Aydın ENGİN
Başbakanın o ünlü „demokratikleşme paketi“ni açıkladığı konuşması bitince ne yazacağıma çoktan karar vermiştim ama…
…Ama Doğan Akın da ne yazdıracağına çoktan karar vermişti:
- Abi T24 yazarları paketi yorumlayacak. Sen de onlardan birisin…
N’aparsın?
T24 direksiyonunda o oturuyor. İçimden “Olsun,kafama koyduğumu yarın yazarım” dedim.
Yarın (Salı) oldu. Tam bilgisayarın başına çökeceğim, T24 direksiyonundan seslenildi:
- Abi bugün T24 yazarları Cumhurbaşkanının konuşmasını yorumlayacak. Sen de onlardan birisin…
N’aparsın?
Oturdum, ancak Ankara gazetecilerinin becerebileceği “konuşma irdeleme sporu”nu yapmaya çabaladım. Beceremedim ama yine de bir şeyler karaladım.
Geldik düne, yani çarşambaya.
N’aparsın?
Yapmam gerekeni yaptım ve dün (Çarşamba) T24’e gitmedim. Evde olma özgürlüğünün tadını çıkarıp bilgisayar başına çöktüm; yazıya oturdum.
İşte o yazıyı okuyorsunuz…
Buyrun…
* * *
Erdoğan’ın paket konuşmasını hatırlayın; defalarca darbeler üstünde durdu; darbelerin ülkeyi geriye götürdüğünü, bürokratik vesayeset rejimini pekiştirdiğini vurguladı. Bunu daha önce de ve defalarca yapmıştı.
Ama hepsinde –hem de hiç sekmeden- iki –bence bir buçuk- darbeden söz ediyor: 27 Mayıs ve 28 Şubat…
Genç kuşaklar için not düşelim:
27 Mayıs ordunun 1960 yılında yaptığı bir darbedir. Darbe sonunda TBMM feshedildi (idamlık anayasal suç), seçilmiş Başbakan, Maliye Bakanı ve Dışişleri Bakanı utanç verici bir yargıla(ma)ma sürecinden sonra asılarak öldürüldü (insanlık suçu).
28 Şubat ise benim yakın meslek çevremde “Üçbuçukuncu darbe” diye anılır. Bugünkü AKP’nin annesi sayılmak gereken Refah Partisi’nin kapatılmasıyla noktalanan ve 28 Şubat 1997’de dokuz saat süren bir Milli Güvenlik Kurulu toplantısında alınan kararlarla başlayan “siyasal islamı tasfiye” sürecinin adıdır. Parlamento kapatılmadığı, parlamentodan kimse tutuklanmadığı, herşeyin perde arkasında yürütüldüğü siyasete üniformalıların (Ordu) ve sivil bürokrasinin (yüksek yargı) pervasızca müdahale ettiği o yüzden de bizim –haklı olarak-buçuk darbe diye adlandırdığımız bir dönemdir. 28 Şubat’ta demokrasinin ırzına tankla ve postalla değil “Dediklerimizi yapın yoksa döveriz haaa” tehdidiyle geçildi…
* * *
Genç kuşaklar için ikinci ve çok daha önemli bir not daha düşeceğim:
27 Mayıs 1960 su katılmamış bir askeri darbeydi.
28 Şubat biraz su katılmış da olsa yine bir darbeydi.
Ancak bu ülke 12 Mart 1971’de ve 12 Eylül 1980 iki darbe daha yaşadı.
Birincisinde (yani darbeler sıralamasına göre ikincisinde) Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan tek bir kişiyi öldürmedikleri halde idam edildiler. Kızıldere’de kuşatılan Mahir Çayan ve arkadaşları hiç bir kaçış olanakları yokken canlı ele geçirmek yerine delik deşik edilerek öldürüldüler. Binlerce (evet binlerce) kişi tutuklandı ve hapishaneye gitmeden önce polis ve (Bugünkü Ergenekon’in babası olan) kontrgerilla adlı örgüt tarafından insafsız işkencelerden geçirildiler. Ülkede sosyalistlere, demokratlara, aydınlara yönelik korkunç bir cadı avı yürütüldü. Askeri mahkemeler olmayan kanıtlarla, olmayan örgütler icat ederek yüzlerce kişiyi uzun yıllara mahkum etti.
Kanlı bir darbeydi. Ancak yine de üçüncü darbeye, yani 12 Eylül 1980 darbesine göre epey yumuşak sayılmalı. Çünkü 12 Eylül darbesinde 50 genç yurttaş idam edildi. Ancak Arjantin ve Şili cuntalarının uyguladığı faşizmle karşılaştırılabilecek bir faşist darbeydi. Sosyalistlerin, komünistlerin ve…Ve evet Ülkücü diye anılan ırkçı-milliyetçi hareketin üstünden silindir gibi geçti.Ülke gerçek bir dehşet dönemi yaşadı. Mamak, Metris ve ille de Diyarbakır hapishanelerinde yaşananların dille, yazıyla tanımlanması mümkün değil. Ancak yaşayanların kavrayabileceği bir dehşetten söz ediyorum.
Notlara burada nokta koyalım…
* * *
12 Mart ve 12 Eylül darbelerinden yara bere almayan, soruşturulmayan, işkence tezgahlarından geçirilmeyen, tutuklanmayan, mahkum edilmeyen bir kesim vardı: Siyasal islam.
Darbe öncesi dönemin sosyalist, komünist ve ülkücü diye anılan milliyetçi örgütleri kökleri kazınmak istercesine ezildiler. Buna karşılık dönemin yine aktif örgütlerinden Akıncılar (Akıncı Gençlik diye de anılır) ciddiye alınacak hiç bir soruşturmaya, koğuşturmaya uğramadı. Dolayısıyla o örgütün önde gelenlerinden –mesela- Recep Tayyip Erdoğan adlı akıncı genç de yara bere almadan yaşamaya devam etti.
Başbakan’ın darbelerden söz ederken 12 Mart ve 12 Eylül’den hemen hiç söz etmemesinin „Bana (bize) dokunmayan darbe darbe değildir“ anlayışından başka nasıl bir açıklaması olabilir?
Şiir okuduğu için üç beş ay tatil yapar gibi hapis yatan Recep Tayyip Erdoğan’ın hâlâ mağduru oynayıp, „Ah ben neler çektim; biz nelere maruz kaldık“ yollu mızmızlanmalarını duydukça kedinin bir şeyini görüp yarası olduğunu sanması gibi bir halk deyişi aklıma gelir ama tam olarak nasıl bir deyişti bir türlü çıkaramam…
12 Mart ve 12 Eylül darbelerini saymaya bile gerek duymadan birbuçuk darbeyle sınırlı bir demokrasi edebiyatı yaptığında ise sadece midem bulanıyor…
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları






































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2022
29.01.2022
28.01.2022
18.01.2022
17.01.2022
3.01.2022
24.12.2021
13.12.2021
6.12.2021
4.12.2021