Akın ÖZÇER

Akın ÖZÇER
Akın ÖZÇER
Tüm Yazıları
Türkiye karşıtlığının entelektüel yüzü Le Monde
14.09.2015
1763

 Etyen Mahçupyan “Neo-con’lar için kısa Türkiye siyaseti” başlıklı yazısında ABD’nin en ‘saygın’ gazetelerinden biri olan New York Timesta “editorial board” imzasıyla yayımlanan Türkiye analizini aktarıyor ve eleştiriyor.   

 

Mahçupyan “Neo-con değerlerin” savunucularından biri olan New York Times’ın Türkiye analizine,“Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın otoriter rejimini sürdürmek için PKK’ya savaş açtığı” iddiasının temel oluşturduğunun altını çiziyor. Bu çarpık yaklaşım tabiatıyla Çözüm Süreci’ne boş vererek yeniden silahı eline alan PKK’nın ve siyasi kolu HDP’nin “bu savaş Erdoğan’ın savaşı” söylemiyle birebir örtüşüyor.

 

Aslında bu yaklaşımın taşıyıcısı yalnızca New York Times değil; başka ülkelerin bazı saygın referans gazeteleri de aynı doğrultuda yayın yapıyor. Bunlardan biri de Fransa’nın 2000 yılına kadar yurt dışında en çok satan (40 000) gazetesi olan Le Monde. Hubert Beuve Méry tarafından kurulan ve 19 Aralık 1944’te yayın hayatına başlayan gazetenin editoryal çizgisi, tarafsız olduğunu vurguluyor olsa da, merkez-sol olarak biliniyor. 2010’da el değiştirdikten sonra üç işadamının (Mathieu Pigasse, Pierre Bergé ve Xavier Niel) sahibi olduğu Le Monde grubunun başında Yayın Direktörü olarak Hazirandan bu yana Louis Dreyfus bulunuyor.

 

1970 doğumlu Louis Dreyfus, Sosyalist Parti üyesi, eski Devlet Sekreteri, (1988-91) Paris’in 10. Bölgesi (arrondissement) Belediye Başkanı (1995-2008) ve milletvekili (1997-2012) avukat Tony Dreyfus’ ün oğlu. Bir dönem sosyalist “Libération” gazetesi ve “Le Nouvel Observateur” dergisinde görev yapmış olan Louis Dreyfus, gazete patronlarından Mathieu Pigasse’a yakınlığıyla tanınıyor.

 

Türkiye’nin 90’lardaki anti demokratik terörle mücadele politikalarını doğal olarak eleştiren ama Helsinki Zirvesi ile başlayan AB reform sürecine destek olan Le Monde son dönemde Erdoğan karşıtlığına ağırlık veren bir yayın çizgisi sürdürüyor. Bu çizgi New York Times’ın Neo-Con Türkiye siyasetiyle örtüşüyor. Le Monde için PKK artık terör örgütü değil, en fazla yasadışı Kürdistan İşçi Partisi veya “Kürt asiler” (rebelles Kurdes) ya da en fazla “tırnak içinde terör örgütü”. Aslında değil ama Türkiye tarafından böyle damgalanan bir örgütmüş gibi…

Gazete son dönemde, bazılarını haber analiz olarak Serbestiyet’te yayımladığım, birine de köşemde yer verdiğim “özel muhabir” Allan Kaval’ın PKK propagandası yapan yazılarına yer verdi. Ayrıca İstanbul temsilcisi Marie Jégo’nun imzasıyla Türkiye’deki gelişmeleri sadece ve sadece “Erdoğan karşıtı” medyamızın görüş açısından nesnel gerçeklermiş gibi aktardı.

 

Gazete birkaç gün önce Hürriyet gazetesinin internet sitesinde bir süre yayına verdiği Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “400 milletvekili alsaydık, bunlar olmazdı” sözlerini Dağlıca ile ilişkilendiren haberi de tartışmasız gerçek olarak yayınladı. Erdoğan karşıtı medyamızın kısa bir süre için bile olsa yayına koyduğu gerçek dışı haberlerin yabancı medyada çok daha uzun bir süre, hatta itiraz edilmezse sürekli kaldığının altını bu vesileyle çizmekte yarar var. Bu haberin doğru olmadığını şahsen redaksiyon ekibine bildirmiştim. Paris Basın Müşavirliği ya da doğrudan Büyükelçilik de girişimde bulunmuş olmalı ki gün içerisinde bu bölümün haberden çıkarıldığını gördüm. Ama yalan haberi dikkate alan okurların Erdoğan ve Türkiye karşıtı yorumları yerinde kaldı ne yazık ki.

Burada bir parantez açmak ve 2014 seçimlerinde oy vermiş olsak da, olmasak da, kendisini sevsek de, sevmesek de Sayın Erdoğan’ın Cumhurbaşkanımız olduğunu bir sonraki seçimlere kadar tartışmamak durumundayız. Kabul etmek gerekir ki demokrasinin temel kuralı olan seçimlerden çıkan milli iradenin hiçe sayılması, bundan böyle tartışılmayan hiçbir Cumhurbaşkanına sahip olamayacağız anlamına gelir. Bugün Erdoğan, yarın yerine seçilecek Cumhurbaşkanı bu tür haberlerle yıpratılırsa, özünde yıpratılan da Türkiye olur kuşkusuz.      

