Aydın ENGİN
Sonuna geldiğimiz 2019 boyunca (aslında öncesinde de) içimiz karardı. Siyasetin tutsak aldığı, ilkbaharda yeşeren dalları, sonbaharda ağaç diplerini bir renk cümbüşüne döndüren yaprak dökümünü, denizin ak köpüğünü ve şiirler çağrıştıran ısıtan mavisini, göçmen kuşların gidişini ve dönüşünü fark edemedik.
Ütopya sözlük anlamıyla "olmayan ülke" demek. Ama artık insanlara mutluluklar getirecek; haksızlığı, zulmü, yoksulluğu kovacak; adalet ve yaşama sevincini armağan edecek bir ülke anlamında kullanılıyor.
Türkiye için, içimde alçak gönüllü, azla yetinebilen, hiç olmazsa iç karartmayan bir ütopya büyüttüm, O ütopyamı yazıya döküp kendimin ve sizlerin yüreğini ısıtmak istedim.
Bilgisayarın başına işte bu has niyetlerle oturdum ve yazmaya başladım…
* * *
2020'de seçim var. Yanılabilirim elbet. Ama olsa ne iyi olur…
Üstelik böyle düşünmek için hiç de önemsiz olmayan nedenler var.
Bir kere bu iktidar, ekonominin yükünü taşıyamayacağı için seçime gitmek zorunda kalacak. Öyle ya, tırmanışı dur durak bilmeyen işsizlik, özellikle genç işsizliği; tepeden denetimli TÜİK'in enflasyon oranlarına kulak asmayan pahalılık; askeri harcamalardaki çılgın artış; saçma gerekçelere dayandırılan ve ülkeyi bir savaş ekonomisinin eşiğine sürükleyen dış politika…
Evet, diyelim 2020'de seçim var.
Devletin dizginlerini 18 yıldır elinde tutan AKP bu seçimi kaybedecek. Seçimden sonra İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimini dudak uçuklatan bir farkla kazanan "adı konmamış ittifak" devam edecek. Buna Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu'nun 2019 sonunda kurmuş olacakları partileri de ekleyelim. Onlar da AKP'nin kemik seçmeninden toplamda yüzde 15'i bulabilecek oy koparacaklar ve bu AKP iktidarının tepe taklak çöküşünü kesinleştirecek…
Yani "2020'de seçim olacak ve AKP seçimi kaybedecek" öngörüsü hiç de yabana atılacak bir öngörü değil; tersine gerçekçi aritmetik hesaplara dayanan bir gelecek okuması.
Bu veriler bağlamında bir "ütopya" okumaya var mısınız?
Öyleyse buyrun.
* * *
Seçim bitti ve hiçbir parti (AKP dahil) tek başına hükümet kuramıyor. AKP Reisinin koltuk değneği MHP'nin oyları da yetmiyor. İster istemez başka bir koalisyon seçeneği üstüne görüşmeler başlıyor.
CHP'de Canan Kaftancıoğlu, Ekrem İmamoğlu, Selin Sayek Böke, İlhan Cihaner, Sezgin Tanrıkulu gibi siyasal çizgileri birbiriyle zıt olmayan, ama aynı da olmayan, ancak CHP'nin geleneksel devletçi ve milliyetçi çizgisinden de kimi az, kimi çok uzak siyasetçiler, Kılıçdaroğlu yönetimini ikna etmeyi başaracaklar ve CHP "Eğer sosyal demokrasiye fazla kayarsak parti içinde milliyetçi kanadı karşımıza alırız, seçmen kitlemizde de parti milliyetçilikten görece uzaklaştığı için oy kaybederiz" saçmalığına tutsaklıktan kendini kurtaracak.
Bitmedi. Artık Anayasa Mahkemesinden başlayarak daha aşağılara kadar yargı erki, üstündeki benzeri görülmemiş siyasi baskı görece hafiflediği için biraz daha "hukuka uygun" kararlara tanık olunacak. Keza Hakimler Savcılar Kurulunun, yargıçlar ve savcılar üstünde cezalandırıcı tayin ve terfi baskısı katlanılabilir boyutlara indirgenecek. Sulh Ceza Hakimliği gibi otomatik tutuklama makinasına dönüşmüş yargı kurumları tasfiye edilecek.
