Akın ÖZÇER
Ergenekon davası, önceki gün açıklanan kararla birlikte, hızla değişen siyasi gündemimizin ilk sırasına yerleşti. Dava, Türkiye’nin tam da yargılamaya konu oluşturan derin devleti nedeniyle pek demokratik olmayan geçmişiyle yüzleşmesinde bir ilk olarak önem taşıyordu. Ama tabii mahkemenin “Ergenekon terör örgütü” (ETÖ) olarak adlandırdığı derin devletin sadece darbeye zemin hazırlamaya yönelik eylemleriyle sınırlıydı. Örgütün diğer eylemleri, mesela terörle mücadele bağlamında işlediği faili meçhuller dava kapsamında değildi. O davalara halen Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi bakıyor. Dolayısıyla Ergenekon’u değerlendirirken, BDP milletvekili Altan Tan’ın dikkat çektiği gibi Fırat’ın Doğusundaki eylemlerini de göz önüne almak gerekiyor.
Konunun faili meçhuller veçhesi iki nedenle önem taşıyor. Birincisi, derin devletin faaliyetlerinin mevcut –muhalif seçmenlerin nefret ettiği- “AKP” hükümetini devirmekle sınırlı olmadığını ortaya koyması bakımından. İkincisi, tam da bu nedenle içinde bulunduğumuz çözüm sürecinde, yani Kürt sorununun çözümü ve Türkiye’nin demokratikleşmesi bağlamında çok daha kapsamlı bir yüzleşmenin gerekliliğini göstermesi açısından.
Bu nedenle ve gerekçeli kararın daha açıklanmadığını, ayrıca temyiz aşamasının da tamamlanmadığını dikkate alarak, davayı verilen cezaların yüksekliği ve olası hataları üzerinden değerlendirmenin çok da doğru olmadığını düşünüyorum. Aynı şekilde mahkûm olan kişiler ve geçmişte üstlenmiş oldukları görevler üzerinden yapılacak bir değerlendirmeyi de yanlış buluyorum. Bu tür değerlendirmeler bizleri yanlış sonuçlara götürebilir ki en vahimi siyaset mühendisliği yaparak davayı olduğundan faklı takdim etmek olur kuşkusuz.
Siyaset mühendisliği ve darbeler cenneti
Kabul etmek gerekir ki son 53 yılda ikisi doğrudan, biri muhtıra, diğeri post modern, bir başkası da elektronik olmak üzere darbeler yaşayan Türkiye’de Helsinki sürecine karşın askerin siyasete müdahalesi son iki yıla kadar azalacağına arttı. Süreç başladığında “AKP” diye bir parti yoktu ortada. Kamuoyunun karşısına AB’nin Türkiye’yi bölmek istediği gibi söylemlerle çıkan kimisi atanmış şahsiyetler vardı ve onlar kapalı kapılar ardında Kopenhag siyasi ölçütlerine uyum sürecini tümden engelleyemeseler de sürekli olarak frenlendiler bu ülkede.
Bunları ezbere söylemiyorum, bir bürokrat olarak küçük bir kısmına tanık olabildiğim yaşadıklarıma dayanarak dile getirmeye çalışıyorum. DPT AB İhtisas Komisyonu’nun siyasi kriterler raporunu görüşlerini almadan nasıl çıkardığımızın hesabını soranlar, Ceza Kanunu’nun 312. maddesi (eski 301) değişmesin diye üniformalarıyla koşuşturanlar ve üçlü koalisyon döneminde demokratikleşme paketlerini tırpanlayanlar Erdoğan’ın “otoriterleşmesine” karşı tepki gösteren demokratlar değildi haliyle.
Bu örnekleri daha da arttırmak mümkündür elbette. Bu ülkede demokrasinin en alt düzeyde kalması için siyasete müdahale edenleri gördükten sonra insanın on yıllar boyu sakız gibi yinelenen resmi söylemlere inancı kalmıyor. 80’li yılların başında AK (Avrupa Konseyi) nezdinde merhum Daimi Temsilcimiz kendisini ziyaret eden genç meslek memurlarına “herkesin altında son model araba, bize kaplumbağa (Wolskwagen) veriyorlar” diye dert yanmıştı. Türkiye’nin AK üyeliğinin askıya alınması söz konusuydu o yıllarda. Konsey üyeliğimizin bir dönem Yunanistan’ın başına geldiği gibi askıya alınması kötüydü tabii ama üyelik yükümlülüklerini yerine getirmek şöyle dursun, iki de doğrudan askeri darbe yapmak iyi bir şey miydi ki?
Türkiye hem demokrasi üreten Avrupa Konseyi gibi bir kuruluşa üye oluyor, hem de demokrasinin temel direklerinden biri olan askere siyaset yasağına “özel koşulları” bahanesiyle uymuyordu. İlginçtir ki özel koşullar safsatası AB üyeliğine giden yol açıldığında yine ortaya atıldı. Artık kimler tarafından olduğunu ayrıca belirtmeme gerek yok herhalde. AB tarafı özel koşulları kabul etmeyince AB karşıtı söylemler dile getirilmeye başlandı. Hatta Rusya, İran ve Çin’le birlikte hareket etmeyi önerenler çıktı. Türkiye’nin özel koşullarını kabul etmeyenlere aba altından sopa göstermek için belli ki.
Darbeye eksik teşebbüsü cezalandıran Balyoz davasına bakarsak, bu özel koşulların en hafif tabiriyle askerin siyasete müdahale hakkını içerdiğini görüyoruz. Yargıtay ne der bilemeyiz elbette ama Ergenekon davasında da mahkeme darbeye teşebbüs görüyor. Tesadüf bu ya, Ergenekon sanıklarının çoğunluğu AB karşıtı söylemleriyle, bazıları ayrıca Rusya- İran-Çin ekseni önerileriyle tanınıyor.
Karara sanıklar lehine aşırı tepkiler
Mahkemenin kararına gösterilen tepkileri iki grupta toplayabiliriz. Birinci grupta kararın özüne, Türkiye’de darbe teşebbüslerinin yargılanmasına karşı olmamakla birlikte cezaları aşırı bulanlar, özel yetkili mahkemelere karşı olanlar ve yargılamada birtakım usulsüzlükler yapıldığını öne sürenler var. Makul sayılabilecek bu tepkileri bir tarafa bırakmakta yarar var. Üzerinde özellikle durulması gereken tepkilerse, özellikle ana muhalefet liderinin dava sürecinde konuyla ilgili sarf ettiği sözler kadar vahim gördüğüm mahkeme kararına tepkileri.
Silivri ile arasına mesafe koymadığı takdirde partisinin sosyal-demokrat olduğunu yutturamayacağı açık olduğu halde öteden beri Ergenekon diye bir örgüt olmadığını savunan, sanıklarına arka çıkmaya devam eden CHP Genel Başkanı diyor ki “ Silivri’deki yargı olağanüstü dönemin bir mahkemesidir, dolayısıyla bu mahkemenin kararları meşru değildir. Görüşlerini izah için gazetecilere bir İngiliz fıkrası anlatarak lâfı bu yargılamanın adil olmadığı noktasına getiriyor. Bazı Ergenekon sanıklarının daha önce başvurduğu AİHM bu iddiayı reddetmiş ama olsun, varsın önemli olan siyaset mühendisliği değil mi?
Sayın Kılıçdaroğlu’na göre, Başbakan Erdoğan “ben bu davanın savcısıyım” dediği için iddia makamındaymış. Kendisi de Sayın Baykal sanıkların avukatı olduğunu beyan ettiği için savunma yapıyor anlaşılan. Diyor ki sıkıyönetim mahkemeleri 12 Eylül döneminde Evren’in dediklerini nasıl yerine getirmişse, kendisinin bir süre önce Evren gibi diktatör ilan ettiği Erdoğan’ın talebi de siyasi otoriteye bağlı bu mahkeme tarafından olumlu değerlendirilmiş. Uzun lâfın kısası CHP Genel Başkanı demek istiyor ki ortada örgüt yok, darbeye teşebbüs yok, sadece masum AK Parti muhalifleri var.
Yargılanan değil, yargılayan darbeci görüşü
Kılıçdaroğlu gazetecilere bunları söylerken kendisinin darbeleri savunuyor görünmesini arzu etmiyor. Hayır diyor, “demokrasilerde halkın iradesi önemlidir, halkın iradesine ipotek konulmamalıdır.” İyi güzel de arkasından “darbeye teşebbüs edenler olmuşsa, tabii ki cezalarını çekeceklerdir” türünde içi boş bir söz dahi çıkmıyor ağzından. Sadece “darbenin her türlüsüne karşıyız” diyor ve şöyle devam ediyor: “ bir ülkede bir başbakan çıkıp yasama ve yürütme benim için ayak bağıdır diyorsa orada bir sorunumuz var demektir. Demokrasiye karşı bir hınç, birikim var demektir.” Bu sözlerle, mahkemenin darbeye teşebbüsten mahkûm ettikleri değil, “asıl Başbakan bir tür darbecidir” gibi bir anlam çıkıyor. Bilmem böyle anlaşılmıyor mu yoksa?
