Atilla YAYLA
Günlerdir üzerinde tartışılan bildiriye imzacıları ve destekçileri “barış bildirisi” adını veriyor. Bazı medya organları ve yorumcular da bu adlandırmayı kabulleniyor ve kullanıyor.
Bildiri gerçekten bir barış bildirisi miydi? Barışa çağrı mıydı?
Barış itibarı yüksek bir kelime. Kullanana çoğu zaman saygınlık kazandırıyor. Bu bakımdan insan hakları, özgürlük ve demokrasiye çok benzemekte. Herkes tarafından kendi maksadı için kullanılabilmekte. Başka amaçları veya değerleri perdelemeye de hizmet edebilmekte.
Birisi barış istiyorum dediği zaman onun gerçekten barış istediğini düşünmeye meylederiz. Ancak, fikir ve siyaset tarihi barış kelimesinin her zaman ve herkes tarafından olağan anlamında kullanılmadığını ve barış talep ediyorum diyenlerin daima barış istemediğini gösteriyor. En kötü durumda barış kelimesi savaş taraftarlığını, tahakküm kurma talebini veya fiilî tahakkümü örtmek için kullanılıyor. Bu yüzden, barış istiyorum dendiğinde ne kast edildiğini anlamak için hem sözcüğün kullanılma bağlamına hem de kullananların ideolojik pozisyonuna bakmak lâzım.
Barış şiddetin yokluğu anlamına gelmekte. Barış negatif bir değer. Bir yerde beşerî aktörler arasında şiddet kullanımı yoksa barış vardır. Barıştan söz edebilmek için en az iki tarafın bulunması gerekir. Tek aktörle, tek aktörün davranışıyla barış tesis edilemez. Biri diğerine saldırıyorsa o tarafın saldırısına son vermesiyle veya iki taraf birbiriyle çatışıyorsa ikisinin de bundan vaz geçmesiyle barışa ulaşılır.
Barış kelimesini en çok dejenere ve istismar edenler sosyalistler. Olağan sosyalist jargonda barış sosyalizmin egemen olması anlamına gelir. Herkes sosyalist olur ve böylece tüm çatışmalar ortadan kalkar! Soğuk savaş zamanında komünist blok cephe örgütleri kullanarak demokratik ülkeleri içten etkilemeye çalışırdı. Bu tür örgütlerden biri Türkiye’de de uzantısı olan barış hareketiydi. Bağımsız görünmekle beraber Moskova’nın gösterdiği istikamette faaliyet yürüten bu hareket, meselâ silahlanma yarışında, Batı’yı -bilhassa Almanya’yı- içten frenlemeye çalışırdı.
Soğuk Savaş bitmesine rağmen o dönemin zihin ve siyaset alışkanlıklarının yaşamaya devam ettiğinin son örneği bu metinde yansıdı. Bildiri meşru demokratik siyasî otorite ile bir suç şebekesi arasında ayrım yapmıyor. Her ikisini de eşit meşruiyet seviyesinde görüyor. Hatta PKK’yı daha meşru sayıyor. Çatışan iki aktöre değil tek aktöre çağrıda bulunuyor. Diğer aktörün eylemlerini görmezden geliyor. Önce bir tarafı katliamla, sürgünle suçluyor, sonra aynı aktöre barışı tesis et diyor. Böylece tüm sorumluluğu o aktörün omuzuna yıkıyor. Bildiriyi okuyan bir yabancı ortada hiç sorun yokken güvenlik kuvvetlerinin tankla topla masum vatandaşların arasına daldığını ve önüne geleni öldürdüğünü zanneder. Oysa çatışmalarda tüm teçhizatlarına ve dikkatlerine rağmen çok sayıda güvenlik görevlisinin öldürülmesi karşılarında yoğun şiddet kullanabilecek şekilde eğitilmiş, donatılmış ve mevzilendirilmiş bir gücün olduğunu gösteriyor.
Bu bildiri bir barış bildirisinden ziyade taraflardan birinin -yani demokratik idarenin- diğerine -yani PKK’ya- teslim olması çağrısı. “Yerlileri” anladık, böyle bir bildiriye yabancılar niçin imza attı? Bir kısmı eksik bilgiden dolayı bunu yapmış olabilir. Ancak, Pol Pot katliamlarının destekçisi Chomsky ve Avrupa’da komünist suçların Nazi suçları gibi araştırılmasına ve kınanmasına karşı çıkan Habermas kafasındakilerin desteğinin ana sebebi ideolojik ortaklık olmalı.
Tekrar vurgulamak isterim ki, muhtevasındaki problemlere rağmen bildiriye imza koyanların üniversiteler tarafından idarî soruşturmaya maruz bırakılması ve işten atılması yanlış. Haklarında dava açılması daha da yanlış. Tutuklanmaları ise katmerli yanlış. Bu yollara tevessül etmek yerine bildiriye benim yaptığım gibi eleştiriler yöneltmek ve gerisini toplumun vicdanına bırakmak en doğrusu.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları




























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.04.2021
24.04.2020
12.02.2020
13.11.2019
28.07.2019
28.05.2019
22.05.2019
14.05.2019
12.05.2019
18.04.2019