Atilla YAYLA
Fikir adamı ve köşe yazarı Taha Akyol, Hürriyet Gazetesi’nde “Hukuku savunmak” başlıklı bir yazı kaleme aldı (28 Ocak 2016). Akyol ciddî hukuk, tarih ve fikir çalışmaları olan, hukuk bilgisinden ve titiz araştırmacılığından hiç kimsenin şüphe edemeyeceği bir isim. Yazısında işaret ettiği üzere sık sık hukuk düzeni hakkında yazmak zorunda kalması hakikaten bir talihsizlik. Bu sadece onun değil belki de hepimiz için doğru. Bununla beraber, yazmaya devam etmek zorundayız. Kalem erbabı olarak daha iyi bir hukuk düzeni çabalarına en büyük katkıyı bu şekilde yapabiliriz.
Taha Akyol yazısında yargının siyasallaşmasından haklı olarak şikâyet ediyor. Yargı bürokrasisinin siyasal iktidara bakarak hiza almasının, onun çizgisine ve söylemine uygun iddianameler hazırlayıp davalar açmasının yanlışlığını vurguluyor. Bu şikâyete ve tespite bir ölçüde hak veriyorum. He ne kadar Taha Bey daha ziyade yakın dönemlere işaret ediyorsa da bu hastalığın yargıda uzun süredir var ve yaşamakta olduğunu hatırlatmak isterim. Maalesef ülkemizde yargı sistemi/yapılanması hukukun hâkimiyetine dayanan veya onu hedefleyen bir siyasî felsefe üzerine oturmadı. Yeni bir toplum yaratma siyasî projesinin sacayaklarından biri olarak kuruldu. Ülkede egemen hukuk/hukukçu zihniyeti bu şekilde oluştu. Tek parti Cumhuriyetinin demokratik Cumhuriyete dönüşmesi durumu değiştirmedi.
Bugünlerde yoğun hukuk okumaları yapıyorum. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin namlı hocalarının kitaplarını topladım. Bazılarındaki bilgi zenginliği, kavrama derinliği gerçekten hayranlık uyandırıcı. Meselâ Orhan Münir Çağıl tam bir hukuk felsefesi üstadı. Başkaları da var. Gelin görün ki, hukuk tarihinden etraflıca haberdar, hukukun kaynağını, amacını ve fonksiyonlarını çok iyi bilen bu isimler iş günlük siyasete gelince tipik Kemalist çizgiye dönüyor, bildikleri ve akademik hayatta savundukları her şeyi tabiri caizse yırtıp atıyor. Aynen bugün görevde olan bazı yargıçların birkaç sene önce bir anketi cevaplarken “devletim söz konusuysa hukuk filan tanımam” demesi gibi…
Türkiye’de yargı hiçbir zaman ülkede hukuk güvenliği, tarafsız ve yetkin hâkimler, terazisi iyi işleyen bir adâlet sistemi var dedirtici bir performans sergilemedi. Taha Bey’in haklı olarak şikâyet ettiği problemler de AK Parti ile başlamadı. AK Parti malum mirası devraldı ve şu veya bu ölçüde ona ortak oldu. Bu çerçevede, son davaların bazılarında hükümetin tavrının ve söyleminin hiç tesiri yok diyemeyiz.
Ancak, Türkiye’de tek güç odağı siyasetçi değil. Hukukçuların kendileri de bir güç odağı teşkil edebilir. Ayrıca, sivil görünümlü yahut üniformalı başka güç odakları da var. Bunlar uzun vadede siyasetçiden daha etkili. Nitekim 1960 darbesinin faillerinin Menderes’in idamına doğru yürümesinde ilişki tersineydi. Hukuk akademisyenleri siyasete bakıp hiza almadı, aksine, siyasete bizzat hiza verdi. “Kansız devrim olmaz” dedi ve darbecileri Menderes’i idam etmeye kışkırttı. 28 Şubat sürecinde savcılar bir başka güç odağı olan askerlerin talimatıyla -en azından telkiniyle- büyük demokratik meşruiyete sahip iktidar partisine kapatma davası açtı.
Türkiye son yıllarda başka bir olaya şahit oldu. Bazı yargı bürokratları, teokratik bir yapılanmaya bağlı olarak, hukuku gayri meşru iktidar mücadelesinin aracına çevirdi. Mesleğin kendilerine sağladığı dokunulmazlığa güvenerek seçilmiş siyasetçiye savaş açtı. Sonunda durum yargıya intikale etti. Bu çerçevede hazırlanan iddianameler, yürütülen davalar problemli olmazsa şaşırırım. Ama böyle bir savaşın açılmadığı ve hâlen yürütülmekte olmadığı iddiasına kimse inanmaz. Ortaya çıkan bütün veriler, hükümete karşı girişilen savaşta ön cephede yer alan yargı bürokratlarının koordineli hareket ettiğini, bir mekanizmanın parçası olduğunu, birçok hileye/suça bulaştığını gösteriyor.
Taha Akyol’un şikâyetlerine ve endişelerine ilke düzeyinde katılıyorum. Ancak, çizdiği tablonun eksik ve tek taraflı olduğu kanaatindeyim…
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları




























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.04.2021
24.04.2020
12.02.2020
13.11.2019
28.07.2019
28.05.2019
22.05.2019
14.05.2019
12.05.2019
18.04.2019