Atilla YAYLA
İki yıl önce başlayan çözüm-barış süreci kritik bir döneme girmiş görünüyor. Ülke içinden ve dışından birçok mahfil süreci bitirmek ve savaşı tekrar başlatmak için çaba gösteriyor. Sivil toplumun sürece başlangıçta destek vermiş bazı kesimleri de tavır değiştirmiş vaziyette. Kimisi AKP nefretinden, kimisi ırkçılığın derin nüfuzundan, kimisi bir rant kaynağını kaybetmek istemediğinden dolayı sürecin altını oymaya, savaş kışkırtıcılığı yapmaya meyilli.
Türkiye'nin en mühim probleminin Kürt sorunu olduğunu düşündüğümü daha önce yazdım. Bunu bir kere daha tekrarladıktan sonra, soruna genel olarak nasıl baktığımı özetleyeyim. Kürt toplumu insan haklarıyla örtüşen tüm kültürel taleplerinde yüzde yüz haklıdır. Bu şu anlama gelir: Kürtlerin gasp edilmiş tüm insan hakları iade edilmelidir. Bunun için herhangi bir şart koşulması anlamsız ve ahlâk dışıdır. Bu hakların iadesi bir lütuf olarak da görülemez. Hiçbir siyasî mülahaza, ister ülkenin bütünlüğü ister başka bir şey gerekçesiyle olsun, bu haklara üstün gelemez, onları geçersizleştiremez. Kürtlerin insan haklarıyla örtüşen tüm siyasî talepleri de kayıtsız şartsız karşılanmak zorundadır. Şehirlerin kendilerini idare hakkı da bu çerçevede görülmelidir. Bunun dışındaki siyasî talepler bir maslahat meselesidir ve iki taraf arasındaki müzakerelerle, alıp vermelerle bir çözüme kavuşturulacaktır.
Bu dediklerimin olması şiddetin sonlanmasına, barışın tesisine bağlıdır. Bunun kolay bir iş olmadığı malum. Bunu ne bir gün içinde ne de hiçbir sarsıntı ve sıkıntı olmadan gerçekleştirebiliriz. Savaş en kolay iştir; barış ise en zor. Türkiye barışı tesis etmeyi ve problemi ebediyen çözmeyi başarmak zorunda. Bunun için ilk önce tarafların masada ne olursa olsun oturmaya ve çözüm yolunda ilerlemeye kararlı olması lâzım. İyi kötü bu irade var. Ancak, hem bazen karşılıklı iradelerde boy gösteren çözülme emareleri hem de süreci akamete uğratmak için çevrilmedik dolap kalmaması sivil toplumun çözüm-barış sürecine sahip çıkmasını hayatî hale getiriyor. İşte bu ihtiyacı gören farklı sosyo-kültürel ve sosyo-ekonomik arka plandan insanlar bir araya gelerek 'Her Şeyi Bırak Barışa Bak' platformunu oluşturdu. Yeni katılımlara hazır ve açık olan bu platform 4 Kasım'da İstanbul'da düzenlenen bir basın toplantısında aşağıda aktaracağım açıklamayı yaparak yola çıktı:
'Bugüne kadarki bütün barış denemelerimiz eski devlet aklının duvarlarına çarpıp parçalandı. Yıllarımızı, canlarımızı, çocuklarımızın geleceğine yatıracak kaynaklarımızı, uzadıkça anlamsızlaşan bir savaşta heba ettik. Ortak aklımız, ortak vicdanımız, bizi bize bağlayan bin yıllık hukukumuz, hakikatimiz felç edildi. Gerçekte var olmayan bir düşmanlığın peşinden 30 yıl sürüklenerek, gençlerimizi namluya sürülen mermiler gibi harcadık. Hep birlikte harcadık.
Şimdi ilk defa barışa bu kadar yakınız. Tarihimizin toplumdan en yüksek desteği alan yerli ve bize has projesi Çözüm Süreci'yle, ilk defa barışın kapısına kadar geldik. Artık barışın ışığını görüyor, sıcaklığını hissediyoruz. Elimizi tutsak dokunacağız. O kadar yakın, o kadar gerçek.
Ama yine yolumuza taş koyanlar var. Hükümet devirme girişimleriyle, sokak isyanlarıyla, itibarsızlaştırma kampanyalarıyla gözümüzü, gönlümüzü, dikkatimizi barıştan uzaklaştırmaya çalışıyorlar. En küçük aksaklıkta 'Süreç çöktü. Böyle barış olmaz' korosu devreye giriyor. Küçük ama etkili bir azınlık, aklımızı çelip bizi yeniden savaşa sürüklemek istiyor.
Bütün Türkiyelilere çağrımızdır:
Çözüm süreci, kesintiye uğratılan bin yıllık kardeşliğimizin yeniden tesisine sunulmuş büyük bir imkândır. Gerçek potansiyelimizi açığa çıkaracak büyük bir fırsat, büyük bir nimettir. Yeni Türkiye'nin kuruluşunda bir sıçrama tahtasıdır. Sadece bizim değil, bugün kanlı oyunlarda perişan edilen sınır komşularımızın da aydınlığa çıkış anahtarıdır.
Gelin bu defa savaş çığırtkanlarına izin vermeyelim. Onlar bir avuç, biz milyonlarız. Yeni Türkiye'nin yeni ortak aklını hep birlikte inşa edelim. Barışın ağır yükünü bir avuç fedakâr insanın omuzlarına bırakmayalım. İstasyonda tren bekler gibi barışı bekleyip, kenardan seyretmeyelim. Kardeş soframızı el ele, omuz omuza kurup, barışın tatlı meyvelerini hep beraber yiyelim. Bu sofrada hepimize yer var.
Büyük barışımızı kurmak için 'muhtaç olduğumuz kudret' kadim Anadolu topraklarının geleneklerinde mevcut. Yeter ki dikkatimiz dağılmasın, barışa odaklanalım.
Gelin Türkiyeliler;
Her şeyi bir kenara bırakalım. Barışa bırakalım'.
Ben bu çağrıyı üstüme aldım ve Her Şeyi Bırak Barışa Bak platformuna kapıldım. Her duyarlı vatandaşı aynı şeyi yapmaya ve sürecin aktörlerine çözüm-barış sürecinin sahibinin tüm toplum olduğunu bildirmeye, göstermeye davet ediyorum.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.04.2021
24.04.2020
12.02.2020
13.11.2019
28.07.2019
28.05.2019
22.05.2019
14.05.2019
12.05.2019
18.04.2019