Akın ÖZÇER
Le Monde’a göre, söz konusu boşanma Avrupa Birliği (AB) ile Türkiye arasında. Gazete hafta sonu Brüksel’den Cécile Ducourtieux ile Jean-Pierre Stroobants’ın imzalarını taşıyan “AB ile Türkiye arasında dile getirilemeyen boşanma” (Entre l’UE et la Turquie, le divorce indicible) başlıklı bir haber analiz yayımladı. İki taraf arasında 18 Mart 2016’da imzalanan, kamuoyunda bilinen adıyla Mülteciler Anlaşması’nın yıldönümü vesilesiyle yayımlanan bu haber analiz, spotunda da altının çizildiği gibi, Avrupalıların anlaşmanın bozulmaması için Ankara ile köprüleri atmak istemediği ana temasını işliyor.
Analiz aslında Mülteciler Anlaşması’nın akıbetiyle sınırlı değil. Başlığından da anlaşılacağı gibi, AB-Türkiye ilişkilerini çok daha geniş bir perspektiften değerlendiriyor. Avrupa gözüyle yapılan bu değerlendirme, aşağıda özetle aktaracağım gibi, demokratik değerler optiğinden bakıldığında çoğu sakat argümanlara dayandırılıyor ki sonuçta bu böyle devam edecek olursa tarafların boşanmanın kaçınılmaz olduğu sonucunda birleşeceklerine kuşku yok.
Mülteciler Anlaşmasıyla ilgili ilk bölüm
Analizin ilk cümlesinde, Brüksel’in Mülteciler Anlaşması’nın imzalanmasıyla canlanmasını beklediği Ankara ile ilişkilerinin bir yıl sonra kopma noktasına geldiği hatırlatılıyor. O bir yıl içinde neler olduğuna, Türkiye’nin nasıl önce bir darbe girişimine, ardından terör saldırılarına maruz kaldığına hiç değinilmiyor. Analizin ikinci cümlesinde, Avrupalıların “Ankara’nın üyelik sürecine son vermeden” Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “hakaretlerine ve tahriklerine” daha ne kadar dayanacakları sorgulanıyor.
Analizin üçüncü, yeni paragrafın başlangıç cümlesinde “yetkilerini önemli ölçüde arttıracak anayasa değişikliği referandumu kampanyasına katılan bakanlarının mitinglerini yasaklayan Alman ve Hollandalı yöneticileri “Nazi” olmakla suçlamasıyla Erdoğan’ın kırmızı çizgiyi aştığı vurgulanıyor. Geçen yazımda sözünü ettiğim başyazısında olduğu gibi, Le Monde bakanların ülkeye ve Başkonsolosluk binasına sokulmamasının, ayrıca sınır dışı edilmesinin uluslararası sözleşmelere (Viyana sözleşmeleri), anayasa değişikliği lehine propaganda yapılmasına engel olunmasının da AİHS’nin (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi) 10 ve 11. maddelerine aykırı olduğuna değinmiyor bile.
Bu hususları bilmeyen Avrupalının kafasına, “Türkiye’nin başındaki diktatör Erdoğan’ın” şimdi bir de “yetkilerini daha da arttırmak için referanduma gittiği, (haklı olarak) bakanlarının propagandasını engellemiş olan” Alman ve Hollandalı siyasetçileri durup dururken suçladığı görüşünü sokuyor. Bu yetmiyormuş gibi, bir sonraki cümleyle onları Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun Mülteciler Anlaşması’nın tek yanlı iptal edilebileceğine, İçişleri Bakanı Soylu’nun Avrupa’ya ayda 15 bin mültecinin gidişine izin verilebileceğine ilişkin sözleriyle korkutuyor. Ardından Avrupalıların Erdoğan’a cevabının ılımlı kaldığı vurgulanarak, okur tahrik de ediliyor. Özellikle “Muğlaklık” başlıklı bir sonraki bölümde.
Muğlaklık (Ambiguïté)
Bu bölüm, AB yöneticilerinin her şeye karşın Türkiye’nin üyelik sürecini resmi olarak bozmak istemedikleri cümlesiyle başlıyor. Bir bürokrata göre, Brüksel’de “muğlaklığı bozmak aleyhte olur” düsturu geçerliliğini koruyor. Gazete, Erdoğan’ın AB’ye “15 Temmuz darbe girişimi sırasında yeterince yanında olmadığı” ve Mülteciler Anlaşması karşılığında vize serbestisi tanımadığı” gerekçesiyle yönelttiği suçlamalara karşılık Avrupalıların ağızlarını açmadığını vurguluyor. Gerekçesini “ülkesini AB’den koparmak isteyen İslamcı-muhafazakâr bir Cumhurbaşkanı’nın eline koz vermemek” olarak gösteriyor.
Bu gerekçe aslında yazarların iletişim içinde olduğu bir AB bürokratına ait. O bürokratın şu sözleri analize yansıyor: “katılım müzakereleri ölü noktada. Türkiye’de iktidar bizimle artık yakınlaşmak istemiyor. Bunu resmen açıklamak, Erdoğan’a AB’yi daha da şeytanlaştırma fırsatı vermez mi?” Bu argüman anlaşılabilir elbette ama ilişkileri AB yanlılarının cesaretini kırmamak için koparmama argümanı bence artık eskimiş, hatta anlamını yitirmiş durumda. Analizde bu eski argümanın özellikle “halkın bir bölümü darbe girişiminden sonra girişilen ağır temizliğin (purges sévères) mağduruyken” önemli olduğunun altı çiziliyor.