 

Yıllardır okuduğum Le Monde ’un Türkiye’de demokrasinin ilerlemesine katkıda bulunan sayısız eleştirel haberi ve değerlendirmesi oldu; bundan sonra da olacak kuşkusuz. Ama son dönemde, görünürde Erdoğan ve AK Parti ama özünde Türkiye karşıtlığına dayanan haber ve yorumlarını aynı çerçevede değerlendirmek mümkün değil.

Bu tür haberler, gazetenin muhabir ve temsilcilerinin sürekli olarak aynı kaynakları referans almasından kaynaklanıyor belli ki. Bunu sadece bizler değil, Türkiye’yi bilmeyen Paris’teki redaksiyon şefi bile anlayabilir. Dolayısıyla gazetenin son dönemde inatla sürdürdüğü Türkiye karşıtlığı çizgisinin bilinçli olmadığına inanmak saflık olur. Nitekim gazetenin bir süre önce İstanbul’dan ayrılan temsilcisiMarie Jégo yerine yazanlar da aynı çizgiden bir nebze sapmış değiller.

 

Le Monde’ da Çarşamba günü yeni İstanbul temsilcisi olduğu anlaşılan Mathieu Godard’ın imzasıyla yayımlanan “Türkiye’de aşırılar Kürt yanlısı partinin bürolarını yağmaladı” (En Turquie, des extrémistes mettent à sac des locaux du parti prokurde) başlıklı haber yorumda, ülkemizin “bütün ülkeye yayılan bir iç savaş gerçeğine batmakta olduğu” vurgulanıyor. Başlığından da anlaşılacağı gibi, haber yorumda önceki gün Türkiye’nin çeşitli yörelerinde yapılan PKK’yı protesto gösterileri ve gösteriler sırasında HDP bürolarına yönelik şiddet konu alınıyor. Gösterileri düzenleyenlerin MHP ve Ülkü Ocakları’na yakınlığı zikredilmeden milliyetçilerin Beşiktaş’ta “ PKK’ya karşı askeri operasyon değil, katliam istiyoruz” sloganı attıkları vurgulanıyor.

 

Haber yorumda devamla, Başbakan Davutoğlu’nun “siyasi partilere yönelik saldırıların kabul edilemez olduğunu”  belirtmekle birlikte, AK Parti’nin seçimlerden tek başına iktidar olmak için giderek daha milliyetçi bir retorik kullandığının da altı çiziliyor. Bu çerçevede, “İslamcı muhafazakâr” iktidar partisinin HDP’yi -sanki değilmiş gibi- PKK’nın siyasi kolu olmakla itham ettiği, PKK’nın ise Türkiye ve birçok ülke tarafından terör örgütü olarak kabul edildiği belirtiliyor. Haber yorum bir bütün olarak değerlendirildiğinde, önceki gün HDP bürolarına saldıranların AK Parti’nin talimatıyla harekete geçtikleri izlenimi ediniliyor.

 

Kabul etmek gerekir ki bu yayın çizgisini genelde tanınmış haber ajanslarının, özelde Fransız Haber Ajansı’nın (AFP) haberlerinde de görmek mümkün.  Fransa’da ertesi günün tarihiyle öğleden sonraları yayımlanan iki gazeteden biri olan Le Monde’un bugünkü (11 Eylül) nüshasında HDP heyetinin günlerdir sokağa çıkma yasağı uygulanan özyönetim ilan edilmiş Cizre’ye gidişiyle ilgili olarak AFP’nin konuyla ilgili haberinin yer alıp almayacağını ya da başka bir haber yayınlanıp yayınlanmayacağını merakla bekledim. Ama yazımı Serbestiyet’e gönderene kadar herhangi bir haber ya da yorum görmedim.

 

Bu konuda AFP’nin gün içinde İlyas Akengin imzası ve “Türkiye: seçilmişler bir Kürt şehrine dayatılmış ‘ablukayı’ kırmak için yürüyor” (Turquie: des élus marchent pour rompre le ‘blocus’  imposé à une ville kurde) başlığıyla geçtiği bir haber vardı. Haber HDP’nin görüş açısından ve Eş Başkan Selahattin Demirtaş’ın açıklamalarıyla aktarılıyor. Bu açıklamalarda Demirtaş’ın Cizre’deki sokağa çıkma yasağını İsrail’in Gazze’ye uyguladığı ablukaya benzeten sözleri özellikle dikkat çekiyor. Haberde bu benzetmenin doğru olamayacağı, çünkü İsrail’in işgal altında tuttuğu bir bölgeye abluka uyguladığı, oysa Cizre’yi bir grup PKK’lının fiilen işgal ettiği gerçeğini ortaya koyan tek bir cümle bile yok ne yazık ki.

 

Bugün 11 Eylül 2015. New York’taki İkiz Kuleler’in terörist saldırılarla yıkıldığı ve binlerce masum insanın yaşamını yitirdiği o korkunç günün, ABD ve Batı dünyasının insanlığın kara lekesi terörizme karşı başlattığı kararlı savaşın 14. yıldönümü. Ama görünen o ki bu ülkelerin haber ajansları ve gazeteleri için terörizm ancak kendilerini vurduğu zaman bir anlam taşıyor. Terörizmin dünyanın çeşitli yörelerinde hâlâ bir güç mücadelesi yöntemi olarak kullanılıyor olmasının asıl nedeni de bu çifte standart kuşkusuz.          

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar