gerilikten kurtulmak ve ilerlemektir. Söz konusu ideoloji, bu ilerlemeyi temin edecektir. Bu nedenle de, her türlü gerilik militer bir anlayışla ortadan kaldırılacak ve gerekli görüldüğünde halka şiddet uygulamaktan çekinilmeyecektir.
Laiklik, bu yüksek modernist ideolojinin en merkezî unsurudur. Dolayısıyla da, Türkiye özelinde, laikliğin “devletin din konusundaki tarafsızlığı” ile herhangi bir ilgisi yoktur. Amaç, demokrasi değil, toplum mühendisliğidir.
Sonsöz
Her devlet vatandaşlarına çeşitli masallar anlatır. Bu masallara inananlar, kendi ülkelerini ve liderlerini biricik zannederler. Tam da bu nedenle, Karşılaştırmalı Politikadünyanın siyasi anlamda en tehlikeli branşıdır. Zira dünyayı mukayeseli bir perspektifle öğrenmeye başlayınca, aslında herşeyinizle ne kadar da sıradan olduğunuz gerçeğiyle karşı karşıya gelirsiniz. Ölümsüz olduğuna inandığınız kişi ya da fikirlerin belli bir dönemin tipik ve modası geçmiş kopyaları olduklarını öğrenmek dünyanızı yıkar.
Trajik de olsa, bu bizim hikâyemiz. Tabii başka ülkelerin de laiklik adına başka serüvenleri, başka masalları var... (Önümüzdeki pazar: Fransa)
Yazarlar
-
Figen ÇalıkuşuYa casus ya kayyım… 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİAkademi hakikatin peşinde midir? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolToplu iğne hikayesi 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENSiyasette kim kiminle yürür? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli tavır mı koydu? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUDünya medyasına bıraksanız… 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt çözümüne neden olumlu bakmalı? 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAmalı Fakatlı 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCumhuriyet 'ilan' ve 'inşa' edilen bir devlet şeklidir 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHaram paranın faizi helal midir? 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRSavcı ‘İngiliz casusu’ olmakla suçluyor! Yöneticisi olduğu şirkete siber güvenlik ihalesi verildi 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkan'Casusluk' dosyasında ne var? 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERMea Culpa 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Fırsata Sahip Çıkalım... 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî casusluk suçu 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMami, IKE ve Hüseyin-1 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye üstündeki baskı artar mı? 29.10.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFed mi, TCMB mi? Çetrefilli bir soru, ironik bir cevap 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBu bir haber değildir: Türkiye, doğal alan kaybında birinci 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTrafik, yargı ve casusular 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞHamdi Ulukaya (Çobani) en zengin Türkiyeli seçilmesi üstüne... 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZPKK’nın son açıklaması: Süreç devam ediyor, ama nasıl ? 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBürokrasi, tarımın gerisinde kaldı 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselMerkez Bankası zor bir viraja girdi 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRBatı’nın krizi, küresel düzenin çözülüşü: Türkiye için dönüm noktası üzerine senaryolar ne? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBöyle giderse bu tren bu tünelden çıkmaz 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNPKK’nin çekilme hamlesi ne anlama geliyor? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞALTINA, DÖVİZE BAK GÖR HALİNİ… 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçayİstikrarsızlık üreten istikrar programı 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’de milliyetçiliğin reformu meselesi 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANNereye doğru gidiyoruz? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHukuk binasını yıkmayın efendiler 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBir toplum geleceğe nasıl hazırlanır? 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKültürel hegemonya: “Hay Bin Yakzan” bize ne söyler? 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTKürt siyasi temsili sorunu 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIREkonominin düzelmesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bağlı… 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞTrump’ın meşruiyeti var mı ki! 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar dışarıda güvercin içeride şahin: Neden? 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları


















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.06.2019
17.06.2018
6.04.2015
23.03.2015
16.03.2015
20.01.2015
15.01.2015
17.11.2014
1.10.2014
12.08.2014