Aydın ENGİN
Zaten hep gündemimizde, ilgi odağımızda olan medya üstüne iki yetmezse üç bölümlük yazı(lar) tasarlamıştım. İlki yayınlandı. Meraklıysanız şurayı tıklayıverin. Ama düzenli Tırmık okurları biliyor; bilgisayar tanrısının lanetine uğradım. Yazılar aksadı.
İyi de oldu. İlk yazının mürekkebi kurumadan
Biri artık alenen gazetelerinin ve televizyon haber kanallarının tümünün genel yayın yönetmenliğini fiilen üstlenmiş olan Başbakan, Hürriyet gazetesinin Kabataş’ta örtülü ve bebekli genç kadına saldırı olayının büyük ölçüde fos çıkması üstüne Hürriyet gazetesinin Latif Demirci karikatürü destekli haberi üstüne yağdı gürledi. Amiral gemisi diye anılan Hürriyet’in boğulacağını şimdiden haber verdi. Gemi nasıl boğulur bilemiyorum ama Başbakan’ın “amiral battı” oynamadığı da belli. Bakalım Başbakan Hürriyet’i nasıl “boğacak”; göreceğiz…
İkinci medya olayı bir kadın gazetecinin (gazeteci?) yolladığı yazıyı basmak istemeyen yayın yönetmenine, Derya Sazak arkadaşımıza, “Derya abi yazıyıbas. Korkma başbakan kızmayacak; tersine sevinecek. Bana güven, ben aileye çok yakınım” dediği bir SMS günışığına çıktı.
Okurlar, seyirciler kendi meşrep, siyasal tercih ve ideolojik yönelimlerine göre Hürriyet’e kızdılar ya da alkış tuttular; kadın gazeteciyle dalga geçtiler ya da telefon mesajı ayıbını (Hem de ne ayıp!) sessizce geçiştirmeyi yeğlediler.
Ama tutum yukarıdakilerden hangisi olursa olsun topun ağzına konan gazeteciler oldu. Örneğin o kadın gazetecinin düştüğü zelil duruma kimileri mizahla yaklaşarak, kimileri sövüp sayarak tepki verdiler ve galiba rahatladılar; ötesini sorgulamadılar.
Medya konusunu tartışmaya çalıştığım bu yazılardan birincisinde Türkiye’de medyanın büyük sermayelere hükmeden sanayici, müteahhit, ithalatçı, ihracatçı, bankacı gibi işadamları ve şirketlerce kendi çıkarları için bir silah olarak kavrandığı ve kullanıldığına işaret etmiştim.
Ama medyanın önemi bundan ibaret değil. Zaten bundan ibaret olsaydı önlenebilirdi. Mesela Batı Avrupa ve İskandinav ülkelerinde medya patronlarının ekonominin başka dallarında faaliyet göstermelerini önleyen bir dizi yasal düzenleme var.
Dahası medyayı siyasal iktidarlara ya da rakip şirketlere karşı bir silah olarak kullanıp çıkar sağlamaya kalkanlar karşılarında demokrat kamuoyunu bulurlar ve analarından emdikleri süt burunlarından getirilir.
Ancak günümüzde medyanın –tabii öncelikle görsel medyanın, yani TV’lerin- çok daha sinsi ve ürkütücü işlevleri var.
* * *
1990’lardan itibaren uydu, yarı iletken, mikroçip, bilgisayar,internet gibi iletişim araçlarında yaşanan bilimsel teknolojik devrim elbette hayatımızı kolaylaştırdı; dünyayı küçülttü; haber alma ihtiyacımızı benzeri görülmemiş ölçülerde genişletti; zenginleştirdi.
Ama bu gerçeğin bir yüzü.
Gelelim öteki yüzüne: Benzeri görülmemiş bir medya saldırısı altındayız. Özellikle ana akım medya diye adlandırılan, ancak çok büyük sermaye sahiplerinin kurabileceği, yürütebileceği, zarar etse bile zararının karşılanabileceği bir medyanın saldırısı.
Mutfakta bulaşık yıkayan kadın, sesi mutfağa da ulaşan radyodan; masa başında çalışan, odada sesi kısılmış ama sık sık göz atılıp, gerektiğinde sesi açılıveren televizyondan; çok sayfalı bol ekli gazetelerden; haber kanallarından, dişçi muayenehanesindeki bekleme odasında taburenin üstünde duran pahalı kâğıtlara basılmış bol resimli dergilerden; ana akım medyanın TV ve gazetelerinin internet versiyonlarından, cebe sığan akıllı (akıllı ?) telefonlardan üstümüze ha bire bilgi yağıyor, information yağıyor, yorum yağıyor, haber yağıyor…
Şimdi yalın bir soru soralım: Ancak çok büyük sermayelere sahip kapitalistlerin mutlak sahipleri olduğu ana akım medyadan bize hangi haberler, hangi bilgiler, hangi yorumlar aktarılabilir?
