Atilla Aytemur
15 Temmuz 2016 darbe girişimini geride bırakalı beş yıla yakın bir zaman oldu.
Bu vahim olay, can kayıpları ve yaralılar pahasına bertaraf edildi ama bugün ülkenin adım adım sürüklendiği yerden endişe duymamak artık mümkün değil.
O gün, demokratik yollardan seçilmiş bir hükümete karşı yapılmak istenen kanlı darbeye, TBMM’de partiler ve milletvekilleri; sokakta, meydanlarda ve köprülerde halk direnmiş; demokrasiye ve kendi iradesine sahip çıkarak, darbecileri başarılı bir şekilde püskürtmüştü.
Bu, Türkiye’nin mevcut demokrasisini ve kurumlarını tasfiye etsin, güçler ayrılığını bir kenara itip, otoriter tek adam rejimi kursun diye, AK Parti iktidarına verilen “Allah’ın bir lütfu” değildi.
Bu ibret verici olay ders çıkarmayı bilenler için, yıllardır açmazlarla boğuşan bu ülkede, ideolojik ve politik gerilimlerin bitmesi, ötekileştirme ve kutuplaşmanın son bulması, demokratik bir siyasal sistem inşa edebilmek üzere uzlaşmaya dayalı ve geniş katılımlı yeni bir anayasa yapılması için bir fırsattı.
Toplum nefes alamıyor
AK Parti iktidarı ve ortakları, gözlerini karartıp tam ters istikamette davrandılar ve ülkeyi nefes alınamaz hale getirdiler.
23 Temmuz 2020’de Serbestiyet’te yayımlanan “AK Parti’yle nereye kadar?” başlıklı yazımda iktidarın durumunu ele almış ve tehlikeli gördüğüm gidişatın önüne geçilmesi için, muhalefetin üzerine düşenlere işaret etmiştim.
Yine aynı yazıda, “AK Parti için dönüş mümkün mü” sorusu için de ” …iktidarın kimi demokrasi rötuşlarıyla rejimi toparlayıp ıslah etmesi ve yeniden geniş tabanlı bir toplumsal rıza üretmesi, mevcut verilere bakınca artık çok zor. Ayrıca, böyle bir planı ve çabası da yok” demiştim.
Ortakların tehlikeli uyumu
Mevsim sonbahara dönerken, AK Parti iktidarından ve Cumhur İttifakı partilerinden art arda gelen demokrasi ve hukuk aleyhtarı hamleler, maalesef bu karamsar beklentiyi pekiştirir nitelikte.
Öyle ki, TBMM açılırken üçüncü büyük partiye (HDP), politik amaçlı olduğu besbelli bir operasyon çekmekten, önce başkanını tutuklayıp arkasından Kars Belediyesi’ne el koymaktan hiç sakınılmadı. Bu partinin neredeyse kazandığı belediyesi kalmadı. Yedi milletvekilinin dokunulmazlığını kaldırmak için mekanizma tıkır tıkır işliyor.
Ülkede denge ve denetleme adına kalmış ender kurumlardan olan yüksek yargıyı, Anayasa Mahkemesi’ni (AYM) hizaya getirip etkisiz kılma niyetini, hem MHP lideri Bahçeli, hem de iktidar partisi temsilcileri açıkça itiraf etti. AYM’nin yeni rejimin hukukuna ayak uyduramadığı gibi komik bir gerekçe ileri sürüldü.
Mesleki fonksiyon ve saygınlıkları yüksek olup, kendi alanlarında önemli bir denetleyicilik rolü oynayan geleneksel kurumlardan Baro’yu böldüler. Tabipler Birliği’ni ise toptan kapatmanın peşindeler. Kendilerine biat etmeyen bu kurumlara yapıştırdıkları hazır yafta ise “teröre destek.”
Doludizgin nereye?
Abartmış olmayı çok isterim amma, bütün olan bitenler, Türkiye’de rejimin istikrarlı bir şekilde, toplum çoğunluğunun asla kabullenemeyeceği bir yere doğru hızla evrildiğini gösteriyor.
Adı ister Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi, ister Türk tipi başkanlık olsun, AK Parti İktidarı ve ortaklarının, 2018’den beri resmen de içinde yaşadığımız demokrasi dışı baskıcı rejimi en uç noktasına kadar götürmeye niyetli oldukları anlaşılıyor.
Varılacak uç noktanın da ne menem bir şey olduğunu anlamak için, doğrusu kütüphaneler dolusu kitap devirmeye, aylar yıllar sürecek bilimsel çalışmalara gömülmeye gerek olmadığı kanısındayım.
İktidar bu adımları hangi hesapla atarsa atsın ve hangi söylemle savunursa savunsun, sonunda karşılaşılacak olan şey başarısızlık, toplumsal çöküntü ve ülkede herkesin kaybettiği bir durum olacak.
Muhalefet partilerinin değerlendirmelerini bir yana bırakırsak, vicdan ve sorumluluk sahibi bazı yazarlar, akademisyenler ve düşünce insanları, uzunca bir süredir iktidarın böyle bir yola girdiği hususuna dikkat çekiyor ve rejimin adını koymaya çalışıyorlar. Ama iktidarın kulakları farklı seslere kapalı.
20. Yüzyılda dünyayı cehenneme çeviren böylesi rejimler ve ideolojiler iyi biliniyor. Ama yaşanan büyük insan kaybı ve yıkım nedeniyle, artık kimse Faşizmi ve Nazizmi göğsünü gere gere savunamıyor.
