Atilla YAYLA
Maalesef, yeterince zengin olmayan bir fikir hayatına sahibiz. Fikirlerin korkusuzca yeşermesi gereken ortamlar olan üniversitelere bakınca fikir sefaletini daha iyi görüyoruz. Aktüel tartışma mecralarından olan medyada da durum pek parlak görünmüyor. Yeni fikirlerin dile getirildiğini veya bilinen fikirlerin daha kuvvetli şekilde -yani delillerle, akılla ve mantıkla desteklenmiş biçimde- ifade edildiğine şahit olmak gerçekten zor. Özellikle medya platformlarında tartışma adına yapılanlara baktığımız zaman karşımıza çoğu zaman suçlamalar, lakap takmalar, etiketlemeler çıkıyor. Bu bizde ne yazık ki yaygın bir alışkanlık hâline geldi. Çoğu kimse usulüne uygun tartışma yapmayı bilmiyor, biliyorsa da bunun külfeti altına girmek istemiyor.
Tartışmalarda yapılan birçok hata var. En önemlilerinden biri meşruluk ile doğruluğun birbirine karıştırılması. Bu hata kutuplaşmanın fazla olduğu, gerginliklerin birbirini izlediği, herkesin kendi mahallesine kapanıp diğer mahallelere kulak kabartmadığı zamanlarda daha çok karşımıza çıkıyor. Türkiye'de durum epeydir böyle. Bilhassa Gezi olaylarından beridir tarafların konuşmayıp bağrıştığı ve fırsat bulduğunda birbirini fiziksel olarak veya manen yumrukladığı bir ortamda yaşıyoruz.
Meşruluk ile doğruluk arasında bir çakışma olması arzuya şayandır. Ancak, bu her zaman vuku bulmayabilir. Meşruluğa sahip olmak doğruyu yapmayı garanti etmeyeceği gibi doğru olanın otomatikman meşruluğu elde etmiş olacağı da söylenemez. İkisi arasında bir çatışma olduğunda hangisini tercih edeceğiz? Doğru olanı mı? Ya doğru olan herkes tarafından doğru görülmüyorsa ne olacak? Doğruluğun ölçüsü ne? Bir ideolojiden sadır olmak mı? Bilime dayanmak mı? Bir dinden veya dinî anlayıştan çıkmak mı? Kolektif doğruya ulaşılabilir mi? İnanan ile ateisti nasıl doğruda buluşturacağız? Veya sosyalist ile liberali? Daha da temelde, her konuda bir tane mi doğru vardır? Böyle olduğu kabul edilirse o doğruya inanmayanların durumu ne olacak? Bütün bu sorular gösteriyor ki, doğru üzerinde mutabakat arayışına çıkmak yanlış ve bir yere ulaşmamızı sağlamayacak bir yol.
Ya meşruluk nereden kaynaklanır? Daha somut soracak olursak, biz vatandaşlara zorla uygulanma kabiliyetine sahip kararlar alma gücüne sahip otoritenin bu gücünün meşruiyeti nerede yatmaktadır? Demokrasilerde yaşadığımıza göre siyasal gücün meşruiyeti halktan çıkar. Yani biz siyasal yöneticilerimize bir dine mensup olduğu, azınlık veya çoğunluk etnisitesinden geldiği, bilimi iyi bildiği vs. için itaat etme yükümlülüğüne sahip değiliz; siyasal otorite, mahallî olsun ulusal olsun, buna dayanarak, bizi bağlayan ve uymamız gereken kararlar alma yetkisine sahip değil. Açık konuşalım, demokrasilerde meşruiyet seçim kazanmaktan, seçilmiş olmaktan kaynaklanır. Ancak, meşru otoritenin her zaman doğruyu yapacağının bir garantisi yoktur. Hatta çoğu zaman otorite doğruyu yapsın demenin bile bir anlamı olmaz çünkü her konuda her zaman en azından iki -muhtemelen daha çok- doğru iddiası karşımıza çıkacaktır.
Ne var ki, bazı insanlarda doğruyu bildikleri kanaati çok güçlüdür. Böyleleri onların doğrularını benimsemeyen, bu doğrulara göre hareket etmeyen kamu otoritelerini şiddetle eleştirirler. Bu eleştiri kamu otoritesinin tercihini, kararını yanlış görmekle sınırlı kalmaz. Oradan, kamu otoritesinin meşruluğuna doğru uzatılır. Bu insanların doğrusunu izlemeyen otoritelerin meşruluğu sorgulanır ve meşruiyete sahip olmadığı iddia edilir.
Bunun örneklerini vermek kolay. Meselâ, sosyalistlere göre, mevcut hükümet sosyalist olmadığı için gayri meşrudur. Sosyalist olsaydı sosyalistler halkın desteği var mı yok mu bakmaksızın hükümeti meşru görürdü. Atatürkçülere göre meşruluk Atatürkçü olmaktan kaynaklanır. Atatürkçü olmayan hiçbir hükümet -büyük bir oy çoğunluğuyla iş başına gelmiş bile olsa- meşru olamaz. Tersi de varit. Bazı vatandaşlara göre de hükümetlerin meşruluğunun kaynağı başbakanın ve kabine üyelerinin dindar olmasıdır. Bütün bu anlayışlar yanlıştır.
Sonuç itibariyle, demokratik bir rejimin iyiliğini sadece doğrulukta veya meşruiyette arayamayız. İkisinin bileşimine ihtiyaç duyarız. Bazen doğruluk bazen meşruluk öne çıkar. Demokraside meşruiyetin kaynağı bellidir. Doğru çoğulluğunun doğurabileceği anlaşmazlık ve çatışmaları azaltmak için de, meşru iktidarların insan haklarıyla örtüşen alanlardaki yetkisini sınırlayabiliriz. Bu tür bir devlete literatürde “sınırlı devlet” denir. Kendi doğrularına kuvvetle bağlanmış insanların devleti onları diğer insanların da doğrusu hâline getirmek için kullanmak yerine devletin sınırlanmasını talep etmesi çok daha ahlâklı ve barışa hizmet edici bir tavır olacaktır.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.04.2021
24.04.2020
12.02.2020
13.11.2019
28.07.2019
28.05.2019
22.05.2019
14.05.2019
12.05.2019
18.04.2019