Aydın ENGİN
Bangır bangır ya da ciyak ciyak bir TV reklamı: “İngilizler Happynew year derler, Fransızlar bonne année, İspanyollar feliz año nuevo derler. Türkiye’de vadaaaa deniyor…”
Reklamcı zat, yeni yılı bile metalaştıran berbat buluşuyla ister öğünsün, ister yerinsin, biz birbirimize içtenlikle “İyi bir yeni yıl” dileyelim, “Nice yıllara” diyelim. Kötümserlik ya da kof iyimserlik saçan siyaset bezirganlarına kulak asmayıp geçip gidenden daha iyi bir yılı ancak kendimizin yaratabileceğimizi bir kez daha bilince çıkarıp umudumuzu diri, inadımızı kavi tutalım…
Geçen yılbaşı yeniyetme TV habercileri Roboski cankırımının üstünden daha üç gün geçmişken, Diyarbakır sokaklarından “canlı”yayın yapıp “Diyarbakır yeni yıla büyük bir sevinç ve coşku ile giriyor” çığırtkanlığına vurmuşlardı. Bu yıl da aynı yaveleri yineleyip, aynı ayıbı tekrarlarsa öfkelenmek yerine, umursamayıp, yeni yılın Roboski’nin acılı annelerine yeni acılar tattırmamasını dilemeyi unutmayalım…
Yeni yıl için “Oooon, dokuuuuz, sekiiiiz…” diye geri sayım yapılırken, yeni yılın birkaç saniye geç girivermesine boş verip “Sıfııııır” demeden önce kısacık bir an duralım ve ülkenin hapishanelerinde, hele hele F tipi mapusdamlarının insansız ve betona kesmiş duvarları arasında yapayalnız volta atan gencecik kadın ve erkeklere dostça, arkadaşça bir göz kırpalım, kulaklarına “Bu da geçecek ve biz, ışıklı ve özgür bir geleceği bugünden kurmak için elini taşın altına koyanlar kazanacak” diye fısıldayalım.
Yılbaşı sofrasına anababamızla ya da çocuklarımız, kardeşlerimiz, arkadaşlarımızla oturduğumuzda ülkenin bir yerlerinde soğan kavurup ekmek banılarak karın doyurulan evler olduğunu da bir an için, kısa bir an için hatırlamak, düşünmek boynumuzun borcu olsun. İster bu yazıyı okuduğunda, ister o evleri anıp düşündümünüzde “Yav bırak bu popülist ayakları, bu sefalet edebiyatını” diye vıcık vıcık sırıtarak laf dokunduranlar olursa bildiğimiz okkalı bir küfrü ağız dolusu onlara fırlatıp yeni yılı gönlümüzce karşılamaya devam edelim…
Hepimize nice yıllar dilerim…
* * *
Meslektaşlarım için özel not: Herkes yılbaşı kutlarken gazetede nöbetçi kalıp, çay bardağına konyak koyup, neredeyse tek başına yılbaşı kutlamışlığım, dahası tatsız tuzsuz yeni yıl kutlaması haber ve mesajlarını gazeteye tıkıştırmak zorunda kalmışlığım çok oldu. Yani çaktırmamaya çalışsam da kederimle ve kaderimle başbaşa kaldığım çok oldu.
Yılbaşı gecesi nöbetçisi yazıişleri, haber merkezi ve haberci genç ya da yaşlı kadın ya da erkek meslek arkadaşlarımın yeni yıllarını, kederlerini ve konyaklarını paylaşarak kutlarım…
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Bunlar iyi günlerimizmiş, çok zor günler geliyor
31.01.2022 - Türkçe yazıldığı gibi okunur (mu?)
29.01.2022 - Eyvah İmamoğlu iyi yaptı; yaşasın İmamoğlu kötü yaptı
28.01.2022 - Sanıklar dün AKP’nin yargısını, iktidarını ve Reisi’ni yargıladılar
18.01.2022 - Safra kesesinin intikamı
17.01.2022 - Boğaziçi’nde bir yıl önce dün, şimdi bugün ve yarın…
3.01.2022 - Diyelim birkaç milyon liram var…
24.12.2021 - Sevinmek varken sövmek…
13.12.2021 - Yine promptersiz konuştu: İstanbul’un sahibi AKP imiş
6.12.2021 - Avrupa Konseyi'nin uzun sürecek sınavı başladı
4.12.2021
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
hayri irdal
tamamen yeni nesil dinci liberal tayfasının kafadan uydurduğu gerçeklikle hiç bir ilgisi olmayan "kemalizm" zırvalarından biri daha. asıl cumhuriyet devrimleri toplumdaki sınıfları biraz olsun ortadan kaldırmış ve görece fırsat eşitliği yaratmıştır. kahvecinin çocuğunu yurtdışında okumaya gönderen cumhuriyettir. şu anda yürütülen karşı-devrim ise bu kazanımları tersine çeviren, sınıflar arasındaki gelir farkını büyüten ve tüm politikalarını fakirleri ezmek üzerine kuran bir düzen.