İnsanlar her zaman fark etmezler belki ama anladıklarında zekâlarıyla alay edilmesine kızarlar. Son on yıla baktığımızda, bir çırpıda hatırladığımız bazı şeyler var: hükümete yönelik bir e-muhtıra, Gül’ün Cumhurbaşkanlığı’na karşı Anayasa Mahkemesi’nin –tabii ki güvenilir bir kaynaktan duyduğum kadarıyla- birilerinin telefonundan sonra almak zorunda kaldığı 367 kararı ve AK Parti’yi kapatma davası. Şimdi bütün bunların hiçbir önemi yok da, Başbakan’ın otoriterliği mi demokrasi sorununa yol açıyor Türkiye’de? Başka bir deyişle Ergenekon sanıklarını demokrasi mücahitleri olarak bağrımıza mı basmamız gerekiyor?
MHP lideri Bahçeli de aynı dalga boyutunda. Mahkûm edilen TSK mensuplarının savunuculuğunu üstleniyor genel olarak ama mahkemeyle siyasi iktidar arasında organik bir bağ kurmayı da ihmal etmiyor. Hatta diyor ki “ülkemiz askeri darbe dönemlerinden sonra, sivil nitelikli bir darbeyle karşı karşıyadır. Mahkemeler AKP’nin arka bahçesi haline getirilmek istenmiştir. Başbakan’ın hoşuna gitmeyen, siyasi tercihini beğenmediği kim varsa ya darbeci, ya da demokrasi karşıtı olarak lanse edilmektedir.”
Yazının girişinde mahkemenin ETÖ olarak adlandırdığı örgütün terörle mücadele kapsamında diğer (Fırat’ın Doğusu’ndaki) eylemlerinin başka bir mahkemede görüldüğüne dikkat çekmiştim. Gerek CHP, gerek MHP liderlerinin açıklamalarına bakılırsa, bu davalar açılmadan önce bu ülkede her şey güllük gülistanlıkmış meğer. Türkiye demokratik bir ülkeymiş, Kürtler sorun yaşamıyormuş, AKP hükümeti gelmiş, mahkemeleri ele geçirmiş, muhaliflerini yargılatmış, Bahçeli’nin deyimiyle bir tek “havalara uçmadığı” kalmış.
Markar Esayan “Siyaset mühendisliğinin yeni stratejisi” başlıklı yazısında diyor ki “artık günümüzde siyaset mühendisliği “demokratik değerleri ve özgürlüğü savunma” görüntüsü ardından veriliyor. Tıpkı Batı’nın Mısır’daki darbeyi “Sisi demokrasiyi güçlendiriyor” savıyla desteklediği gibi.Kılıçdaroğlu’nun söylediklerini duyduktan sonra bu görüşe katılmamak mümkün değil. Aslında Gezi Parkı protestolarıyla başlayan “daha çok demokrasi” vurgulu AKP ve Erdoğan karşıtlığı da aynı temele dayanıyor.
Ne var ki AK Parti ya da Erdoğan’ı körü körüne savunmak gibi bir dertleri olmayan gerçek liberal ya da sosyal demokratlar için önemli olan öncelikle bu ülkede on yıllardır demokratikleşme çabalarını boşa çıkaran Ergenekon zihniyetinin bir şekilde mahkûm edilmesidir. Bu, eli kana bulaşmamış olan kişilerin mutlaka ağır cezalara çarptırılmaları gerektiği anlamına gelmiyor tabii. Ama darbe yapmayı ya da siyasete müdahale etmeyi kendisinde hak gören bir zihniyete de kimsenin itibar kazandırmaya hakkı yok.
Hedef, darbe ya da demokrasi, hangi araçla olursa olsun, bizden olmayanları iktidardan düşürmek belli ki. Ama bu dürüst bir yöntem değil. Demokratlar olarak, bizden olan, olmayan ayırımı yapmaksızın demokrasinin evrensel ilkelerinin geçerli olduğu bir düzeni savunmak durumdayız. Kimsenin darbeye teşebbüs edenleri, siyaset mühendisliğiyle bu topluma demokrat olarak yutturmaları mümkün değil. Toplum manipüle edilebilir belki ama Alzheimer hastası yerine konulduğunda hep ters tepki veriyor. Ne kadar makyaj yapılırsa yapılsın aynadaki demokrat görüntüsü yakın geçmiş hatırlandıkça pul, pul dökülüyor çünkü.
Yazarlar
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDış politikada rasyonel zemin 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel’e saldırı aydınlatıldı mı şimdi? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKomisyon Suriye’yi, Suriye İsrail’i, İsrail Trump’ı…. 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEYargı CHP’ye çalışıyor 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluHerkes sözünden sorumludur; 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilFanatizm ve inancın siyasallaşması 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBüyük Türkiye hayali böyle bir hayal miydi? 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.09.2025
8.09.2025
3.09.2025
29.08.2025
18.08.2025
1.08.2025
1.08.2025
1.08.2025
26.06.2025
6.05.2023