Yıldıray OĞUR
Netflix’de uzun süredir gösterimde olan dört bölümlük bir belgesel var; Bobby Kennedy for President. Belgeselde, ABD’nin suikastla öldürülen başkanı John F. Kennedy’nin, başkanlık yarışı sırasında yine bir suikastla öldürülen kardeşi Robert F. Kennedy’nin hayatı anlatıyor.
43 yaşında hayata veda eden Robert ya da Bobby Kennedy, genç yaşına sığdırdıklarıyla Amerikan siyasetinde hala modern liberal değerlerin, eşit haklar mücadelesinin ikonik bir figürü olarak kabul ediliyor. 1968 seçimlerinde ABD’nin başına onun değil de Nixon gibi birinin geçmesiyle kaçırılan büyük fırsat hayıflanarak hatırlanıyor.
Halbuki Amerikalılar, zengin ve meşhur Kennedy ailesinin bu genç üyesini 1950’lerde genç ve hırslı bir avukat olarak Senatör McCarthy’nin komünistleri avlayıp, sorguladığı komitedeki görevi sırasında tanımışlardı.
Komünist avcılığından sonra kariyerine Senatör McClellan’ın mafyayla mücadele ettiği komitesinde devam etti.
Televizyonlardan canlı yayınlanan komite toplantılarında, rüşvet aldığı, mafyayla ilişkisi olduğu için sorgulanan sendikacı Jimmy Hoffa’nın (Irishman filminde Al Pacino’nun canlandırdığı 1975’de ortadan kaybolan sendika lideri) sorgusunu yapan sert avukat Robert Kennedy’di.
Sonra abisinin seçim kampanyasının koordinatörü oldu. Seçilince de başkan abi kardeşini 35 yaşında Adalet Bakanı olarak atadı.
2019 yılında bize bile kötü gelen bu nepotizm o tarihlerde Amerikalıları da çok kızdırmıştı. Bakanlık koltuğuna oturan genç Kennedy’nin içinden sert bir polis çıkmıştı. “Kanunları boş verin suçluları yakalayın” diye özetlenecek bir performansla aralarında Martin Luther King’in de olduğu binlerce kişinin telefonlarını dinletti. FBI’ın karanlık başkanı Hoover’le elele verdi, eski hasmı Hoffa’nın aralarında olduğu “suçlulara”, komünistlere yönelik tutuklama furyalarının ardı arkası kesilmedi.
Küba’yı işgal etmek için başlatılan başarısız Domuzlar Körfezi harekatının da kabinedeki destekçilerinden biriydi.
Ama taçlanan baş akıllandı. Bakanlığı sırasında önce “huzursuzluk çıkardıklarını” düşündüğü, “bizim değil eyaletlerin görevi” diye başından savdığı siyahi haklar mücadelesiyle yakınlaşmaya başladı. Irkçı Alabama Valisi’yle kavga edip, ilk siyahi öğrencilerin Alabama’da üniversiteye girmesini sağladı, sonra Başkan Kennedy’nin açıkladığı siyahlara eşit yurttaşlık hakları veren Medeni Haklar Yasası’nı hazırlattı.
Yine bir suikast sonucu öldürülen Martin Luther King’in cenazesinde konuşma yapacak kadar bu mücadelenin içinde bir siyasetçi haline gelmişti.
Abisinin suikastla ölümünden sonra çizgisini iyice netleştirdi. Demokrat Parti’de başkan adaylığı ön seçimlerinde girdi. Aristokrat bir aileden gelmesine rağmen yoksulları keşfetti, sendikalarla yakınlaştı, Vietnam Savaşı’na karşı çıktı.
68’in muhalif rüzgarlarını da arkasına aldığı başkanlık yarışında ön seçimlerde altı eyaletten beşini kazanmışken bir suikasta kurban gitti.
Kendisini öldüren Filistinli Hristiyan göçmenin motivasyonu da herkesin hakkını savunan bu liberal siyasetçinin Filistinlileri değil de İsrail’i savunmasıydı.
Bobby Kennedy, McCarthy komitelerinden, eli sopalı Adalet Bakanlığı’ndan, Domuzlar Körfezi çıkartmasından Martin Luther King’in cenazesine, Vietnam Savaşı karşıtlığına bir günde gelmemişti.
İktidar, kötü deneyimler onu eğitmiş, değiştirmişti.
Yoksa özeleştirisini verdiği ya da pişmanlığını bildirdiği bir özel konuşması, açıklaması yok. Ama yaptıklarıyla değiştiğini herkese fazlasıyla göstermişti.
Muhtemelen yüksek özgüveni, gururu onun bir geçmiş muhasebesi yapmasını engellemiş ya da ülkedeki hararetli ve gergin atmosfer buna izin vermemişti.
Yoksa tabii ki herkes özeleştirinin erdemli bir davranış olduğuna inanır, başkasından özeleştiri duymaktan da hoşlanır.
Ama kendi özeleştirisini verenlerin sayısı hiçbir zaman bu kadar çok değildir.
Özellikle özeleştiri geleneğinin olmadığı bizim gibi toplumlarda bu iyice zor ve riskli bir iştir.
Bizde bir grubun, siyasi görüşün, partinin, organizasyonun içinden özeleştirisini yapan kişinin üzerine, susarak durumu geçiştiren herkesin suçları da yıkılıverir. O yüzden özeleştiri vermek yerine susarak vaziyeti kurtarmak, unutulmaya güvenmek tercih edilir.
Özeleştiri ile itirafçılık da karıştırılır. Özeleştiri yapandan kendisini inkar etmesi beklenir.
Halbuki özeleştiri en başta şahsi bir ahlaki tavırdır, başkaları için değil insan önce kendisi için bunu yapar.
Ama insanların bu ahlaki erdemi göstermeye cesaret edebilmesi için, sözlerini emanet edebilecekleri, asgari düzeyde bir güven ortamının olduğu bir kamusal müzakereye ihtiyaç vardır.
Yani bizim gibi her kesimin sicilinin pek de parlak olmadığı, gruplar arası güvensizliklerin yüksek olduğu, özeleştirisini verenin itirafçı muamelesi gördüğü, sözlerinin aleyhine kullanıldığı toplumlar için fazlasıyla riskli bir erdemli davranıştan bahsediyoruz.
Bu yüzden, AK Parti’den istifa eden İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu’nun Medyascope’da Ruşen Çakır’la yaptığı röportaj, herhalde Türkiye’de özeleştirinin en iyi örneklerinden biri olarak hatırlanacak.
Daha önce Karar’da da uzun bir röportaj yaptığımız Yeneroğlu, bu kez kendisine karşı önyargılı olan muhaliflerin de kulaklarını kabarttıkları bir mecradan sesini duyurdu.
Yazılı röportajdan tam olarak geçmeyen samimiyeti, görüntülü röportajda görünür oldu.
İyi bir demokrat olduğunu gösterdi. Söylediklerine ve savunduğu değerlere olan tutkulu inancı, ülkenin durumuyla ilgili çektiği acı ve tabii özeleştirisini verirken kendisine hiç torpil geçmemesi bugüne kadar muhafazakar kesime karşı önyargılı olan pek çok insanı da etkilemiş gözüküyor.
Özeleştiri aynı zamanda bir diyalog davetidir. Yeni bir müzakere zeminine, ortak noktalara ulaşmak için yol açmadır.
O yüzden AK Parti’den kopan ve yeni partiler kuran veya kurmak üzere olan Davutoğlu, Babacan gibi isimlerin de uzun bir süre parçası oldukları iktidarın uygulamalarıyla ilgili daha net ve açık özeleştiriler yapmaları bekleniyor.
Bu hem şimdi söylediklerinin değerini ve güvenirliliğini artıracak hem de daha fazla kulağın onlara dönmesine neden olacak.
Ama sanki bazı kesimlerin beklentisi tam olarak bu değil. Onlardan özeleştiri vermelerini değil, neredeyse itirafçı olmaları bekleyenler de var.
“Konuş”, “bildiklerini anlat”, “çarşı karışsın” ve “yiyin birbirinizi” demek bu.
O yüzden bu rövanşist hissi özeleştiriyle tatmin etmek mümkün değil.
Bu ancak kendilerini inkar etmeleriyle, kendi camialarını tümüyle karşılarına almalarıyla mümkün ki onun da kimseye bir faydası yok.
Halbuki Yeneroğlu’nun röportajında söylediği gibi kimse o kadar masum değil.
17 yıldır bu iktidarın parçası olmuş isimlerden yeni siyasi yolculuklarının başında, geçmişin bir muhasebesini yapmaları haklı olarak beklenebilir ama ya bu iktidarın 17 yıl boyunca girdiği bütün seçimleri kazanarak hala yüzde 50’ye yakın bir kitleyi domine edebilmesini borçlu olduğu muhaliflerin tarihsel kırılma anlarında aldıkları yanlış pozisyonlar ve yaptıkları büyük hatalar?
Şu ana kadar bütün bu geçmişteki hatalar için özeleştiri veren pek kimse görülmedi.
Bugüne kadar 28 Şubat için, 27 Nisan’da cumhuriyet mitinglerine koşuşturdukları için, 367 kararına destek verdikleri için, başörtüsü yasaklarını savundukları için, AK Parti kapatma davasına malzeme taşıdıkları için yanlış yaptıklarını söyleyen, herhalde Kılıçdaroğlu’ndan başka kimse yok.
Hala daha PISA sınavında Türkiye’nin aldığı kötü skorları bile Köy Enstitüleri’nin kapatılmasına bağlayabilen kendi hikayesine aşık bir kitleden herhalde bunu beklemek hayalcilik olur.
Öte yandan, son altı yıldaki en önemli kırılma anlarından biri olan Gezi olaylarının muhafazakar kesim üzerinde derin izler bırakan vandalizm, devirmecilik tarafının içeriden eleştirisini yapabilen cesur ve güçlü sesler de duyulmadı.
Şimdi mumla aranan çözüm sürecine zamanında destek vermemenin, hendek terörünü yeterince eleştirmemenin muhasebesini yapan sol entelektüel ya da Kürt siyasetçisi olmadı.
17/25 Aralık tapelerinden medet ummanın, 15 Temmuz’a ısrarla tiyatro deyip oradaki halkın mücadelesinin hakkını vermemenin muhasebesini yapan çıkmadı.
Halbuki bu kadar ekonomik, siyasi, hukuki soruna rağmen iktidara devam eden desteğin arkasında bu tarihsel bagaj ve muhalefete karşı biriken güvensizlikler var.
Nasıl iktidarın içinden bir ismin kendisini de içine katarak yaptığı net ve açık eleştirileri duymak muhaliflere iyi ve güven verici geliyorsa, eleştirilerine rağmen iktidarı desteklemeye devam edenlere de muhaliflerin yapacağı bu özeleştirileri duymak iyi ve güven verici gelecektir.
Ancak bu şekilde bir diyalog kurulabilir. Bu özeleştirilerin üzerine yeni siyasetler ve ortaklıklar inşa edilebilir, ortak bir gelecek tahayyülü yaratılabilir.
Yoksa bugünkü iktidarın vahim hataları kimseyi masum ve haklı kılmıyor.
Belki yaşananların ağırlığı insanların dönüp kendilerini de sorgulamalarını engelliyor ama bu ağırlığı kaldırmanın yolu da toplumun yeniden birbirine güvenmesini sağlamaktan, bunun yolu da özeleştiriden geçiyor.
Sürekli karşı taraftan özeleştiri istemek, tatmin olmayıp daha fazla özeleştiri talep etmek, bir noktadan sonra konuşmak değil sadece kendi hakikatlerinin onaylanmasını istemek anlamına geliyor.
İktidarın mutlak hakikatçiliği gibi, muhalefetin mutlak hakikatçiliği de tehlikeli.
Tek bir muhalefet etme şekli yok, herkesin başka meseleler yüzünden eleştirel olma, başka kırılma anlarında pozisyon ve fikir değiştirme hakkı var. Herkese tek bir muhalefet paketini dayatmak pek demokrat bir tavır değil.
Her kesimin şapkasını öne koyup, samimi muhasebe yapması gereken bir eşikteyiz.
Birinin özeleştirisi ötekinin haklılığının onayı anlamına gelmiyor.
Bir özeleştiriden çıkarılacak en kötü ders de onu kendi haklılığına malzeme etmek olur.
Özeleştiriden hoşlanan kendi özeleştirisini vermeye de hazır olmalı.
Yazarlar
-
Akif BEKİBahçeli'nin doldurduğu öbür boşluk 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAAİHM Kararı Kesinleşti; Demirtaş’ın Özgürlüğü, Demokratik Cumhuriyetin Vicdanıdır... 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDemirtaş’a tahliye 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBahçeli haklı: Ok yaydan çıktı bir kere… 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanDemirtaş kararı sonrasında iktidar ‘Terörsüz Türkiye’ sınavında… 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSırada Nijerya mı var? 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENTam 16 yıldır beklenen samimiyet! 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSiyasetin altın kuralını unutanlara hatırlatırım 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUZombileşmiş bir toplum 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜREmniyet’in yazısı ortaya çıktı! Bahis baronu nasıl kaçtı? 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTYüzde altmış, üç yüz kişi mi? 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZHak, özgürlük mücadelesi – Devletin güvenliği siyaseti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Öcalan misyonu” 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciFiyatı zengin siyaseti de fakir belirliyor 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSudan savaşı, Çinli Wing Loong’a karşı Bayraktar ve savaş ağaları 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYapay zekâya yatırım yapılıyor, ekonomiyi değiştiriyor ama insanlar neden daha yalnız hissediyor? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞMUHALEFETTE “DEĞİŞİMCİ”, 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞEnflasyonun maliyeti daima enflasyonla mücadele maliyetinden büyüktür 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEGemi batarken… 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMünfesih terör örgütü 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt siyasetinin eleştirisi: Pragmatizm ve “kutsal liderlik” arasında sıkışmak 1.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLU31 Mart’tan 19 Mart’a neler değişti? 1.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİAkademi hakikatin peşinde midir? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuYa casus ya kayyım… 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCumhuriyet 'ilan' ve 'inşa' edilen bir devlet şeklidir 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAmalı Fakatlı 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERMea Culpa 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkan'Casusluk' dosyasında ne var? 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBu bir haber değildir: Türkiye, doğal alan kaybında birinci 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHukuk binasını yıkmayın efendiler 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTKürt siyasi temsili sorunu 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar dışarıda güvercin içeride şahin: Neden? 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAMilli takım ışık saçtı: Maçın kahramanını açıkladı 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları










































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.11.2025
29.10.2025
27.10.2025
21.10.2025
18.10.2025
13.10.2025
11.10.2025
8.10.2025
6.10.2025
4.10.2025