Akın ÖZÇER
23 Şubat 1981. Demokrasiye geçiş (transición democrática) sürecini 6 Aralık 1978’de geniş bir çoğunlukla benimsenen yeni anayasasıyla taçlandırmış bulunan İspanya tam 17 saat süren askeri bir darbe girişimi yaşıyor. Temsilciler Meclisi’nin askerlerce basılmasıyla başlayan bu darbe girişimi sabaha karşı televizyona çıkan Kral Juan Carlos’un halka yaptığı açıklamayla sona eriyor. Böylelikle dünyada eşi görülmemiş bir demokrasiye geçiş sürecinin baş mimarı olan Kral Juan Carlos, bir kez daha İspanyol demokrasisinin kurtarıcısı olarak gönüllerde taht kuruyor.
Gel gör ki 33 yıl önceki o uğursuz 23 Şubat’ta, Meclis’in Yarbay Antonio Tejero tarafından işgalinden Kral’ın ertesi sabaha karşı yaptığı açıklamaya kadar geçen 17 saat içinde meydana gelen gelişmeler ayrıntılarıyla bilinmiyor. Bugüne kadar daha çok susmayı yeğleyen dönemin asker, sivil aktörleri birer, birer bu dünyadan göçüp gittikçe, 23-F’nin karanlık noktalarını hatırlayan da kalmayacağa benziyor.
Bununla birlikte, o dönemle ilgili olaylar hâlâ kamuoyunun ilgisini çekiyor. Bunun en somut göstergesi de 23-F’nin arka planını anlatan Jordi Evole’nin “Operación Palace” isimli belgesel kurgu programının pazar gecesi televizyonda reyting rekoru kırması. Programı 5,2 milyon seyircinin izlediği ve bu sayının toplam televizyon seyircisinin yaklaşık yüzde 24’üne tekabül ettiği bildiriliyor.
Bu konu ayrıca dijital günlük gazete ve aynı zamanda aylık basılı dergi olan La Marea’da da işleniyor. Bu gazete/dergide Antonio Maestre imzasıyla yayımlanan konuyla ilgili yazı,“23-F’nin kahramanlarının anlattıkları ve gizlenen olaylar” başlığını taşıyor. Yazıdan çıkan ve altı çizilmesi gereken sonuç, her darbe ya da girişiminde olduğu gibi, 23-F darbe girişiminde askerin yanı sıra, sivillerin de, bilerek, bilmeyerek rol aldığı gerçeği. Şimdi özetle bu konunun ayrıntılarına girelim.
Yeni anayasadan sonraki siyasi gelişmeler
İspanya’da yeni anayasanın halkoyuyla benimsenmesinden sonra genel seçimler yenilendi. Anayasaya ana muhalefet Sosyalist İşçi Partisi (PSOE) ile birlikte damgasını vuran Adolfo Suárez başkanlığındaki Demokratik Merkez Birliği UCD, 3 Mart 1979 genel seçimlerinin de kazananı oldu. UCD sandıktan yine birinci parti olarak çıktı ama bir önceki seçimlerde olduğu gibi salt çoğunluğa ulaşamadığı için azınlık hükümeti kurmak zorunda kaldı. Bir ay sonraki yerel seçimlerde bu kez Komünist Parti (PCE) ile ittifak yapan PSOE zafer kazandı ve büyük şehir belediyelerinin çoğu solun eline geçti.
Yeni anayasanın “herkese kahve” (Café para todos) temasıyla hayata geçirdiği “özerklikler devleti” ve PCE’nin seçim başarısı, komünizm ve bölgeciliği İspanya’nın düşmanı ilan etmiş olan Frankizme bağlı generalleri rahatsız ediyordu. Ayrılıkçı ETA ve aşırı solcu GRAPO terör örgütlerinin bu dönemde kanlı eylemlerini arttırması (Franco’nun vefat ettiği 20 Kasım 1975 tarihinden 23 Şubat 1981’e kadar 386 kişi yaşamını yitirdi) ve terör kurbanları arasında çok sayıda general ve askerin bulunması bu rahatsızlığı bir kat daha arttırıyordu.
