Ali BULAÇ
Hiçbir İslamcı grup ne kendi siyasi görüşlerini bir itikat konusu yapıp başkalarına zorla empoze etmeye, ne başkalarının siyasi görüşlerini itikadi sapkınlık addedip mahkûm etmeye kalkışamaz. “İslamiyet’i referans” alarak siyaseti değişmez/sabit itikat esaslarından çıkarıp değişken ve çoğul fıkıh alanına taşımak gerekir.
Siyaset alanında mücadele veren Müslüman akım ve grupların nihai yönelimi tabii ki iktidar olmaktır. Bu anlaşılır bir şey. Sorun, İslamiyet’i referans alma iddiasındaki insanların modern iktidar, tarihsel tecrübe ve modeller ile referans alınan kaynakların verili duruma doğru uyarlanıp uyarlanmadığı konusudur.
Siyaset alanında mücadele veren İslamcıların İslam’ın asli kaynaklarını (Kur’an ve Sünnet) temel aldıklarını iddia etseler de -ki elbette samimi olarak niyetleri bu yöndedir- ortaya koydukları somut modeller büyük ölçüde modern iktidar ve tarihsel tecrübenin derin etkisinde teşekkül etmiştir. Modern iktidar ve tarihsel siyasi miras, müslim-gayrimüslim gruplar üzerinde totalitarizme veya sosyal ve iktisadi politikaların tanzimiyle sınırlı kalması gereken tatbikatın otoriter yönetime dönüşmesine yol açmaktadır. İslamcı akımları totaliter ve otoriter kılan birinci sebep budur.
Bunun nereden “meşruiyet zemini” bulduğu konusu üzerinde durmak lazım. Bunun birinci derecedeki sebebi itikat ile fıkıh arasındaki zorunlu ve zorunsuz ilişkilerin tayin edilmemesidir. Bu meyanda sadece siyasetle iştigal eden Müslüman’ın değil, siyasi alanın dışında sosyal ve sivil alanlarda hizmet vermeye çalışan Müslümanların da zihinleri müşevveş. Biri itikad meselesi haline getirdiği konuları mutlaklaştırıp görüş ve siyasetini müslim-gayrimüslim herkese empoze eder, hatta zor ve şiddet kullanmaya yeltenirken; diğeri buna tepki olarak siyasi tahakküme karşı çıkayım derken İslam içine “iki alan” fikrini dahil etmeye, dini laikleştirip sekülerleştirmeye kalkışır.
İslam içinde ayrım yapmaya kalkıştığımızda hayli dikkatli olma mecburiyetimiz var. İslam’da kesin olarak çifte gerçeklik veya birbiriyle örtüşmeyen iki ayrı dünya, ruh ve madde, ruhani ve cismani, fizik ve metafizik ayrımı yoktur. “Gayb ve müşahede”, “zahir ve batın” ayrımı başka şeylerdir. Belki de ilk defa tarihte “edeb” merkezli “din-dünya” ayrımını Maverdi yaptı. Bu ayrımı Gazali’nin “dini ilimler-dünyevi ilimler” ayrımı takip etti. Niyetleri çifte gerçekliği temellendirmek değilse de Maverdi ve Gazali’nin ayrımları sonraları özerk kategorilere dönüştü, bu da İslam tefekkürüne büyük zarar verdi. Oysa Kur’an ve Sünnet bakış açısından temel ayırım “dünya-ahiret”tir. Ahiret de “dünya’dan hemen sonra gelen” olup, bizim Ahiret’teki durumumuzu belirleyecek olan dünyadaki tercihlerimiz, tutum ve davranışlarımızdır.
“Din-dünya” ayrımı hatasına düşmeden bizim modern zamanlarda karşılaştığımız sorun akaid-fıkıh alanlarının birbirleriyle olan ilişkilerini doğru temellendiremememizdir. Geleneksel kitaplarımızda şöyle bir sıralama yapılır: İtikad, ahlak, ibadet, muamelat ve ukubat. Bu beş alan birbirini takip eder veya biri diğerinin açılımı, tezahürü olur. Tûba ağacına benzetmek icab ederse itikad (imanın esasları) ağacın gökteki köküdür. Ahlak ve ibadet gövdesi, muamelat ve ukubat dalları ve meyveleridir. Hiçbiri diğerinden radikal olarak kopuk değildir, biri diğerinin devamı ve tezahürüdür.
Bu bakış açısından siyasete makul bir yer aramak icap ederse, siyaset nihayetinde sosyal bir olaydır. Her sosyal olay gibi fıkıh sahasına girer. Yani birileri sosyal, idari, iktisadi, bölgesel ve küresel politikalar tespit edip toplumun kabulüne sunarken fıkhi bir iş-içtihat yapmış olur. İsabet ederse iki sevap, isabet etmezse bir sevap kazanır. Ama her fıkhi içtihad zannidir; hata ve yanlışa açıktır. Dolayısıyla hiçbir İslamcı grup ne kendi siyasi görüşlerini bir itikat konusu yapıp başkalarına zorla empoze etmeye, ne başkalarının siyasi görüşlerini itikadi sapkınlık addedip mahkum etmeye kalkışamaz. Eğer her fıkhi mülahaza ve mütalaa itikad konusu addedilecek olursa, birilerine göre bütün fıkhi içtihad ve siyasi-hukuki görüşler din dışına çıkarılır; bundan da tekfircilik, istibdat ve şiddet türer. “İslamiyet’i referans” alarak siyaseti değişmez/sabit itikat esaslarından çıkarıp değişken ve çoğul fıkıh alanına taşımak gerekir.
Yazarlar
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.08.2025
25.07.2025
19.07.2025
23.06.2025
11.05.2025
21.04.2025
15.03.2025
23.02.2025
3.02.2025
5.01.2025