Ali BAYRAMOĞLU
Balyoz davası hükümlü yakınları dün bu köşede yayınlanan yazının muhtemelen şu ifadelerine tepki gösterdiler:
'Balyoz davası, digital bulgular olmaksızın da, seminer notları ve konuşmaları, EMASYA Planlarının devreye sokulmasıyla açık bir darbe hazırlığının, askeri bir tür tatbikatın, darbe tatbikatına çevrilmesiyle ilgili bir davadır. Başta Çetin Doğan olmak üzere bunun hazırlayıcıları hesap vermeliydiler ve vermişlerdir...'
İddiaları şu: 'Plan semineri, hazırlıkları, seminer notları ve kayıtlarının, yakınlarının aldıkları cezada bir yeri yok. Tüm cezalar sahte olduğu iddia edilen bir CD'den çıkan bilgilerle verildi.'
Ne var ki, 'dar bir dosya okuması yapmazsanız', gerçek tam böyle değil.
Balyoz davasında 'gerek iddianemeye gerek 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nin verdiği gerekçeli karara' yansıyan iki tür delil var.
Birinci tür deliller tümüyle açık, otantik, sahih olanlar. Bunlar arasında plan semineri, ses kayıtları ve plan semineri hazırlıkları var. Bu ve diğer yayın organlarında pek çok kez alıntılanan bu kanıtlar bir bütün olarak ele alındıklarında, askeri bir tatbikatın bir darbe tatbikatına çevrildiğini kendi başlarına ortaya koyuyorlar. Bu durumun sorumluluğu (bu seminere görev gereği katılanlara değil) o dönemin ordu komutanına ve birlikte çalıştığı diğer askeri personele işaret ediyor.
15 Şubat 2011'da yazmıtım:
'Seçimlerin üzerinden daha 6 ay bile geçmemiş (...) Ve 5/7 Mart tarihleri arasında 1. Ordu'da bir 'plan semineri' yapılıyor. Askerler bir kışlada bir araya gelip 'günümüzdeki gelişmelerle paralellik taşıdığını' vurguladıkları bir 'jenerik senaryo' üzerinde çalışıyorlar. Jenerik senaryoda milli mutabakat hükümeti varsayımı, hükümetin sıkıyönetim ilanı öngörülüyor. EMASYA Planları devreye sokuluyor. Bu durum ses kayıtlarıyla doğrulandığı gibi, yargılanan askerler bu semineri ve konuşmaları kabul ediyorlar. Seminer Kara Kuvvetleri tarafından da doğrulanıyor, hatta o dönem yapılmasının engellenmeye çalışıldığı ilgililerce teyit ediliyor.'
Bunlar açık kanıtlar...
Hemen söyleyelim: İkinci tür deliller, yani digital veriler, CD'ler olmasaydı ya da mahkeme tarafından hiç dikkate alınmasaydı da, birinci tür bu deliller kendi başına davanın sürmesine, iddianamenin aynı istikamette şekillenmesine yol açacak nitelikteydi.
Balyoz davası bu nedenle özü doğru bir davadır.
İkinci tür dellillere gelince...
Malum bunlar bir CD'de toplanan digital ve şaibeli delillerdir. Yapılacak darbeyle ilgili görevlendirmeleri ve benzeri hususları içermektedir. Bir bilgisayar görüntüsünden ibaret, imzasız ve pek çok çelişki içeren (fontlar sorunu, kişilerin rütbeleri, görev yerlerindeki ve tarihlerdeki hatalar, vs) bu delillerin şaibe taşıdıklarına şüphe yoktur.
Pek çok asker bu belgelerde sadece isimleri geçtiği için mahkum edilmiştir.
Kabul edilmez olan durum budur.
Bu deliller muhtemelen özerk bir yapı tarafından üretilmiş yine muhtemelen sahte delillerdir. Kaldı ki doğru olsalar bile, bir kişinin kendi bilgisi ve rızası dışında darbe yapmakla görevlendirilmesi ya da kabul etmediği, katılmadığını söylediği imzasız digital bir toplantı evrakına dayanarak 16-18 yıl hapis cezasına çarptırılması kabul edilebilir bir durum değildir.
Davada askerlerin pek çoğu bu digital delillerle hüküm giymiştir.
Yalçın Akdoğan'ın 'orduya kumpas' sözünün arkasında kanımca bu durum yatmaktadır.
Bu dev hukuki ihlale bir çözüm bulmak, 'temizliğin temiz yapmak' derken benim de kastettiğim budur.
Balyoz davasıyla ilgili ana mesele böyle tanımlanabilir.
Bu meselenin altını uzun süredir çeşitli davalara işaret ederek çiziyoruz.
Şimdi tashih zamanıdır.
Ancak tekrar vurgulamakta yarar var: Digital verilerin birinci tür delilleri örtmesi, iddianame ve kararın iki tür delilli birbirine eklemesiyle ortaya çıkan dosyanın hukuki dokusu, darbeci generalleri kahraman ve mağdur yapmaz...
Yazarlar
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel’e saldırı aydınlatıldı mı şimdi? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDış politikada rasyonel zemin 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKomisyon Suriye’yi, Suriye İsrail’i, İsrail Trump’ı…. 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEYargı CHP’ye çalışıyor 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluHerkes sözünden sorumludur; 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilFanatizm ve inancın siyasallaşması 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBüyük Türkiye hayali böyle bir hayal miydi? 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.09.2025
18.09.2025
14.09.2025
11.09.2025
6.09.2025
4.09.2025
30.08.2025
28.08.2025
23.08.2025
21.08.2025