Bugün, ABD ve Avrupa dahil, farklı gelişmişlik düzeylerine sahip ülkelerde gördüklerimiz ise daha değişik özellikler taşıyor. Ne yazık ki, Türkiye de bunlar arasında değerlendiriliyor.
Çoğunlukçuluk illetine yakalanınca…
Yaşanan büyük değişimler ve farklılaşmalar nedeniyle, günümüzde yaşanan demokrasiden köklü uzaklaşmaları, mülteci ve göçmen düşmanlığını, her türlü ötekileştirmeyi, kural tanımazlığı, baskıcı, despotik, otoriter tek adam rejimlerini, klasik diktatörlük örnekleri üzerinden tanımlamaya çalışmak yeterince açıklayıcı olamıyor.
Özellikle, son birkaç yıldır Türkiye’de yaşamakta olduğumuz şeyleri, bu tarihsel deney kalıpları içinde yorumlamak yetersiz kalıyor ve yanlış değerlendirmelere götürüyor. Bu nedenle onları geçelim; daha farklı bir durumla yüz yüzeyiz.
Hatırlayalım: AK Parti ve MHP’nin dayattığı 16 Nisan 2017 tarihli başkanlık rejimine geçiş referandumunda aldıkları oy yüzde 51.41 idi. Yeni rejim için 24 Haziran 2018’de yapılan seçimde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın aldığı oy ise %52.6 olmuştu.
Yani, AK Parti ve ortaklarının arkalarına aldıkları destek toplumun yarısından ibaretti. Toplumun diğer yarısı ise böyle bir rejim değişikliğine karşıydı.
Kuralsızlık ve kurumsuzluğun karşı konulmaz cazibesi
Ama iktidar ve ortakları, böyle kılpayı bir çoğunluğu arkalarına alıp, toplumun diğer yarısı yokmuş gibi davrandılar. Elde ettikleri çoğunluğu istedikleri her şeyi yapmak için yeterli gördüler.
“Yeni rejimin taşlarını oturtuyoruz”, “eski rejimin çapaklarını temizliyoruz” iddiasıyla, demokrasi ve hukuk adına geride kalan ilke, kural, değer, işleyiş, kurum artık ne varsa dümdüz üzerine gidiliyor.
Yalnızca güçler ayrılığı prensibi sonlandırılıp, bütün yetkiler tek kişide toplanmakla kalınmadı, kurumların fonksiyonları da uygulamada olağanüstü yetkilerle donanmış lidere kaydırılarak kurumsuzluk ve kuralsızlık olağanlaştırıldı.
Bir zamanlar rejim ve kurumları, askeri vesayetin tahakkümü altında iken, şimdi hemen her şey, hem devletin hem de partinin başı olan liderin kontrol ve yönlendirmesi altına girdi. Bu tek kişilik sistem varlığını, kuralsızlık ve kurumsuzluk zemininde, liderin olağan dışı bir güç temerküzüyle gösteriyor.
Doğru dürüst bir ideolojik omurgası olmayan, popülist ve dışlayıcı söylemlerle iktidara gelip, kısa sürede demokrasi dışına savrulan bu tür rejimler genel olarak otoriter popülist olarak niteleniyor. Kendi içinde çeşitleri de bulunuyor ama ortak özellikleri iktidara gelmek ve iktidarda kalmak uğruna her şeyi kullanmak.
Politik cephanelikte fazla bir şey kalmadı
Son yazılarımda üzerinde fazlaca durduğum bu sorunlarla sizi sıkmak istemem. Ama Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi uygulamalarıyla bu rejimin “normal”e dönme eşiğini geçtiğine bir kez daha dikkatinizi çekerim.
Yerli ve milli hamasetlerin istiap haddi sınırlı. Oradan buradan fışkırtılan saldırgan milliyetçi hezeyanların sirayet gücü artık eskisi gibi değil. Bekaydı, savaştı, terördü, dış düşmandı, işbirlikçilerdi filan derken fazla bir şey kalmadı. Çıplak gerçek gün gibi ortaya çıktı.
Yoksulluk, yolsuzluk, yalan dolan, süfli bir pragmatizm, ahlaki çürüme getiren ve esasen eşe dosta çalışan bu sistemin devamı için, Siyasi Partiler ve Seçim yasalarının değiştirilmesinin de çıkış filan olamayacağını kestirmek zor değil.
Şüphesiz muhalefetin bu şartlarda da demokrasinin ve kurumlarının kırıntısına sarılması gereklidir ve öyle de yapıyorlar. Ama bu yetmez. Türkiye’nin nereye sürüklendiğinin sürekli dile getirilmesi gerekir.
Demokrasiye sadakat ve toplumsal sorumluluk icabı Millet İttifakı, günlük gelişmelerin ötesinde, hem birlikte ve hem de ayrı ayrı AK Parti’yi ciddiyetle uyarmalıdır. İzlenen politikalar nedeniyle iktidarın hem kendini ve ülkeyi nereye sürüklediği, sonuç vermeyecek olsa bile, samimiyetle anlatmalıdır.
Bu da demokrasi mücadelesinin önemli bir boyutudur.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.11.2023
19.08.2023
6.05.2023
28.04.2023
17.04.2023
29.03.2023
22.03.2023
9.03.2023
15.11.2022
9.09.2022