Aslında Başbakan Adolfo Suárez, demokratikleşme sürecinin daha başında (8 Eylül 1976), sürecin belkemiğini oluşturan siyasi reform tasarısı hakkında generallere bilgi verirken, içinde ayrılıkçılık ve komünizme yer olmayan, sağ ile sosyal demokrasinin birbirine alternatif oluşturacağı bir siyasi düzen öngördüklerini söylemişti. Böylece Frankistlerin egemen olduğu atanmışların meclisinden reform tasarısı için talep ettiği desteği almıştı. Ancak tam altı ay sonra, 9 Nisan 1977’de PCE’nin yasallaştırılması darbe girişiminde başrolde oynayan Alfonso Armada ve Jaime Milan del Bosch gibi Frankist generalleri kızdırmıştı. PCE’nin tarihi lideri Santiago Carrillo ile temasları Kral Juan Carlos yürütmüş olsa da, partinin yasallaşmasından Frankizm içinde seçkin bir yere sahip olan monark değil, kendilerine verdiği sözü tutmayan Suárez sorumlu tutulmuştu.
Darbeci generallerin haz etmediği Adolfo Suárez’in azınlık hükümeti genel seçimleri izleyen bir yıl içinde, artan terör eylemlerinin yanı sıra yüksek enflasyon ve işsizlik gibi ekonomik ve sosyal sorunlarla da baş etmek zorunda kaldı. Ortada artık yeni anayasa gibi siyasi partileri bir araya getiren ortak bir konu da kalmadığından, Suárez hükümeti yıkılmanın eşiğine dayandı. Mayıs 1980’de kamuoyu desteği yükselişte olan ana muhalefet partisi PSOE, hükümetin azınlık olduğunun da bilinciyle, Genel Sekreteri Felipe González’i başbakan adayı gösterdiği bir gensoru verdi. Meclis’teki tartışmalar ilk kez televizyondan naklen yayınlandı. Gensoru ise PCE’nin dışında destek bulamadığı için Meclis’te kabul görmedi. Ama bu tarihten sonra alternatif hükümet arayışları hızlanmaya başladı. Bu arayışlar içinde ilginçtir ki bazı siyasi mühendislik çalışmaları da oldu. 23-F’nin karanlık noktalarının aydınlatılmasında demokrasi sınırlarını zorlayan bu çalışmaların göz önüne alınmasında yarar var kuşkusuz.
Siyasi mühendislik çalışmaları
Gensoruyu izleyen aylarda gündeme gelen bu çalışmalar çerçevesinde, darbe seçeneği bir tarafa bırakılırsa, “milli mutabakat” ya da “kurtuluş” hükümeti adı altında çeşitli koalisyon formülleri ele alındı. Bu çalışmalar içinde yer alan PSOE’nin temsilcileri ile 23-F girişiminde değişik roller almış iki isim olan Kraliyet Sekreteri Fernández Campos ve milli mutabakat hükümetini kurması gündeme gelen General Alfonso Armada arasındaki görüşmeyi aktarmakta yarar var.
Eski başbakanlardan Leopoldo Calvo Sotelo’nun anlattığına göre, 22 Ekim 1980’de Lleida’da gerçekleşen görüşmeye PSOE adına Lleida Belediye Başkanı Antonio Siruano, PSC (Katalan kolu) Başkanı Joan Raventós ve partinin üç numarası Enrique Múgica Herzog katıldı. Yapılan görüşmede, Múgica ile Armada İspanya’nın yaşadığı sorunların sorumlusunun Suárez olduğu ve hükümetinin düşürülmesi gerektiği hususunda uzlaştı. Múgica ayrıca Alfonso Armada’nın kurulacak milli mutabakat hükümetinin başına geçmesini de kabul etti.
Bu görüşme nedeniyle daha sonra 23-F darbe girişimi davasında ifade veren adı geçen PSOE mensupları, kendilerinin General Armada başkanlığında kurulması gündeme gelen koalisyon hükümetine katılmayı kabul ettikleri iddialarına karşı çıktılar. Ancak böyle bir görüşmenin gerçekleşmiş olması bile kafalarda bazı soru işaretleri oluşturuyor elbette.
Kral Carlos-General Armada görüşmesi ve 23-F’nin arka planı
23-F’nin aydınlatılması gereken bir diğer karanlık noktasını ise Kral Juan Carlos’un 12 Kasım 1980’de Arán Vadisi’ndeki Pleta Sarayı’nda General Armada ile yaptığı görüşme oluşturuyor. Bu görüşmeyle ilgili olarak Armada, Kral tarafından generallerin ülkenin siyasi durumuna ilişkin görüşlerini aktarmakla görevlendirildiğini iddia etmişti. Javier Cercas, “Anatomía de un instante” başlıklı kitabında bu iddianın abartılı olduğunu, görüşmede olasılıkla koalisyon hükümeti konusunun ele alındığını yazıyor.
Görünen o ki General Alfonso Armada başkanlığındaki koalisyon hükümeti formülü darbeci generaller içindeki bir grubun kafasında yer etmiş. Madrid’i ele geçirmekle görevli Brunete tugayının komutanı General Juste’nin bunlardan biri olduğu anlaşılıyor. Maestre’ye göre, General Juste, Yarbay Tejero’nun Temsilciler Meclisi’ne girmesinden sadece 15 dakika sonra Zarzuela Sarayı’na telefon ederek Kraliyet Sekreteri Fernández Campo’ya Armada’nın orada olup olmadığını soruyor. Kral’ın Armada ile görüşmesinden haberdar olan Campo, Juste’nin bu soruyu darbe girişiminin Kral’ın onayına sahip olup olmadığını öğrenmek için sorduğunu anlıyor. Belli ki Armada kendisine böyle söylemiş. Fernández Campo, kendisine “ne burada, ne de bekleniyor” diye yanıt veriyor. Bu yanıt darbe için meşruiyet zemini arayan askerleri rahatsız ediyor.
Maestre’ye göre, bundan sonra olaylar şöyle gelişiyor. 23-F gecesi emir bekleyen darbeci generallerden Jaime Milan del Bosch, o sıralarda Genelkurmay’da bulunan Armada’yı telefonla arıyor. Görüşmede gündeme bu defa darbe değil Armada başkanlığında koalisyon hükümeti formülü geliyor. Anlaşılan o ki asker cephesinde artık darbe seçeneği bir tarafa bırakılmış.
General Armada, daha sonra yeniden Zarzuela Sarayı’nı arıyor ve bu defa Kral Juan Carlos ile konuşuyor. Kendisine siyasi durumun felaket olduğuna ve İspanya’nın iç savaşın eşiğine geldiğine ilişkin görüşlerini aktarıyor. Ardından Kral’la Aran Vadisi’nde yaptıkla görüşmede üzerinde mutabık kaldıkları koalisyon hükümeti formülünün Genelkurmay tarafından da kabul gördüğünü anlatıyor ve Kral’ın mutabakatını talep ediyor. Bunun üzerine Juan Carlos telefonu sekreteri Fernández Campo’ya bırakıyor. Armada ile Campo uzunca bir görüşme yapıyor. Bu görüşmede Armada, sosyalistlerle Lleida’da yaptıkları onun da katıldığı görüşmeyi hatırlatarak, koalisyon hükümeti formülüne PSOE’nin destek vereceğini söylüyor. Fernández Campo, Kral’ın onayıyla, kendisine bu formülü hayata geçirme iznini veriyor. Bundan Juan Carlos’un her ne kadar anti-demokratik bir formül de olsa Armada hükümetini askeri bir darbeye tercih ettiği anlaşılıyor.
General Armada, Kral’dan izin aldıktan sonra, Yarbay Tejero’nun kontrolü altında bulunan Temsilciler Meclisi’ne gidiyor. Askeri bir cunta bekleyen Tejero’ya gerçekleştirilebilecek tek seçenek olarak başkanlığında kurulacak koalisyon hükümeti formülünü aktarıyor Armada’nın elinde hükümetin listesi bile bulunuyor. Yarbay Tejero listede iki sosyalist (Felipe González ve Enrique Múgica) ve iki komünistin (Tamames y Jordi Solé Tura) isimlerini görünce büyük tepki veriyor. Milan del Bosch’a telefon ederek, Armada’nın iki sosyalist ve iki komünistli bir hükümet formülü getirdiğini, kendisinin bu işe bunun için girmediğini söylüyor.
Olayların bundan sonraki akışı malum; darbeciler aralarında Armada’nın koalisyon hükümeti formülünü tartışadursun, Kral Juan Carlos,24 Şubat sabahı saat 01.14’te Silahlı Kuvvetler Başkomutanı olarak üniformasıyla televizyona çıkıyor. Anayasayı savunuyor ve Silahlı Kuvvetleri kışlasına dönmeye davet ediyor. İspanya’nın genç demokrasisi böylece felâketin eşiğinden dönüyor.
Yazarlar
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDış politikada rasyonel zemin 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel’e saldırı aydınlatıldı mı şimdi? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKomisyon Suriye’yi, Suriye İsrail’i, İsrail Trump’ı…. 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEYargı CHP’ye çalışıyor 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluHerkes sözünden sorumludur; 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBüyük Türkiye hayali böyle bir hayal miydi? 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilFanatizm ve inancın siyasallaşması 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.09.2025
8.09.2025
3.09.2025
29.08.2025
18.08.2025
1.08.2025
1.08.2025
1.08.2025
26.06.2025
6.05.2023