Anlaşılacağı gibi bu, “FETÖ bağlantılarından ötürü mağdur olanlara” açılan bir şemsiye. AB’ye üyelik sürecinin kesilmemesinin ardında FETÖ mensuplarının mümkünse bürokrasiye ama en azından topluma yeniden kazandırılması umudunun yattığı izlenimi veriyor. İşte tam bu nedenle AB üyelik sürecine emek harcamış eski bir diplomat olarak Brüksel ile ilişkilerde artık olumlu bir gelecek göremiyorum. Çünkü gerçek demokratlar için 2016 yılında Türkiye gibi bir ülkede darbe yapmaya kalkışanlara kol kanat germek mümkün değil. Böyle yapan bir AB’nin içinde olmak da.
Bu bölümün son paragrafında, Avrupalıların ve özellikle Almanların Brüksel’in başarılı bulduğu Mülteciler Anlaşması’nı tehlikeye atmak istemediği ve Türkiye’nin bu konudaki “tehditlerini” ciddiye aldıkları belirtiliyor. Komisyon görevlisi Yves Pascouau’ya atfen “Balkanlar yolu kapalı olsa da Ankara’nın vanaları açması halinde Yunanistan’ın yeniden hassas bir duruma geleceği” vurgulanıyor.
Gazete bir AB yetkilisinin, “Türkler referanduma kadar seslerini yükseltebilirler. O zamana kadar dayanalım” dediğini aktarıyor. Ama “ya Ankara provokasyonlarını arttırırsa Avrupalı politikacılar bunu başarabilirler mi” diye de soruyor. Bu ilginç bir soru zira provokasyonlar sürekli AB tarafından ve özellikle Mülteciler Anlaşması’nı muhafaza etmek istediği belirtilen Almanya ile yörüngesindeki ülkelerden geliyor. Bu böyle devam edecek olursa korktuklarının -eğer öyleyse- başlarına gelmemesi mümkün değil.
Oyunu soğutmak
Analizin son bölümü bu başlığı (Calmer le jeu) taşıyor. Bu bağlamda Mark Rutte’nin Türk tarafının resmi talebini kabul etmemekle birlikte havayı yumuşatma çabasında olduğu ama kurulacak koalisyon hükümetine katılması beklenen Hristiyan Demokratların (CDA) Türkiye ile müzakerelerin dondurulmasını istediği aktarılıyor. Dolayısıyla Hollanda’nın bu talebi daha önce dile getirmiş olan Avusturya ile birlikte hareket edebileceği, Avrupa Parlamentosu’nun da zaten bu yönde bir tutumu olduğunun bilindiği vurgulanıyor.
Analiz “yüksek düzeyli bir Avrupalı kaynağın” şu cümleleriyle son buluyor. “Bir gün Ankara ile müzakerelerin durdurulması tartışması yapılacak. Ama bunu sıcağı sıcağına yapamayız.Önce Türkiye’deki referandumun, sonra Fransa ve ardından da Almanya’daki seçimlerin sonuçlarını beklemek gerekir.”
FETÖ ve PKK’ya desteği konusunda olduğu gibi anayasa referandumunda da elini sonuna kadar açmış olan AB’nin “hayır” oylarının kazanmasını beklediği artık kimse için sır değil. “Hayır” propagandasını uluslararası anlaşmaları ve AİHS’i çiğneme pahasına açıkça yapıyor. Belki uluslararası medyaya hâkim olduğundan, işbu analizde görüldüğü gibi, bazı gerçekleri gizleyerek, bazılarını da çarpıtarak sonuç alınabileceğini düşünüyor bilmem ama bu yöntemin referandumda başarıya ulaşacağına ihtimal vermiyorum doğrusu.
Türkiye ile müzakerelerin dondurulmasının tartışılmasına gelince, AB yetkilileri ve üye ülkeler temsilcileri, Komisyon Başkanı Jean Claude Juncker’in geçen haftaki “Türkiye’ye üye olma niyetimiz yok, AB’ye üye olmak isteyen Türkiye” mealindeki açıklamasından anlaşılacağı gibi, bu konuda doğru bir analiz yapamıyor. Başka bir yazımda altını çizdiğim gibi, “Türkiye üyelik sürecine ve AB müktesebatına uyuma önem veriyor vermesine ama bu, her geçen gün kurucu babaların felsefesinden uzaklaşan ve demokratik değerlerini çiğneyen üyelerinin arkasında duran bir AB’ye üyeliği kabul edeceği anlamına gelmiyor. “ Kısacası Juncker daha fark etmemiş belki ama karşısında politikacılarının Demokles’in kılıcı gibi salladığı boşanma tehdidine boyun eğecek bir Türkiye’yi bulması artık hiç kolay değil.
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.08.2025
1.08.2025
26.06.2025
6.05.2023
24.05.2018
9.02.2018
24.04.2018
11.04.2018
28.03.2018
22.03.2018