Ahmet AY
Geçen yazımızda Sultanbeyli'de mukim vatandaşlarımızın Orhanlı Gişelerindeki kahramanlıklarını yazmıştım. Bugün ise 15 Temmuz 2016'yı yaşayan bir gazimizin yaşadıklarını yazacağız.
Ama öncelikle Sultanbeyli'de siyasi partilerin 15 Temmuz işgal teşebbüsü sürecinde olduğu gibi 15 Temmuz ile ilgili etkinliklerde de birlikte sergiledikleri duruşlarının takdire şayan olduğunu belirtmek isterim. Katıldığım Orhaneli Gişeleri anma törenine ve günün anısına gerçekleştirilen açılışlara Ak Parti ile birlikte, MHP, SP ve CHP de iştirak etmişlerdi.
İlçedeki bu uyum elbette siyasilerin, “her şeyden önce memleket ve millet”anlayışından kaynaklanıyor. Kaymakamı, Belediyesi bütün birimler bu anlayışla hizmet sunmakta.
Bu anlayış halka da yansımış, öyle ki 15 Temmuz kalkışmasında kısa süre ilçe dışında olan ilçe yetkilileri telefon trafiği ile onbinlerce insanı direniş için mobilize edebilmişlerdi. Tek telefon yetiyorsa yöneten-yönetilen ilişkisi sağlam kurulmuş demektir. Bu sağlam ilişkinin asıl mayası da manevi-milli-yerli değerlerdir.
Biz kahramanımızın göğüs kabartan öyküsüne dönelim.
Orhaneli Gişelerindeki tören sonrası başka birini aradı, kısa süre içinde buldu Başkan Hüseyin Keskin. Eğildi, hal hatır sordu, bizi de tanıştırdı.
Görür görmez, bu kocaman bir yürek dedim kendi kendime. Henüz ömrünün baharında bir kızımız. Gazi olmuş, tekerlekli sandalye ile Orhaneli Gişelerindeki anma programındaydı. Gülüyordu, gözleri boncuk boncuk, yüzü ayın on dördü, yüreği vatan kadardı.
Ayşenur Tolu.
Gazi Ayşenur, henüz 20 yaşlarında, onun hikâyesi FETÖ darbe teşebbüsünü adeta 2 ay önceden haber vermiş.
Nasıl mı?
Gazi Ayşenur Tolu 15 Temmuz 2016'dan 2 ay önce bir rüya görüyor ve bu rüyasını darbeden önce herkese anlatıyormuş. Rüyaya çeşitli yorumlar yapan olsa da gerçek yorumu 15 Temmuz gecesi ortaya çıkmış.
Ayşenur 15 Temmuz FETÖ darbesini öğrenir öğrenmez annesinden bembeyaz önlüğünü istiyor.
Annesi “neden beyaz önlük?” diye sormuş. Ayşenur,
“Ben vurulacağım, beyaz önlük bedenimden akan kanla kıpkırmızıya boyansın.”diyor. Hangi anne böyle bir isteği yerine getirir ki? Ayşenur da beyaz önlüğü alamadan çıkıyor, peşinden de annesi ve diğer yakınları ihanet darbesine karşı direniş için çıkıyorlar. Ayşenur FETÖ'cü askerlerin önüne geçip onları durdurmak için arabayı kendisi kullanıyor. Sabiha Gökçen'in FETÖ'cülerin eline geçmemesi için adeta uçuyor. Orhanlı Gişelerine gelir gelmez üzerinden geçen kurşunlar, yakınlarına düşen şarapnel parçaları Ayşenur'u korkutmuyor. Ayşenur ruhlarını Haçlılara, küreselcilere satmış olan işgalci askerlere, “Bu vatanı işgal edemezsiniz, Reis'i deviremezsiniz, ne yaptığınızı sanıyorsunuz?” diyerek meydan okuyor.
Alan tekbirlerle inliyor, “Çanakkale geçilmez” sedaları sınırların ötesinde duyuluyor. Ve birden bir haykırış, “O genç kızı vurdular, Ayşenur yaralı, ambulans yetişsin!” feryatları…
Ayşenur vurulmuştu, tabi ki şehadete vurulmuştu, vatanına sevdalıydı, lakin bu sefer askerimizin üniformasını üzerine geçiren işgalci FETÖ'nün kurşunlarıyla vurulmuştu Ayşenur.
Herkes Ayşenur'u hastaneye ulaştırma telaşında iken o kendinden geçiyor. Bu süre içinde bir anne yüreğini düşünün, bir yanda yaralı, kanlar içinde kendinden geçen Ayşenur, öbür yanda vatan için mücadele. İkna ederler, orada bulunanlar, “siz götürün, biz burayı bırakmayız, FETÖ Sabiha Gökçen'e giremez, gidin haydi.” diyorlardı.
Ayşenur ağır yaralı, dünyanın kıskandığı gazi annesi unvanına sahip annesi Rabbinden emin bir şekilde bekler. Bilahare Ayşenur kendine gelince, “Yavrum, rüyanı hatırladın mı?” der. Yaralı Ayşenur rüyasını oracıkta hatırlar ve kahve fincanı gibi gözleri daha da büyür, yüzünün her yerine güller konarcasına gülümser Ayşenur, gözleriyle “evet” der. Hatırladığı iki ay önce gördüğü rüyasıydı Ayşenur'un.
Ayşenur yaralanmadan iki ay önce rüyasında Peygamberimiz Muhammed Mustafa'yı (SAV) görür. “Ben Muhammed Rasulullah'ım Ayşenur, senin peygamberin. Çok yakınlarda bir savaş olacak, müjdeler olsun sana, çünkü o savaşta sen de benim safımda savaşacaksın” der.
Annesinin bu hatırlatması Ayşenur'a ilk ve başarılı bir müdahale olmuş. Çünkü Ayşenur bunu hatırlar hatırlamaz yeniden FETÖ darbecilerine karşı direnişe geçmek ister, lakin artık görevlerini kusursuz yapmak zorunda olan sağlık görevlilerinin kontrolündedir.
Sordum,
Ayşenur, kurşunların arasına dalmak nasıl bir duygu?
“O akşam kimse ölüm denen kaçınılmaz gerçeği düşünmüyordu. Tekbir ve sala sesleri amacımızla örtüşüyordu. Çünkü vatanımızı, milletimizi, devletimizi ve tabi ki Reis'imizi düşünmekten, onu korumaktan başka aklımıza bir şey gelmiyordu.”
Selam olsun Ayşenurlara…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
22.04.2019
13.04.2019
8.02.2019
27.03.2019
25.03.2019
6.02.2019
21.02.2019
6.02.2019
4.02.2019
26.01.2019