Sistemin (Kapitalist sistem diye ayrıca eklememe gerek var mı ?) evet, sistemin özüne ilişkin haber, yorum, bilgi ve değerlendirmelerin sınırı nerededir ve bu sınırı kim çizer?
Herhalde gazeteci değil. Hele hele mesleğinin ilkelerini çiğnememeye kararlı,halkın haber alma hakkını (ihtiyacını değil hakkını) ete kemiğe büründürmeyi meslek hedefi bellemiş habercinin, yorumcunun, yazı işleri masası, haber merkezi gibi terimlerle andığımız yerlerdeki gazeteciler değil!..
Bir üst paragrafta değindiğim ilkelere bağlı kalmaya çabalayan, ama evin kirasını, bebeğin sütünü, çocuğun harçlığını da sürekli hesaplamak zorunda kalan meslektaşlarımız bugün mesleklerini acı çekerek, kendilerinden hoşnut olmadan ve en önemlisi bu harikulade meslekte mutsuzluk çemberi ile kuşatılmış olarak yapıyor ve yaşıyorlar.
Medyayı sorgulayacaksak medya prensi dediğimiz ve patronun, patronunun göbekten bağlı olduğu siyasal iktidarların gözünün içine bakan bir avuç karar vericiyi bir yana bırakın, sorgulayacağımız gazeteciler olamaz.
Silah fabrikasının işçisini, ustabaşını, mühendisini değil silah üreticisi ve tacirini sorgulamak gerekmez mi?
Büyük sermayenin kitlelerin bilincinin oluşmasında ana silahı, temel aracı –artık- ana akım medyadır. O aracın direksiyonunda ise gazeteciler değil medyaya yatırım yapmış medya patronları oturuyor.
Rastgele bir örnek veriyorum: Irak işgali ile sonuçlanan savaş arifesinde medyayı (Sadece Türkiye medyası değil) dünya medyasını hatırlayın yeter.
* * *
Karanlık bir tablo mu çizdim?
Evet.
Çünkü 21. yüzyılda medyanın durumu ve işlevi pek karanlık da ondan.
Peki, bir umut ışığı, bir çıkış yolu yok mu?
Olmaz olur mu?
İnsan varsa her zaman umut vardır ve her zaman bir çıkış yolu vardır…
İlk fırsatta o umudu yazmak üzere bu konuya nokta koyuyorum…
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Bunlar iyi günlerimizmiş, çok zor günler geliyor
31.01.2022 - Türkçe yazıldığı gibi okunur (mu?)
29.01.2022 - Eyvah İmamoğlu iyi yaptı; yaşasın İmamoğlu kötü yaptı
28.01.2022 - Sanıklar dün AKP’nin yargısını, iktidarını ve Reisi’ni yargıladılar
18.01.2022 - Safra kesesinin intikamı
17.01.2022 - Boğaziçi’nde bir yıl önce dün, şimdi bugün ve yarın…
3.01.2022 - Diyelim birkaç milyon liram var…
24.12.2021 - Sevinmek varken sövmek…
13.12.2021 - Yine promptersiz konuştu: İstanbul’un sahibi AKP imiş
6.12.2021 - Avrupa Konseyi'nin uzun sürecek sınavı başladı
4.12.2021
Yazarlar
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
































































Behram Kale
ABDde Temsilciler Meclisinin "yerel" islere, Senatonun da "dunya" islerine "baktigini" soylemek icin Murat Belge olmak gerek herhalde. Yerel ve dunya isleri gibi sozler tamamen anlamsiz. Her iki meclis te federal olduklari icin ABDnin tumunu ilgilendiren islerle yukumludurler. Zaten yasalar her iki meclisin onayiyla yapilir. Arastirma Komisyonlari da iki meclis arasinda yerel ya da dunya islerine gore falan ayrilmaz.
yunus güler
ülkemizin ihtiyacı olan model nedir,e cevap arıyorsak,yerelin güçlendirilmesi,1 M.V lik dar bölge seçim sistemi ,adayların en az 10 yıldır ,o seçim bölgesinde yaşıyor olma zorunluluğu,yerel erkin,hizmete endenksli yetkilerinin artırılması,yerel kamuoyu,yerel gündemin,sağlıklı biçimde oluşturulmasının önündeki engellerin kaldırılması,siyasetin finansmanının şeffaflığı,kirli para etkisine kapalılığını sağlayıcı yaptırımlar.Yerel refahı artırma,hizmeti öne alma gündemi olmayan siyasi oluşumların ,yerelliği savunmaları,etnisite,meshep,yöre istismarcılığı nı siyasi sermaye yapma fotoğrafı veriyor.