Sayıları pıtrak gibi çoğalmış vakıf üniversiteleri içindeki çürüklerin ya tasfiye edileceği ya da kendilerine çeki düzen vermek zorunda kalacakları bir süreç başlayacak. Yüksek lise bile olamayan, intihalci profesörlerin, doktorası internetten "kes-yapıştır tekniği" ile yazılmış öğretim görevlilerin kol gezdiği, üniversite değil ticarethane olan pek çok vakıf üniversitesine aktarılan kamu kaynakları ait oldukları alana, kamu üniversitelerine yöneltilecek. Bilimsel ve yönetsel özerkliğe kavuşmuş üniversiteler için bir reform tasarısı Meclis'te görüşülmeye başlanacak, Tasarıda YÖK'ün yok edilmesi açık seçik bir ilke olarak yer alacak.
Keza kamu ihalelerinde "tekelleşmiş" çok az sayıdaki müteahhit firmalarının bedel olarak parasal destek sağladıkları okuru ve izleyicisi kalmamış ve kimilerin "havuz medyası", kimilerinin "AKP medyası" diye adlandırdıkları, yazılı ve görsel medya organları "havuzun suyu" kesilince ya kendi kaynakları (satış ve reklam gelirler) ile varlıklarını aşırı ölçülerde küçülerek sürdürecekler ya da medya mezarlığına gömülecekler.
Başkanları seçilmiş belediyelere kayyım atanmasını sağlayan yasal olanaklar kaldırılacağı gibi kayyım atanmasını imkansız kılacak anayasal değişiklikler için düğmeye basılacak.
Daha da önemlisi Kürt halkının eşit haklı yurttaş olarak tanınmasını, anadillerini özgürce öğrenme ve öğretme haklarını tanıyan, hapisteki bütün HDP yönetici ve yandaşlarının derhal tahliye ve hızlandırılmış bir yargı süreci ile beraat ettirilecekleri bir yargısal işleyiş gecikmeden başlayacak, hızla yol alacak.
Bunların yanısıra…
* * *
Hayır. Burada duralım.
Bu yazdıklarım "Ütopya dediysek bu kadar da abartılı değil, değil yani" dedirtecek gibi gelmeye başladı bana.
İyisi mi ütopyaya burada nokta koyalım ve "Her ütopyanın bir de distopyası olur" diyen kadim atalar sözünü hatırlayalım. (Böyle bir atalar sözü yok, diyenlere cevap: Yoksa da ben yazdım ve artık oldu).
Şimdi bir de bir "distopya" okumaya ne dersiniz?
Peki öyleyse, buyrun…
* * *
2020'de genel seçim oldu ve sandıklar açıldı.
Sonuç çok kısa ve net: AKP kaybetti.
AKP ve MHP dışında kalan partiler arasında henüz koalisyon görüşmeleri başlamadı. HDP'nin 90 milletvekilinden fazla (kesin olmayan sonuçlara göre 106) milletvekili çıkarması kimi partilerde bir burukluk yarattı. Çünkü HDP'siz bir koalisyon artık mümkün değil. Nitekim muhalefet partileri ise hükümet kurulamadığı bahanesi ile seçimin tekrarlanması riskini göze alamadıklarından HDP ile koalisyonunun ön koşullarını tartışıyorlar.
Muhalefet partilerinin tümünde ve çok geniş bir seçmen kitlesinde bir zafer sevinci gözleniyor(du).
Bu sevinç kısa sürdü.
İlk açıklama Cumhurbaşkanlığından geldi. HDP tahminlerin üstünde milletvekili çıkardığı ve AKP için kale sayılan kentlerde CHP'nin ağır basması hile yapıldığı, oylar çalındığı için seçimin geçerli sayılamayacağı açıkça ifade edildi.
Ardından Yüksek Seçim Kurulu bütün yurtta oyların yeniden sayılmasına karar verdi. Muhalefet partilerinin çok güçlü ve ortak itirazları YSK tarafından reddedildi.
Bütün yurtta çok büyük protesto gösterileri başladı. Cumhurbaşkanlığı bu protestoları "Gezi olayları sırasında devleti yıkma hedeflerine ulaşamayan iç ve dış güçler şimdi de seçim bahanesiyle kaos ortamı yaratmaya çalışıyorlar. Devletimiz buna seyirci kalmayacaktır" diyerek yanıtladı.
Protestoların sona ermemesi üzerini polise gerekirse ateş açma talimatı verildiği duyuldu. Ancak, bu da sonuç vermedi. Bütün büyük kentlerde şiddetli protesto eylemleri patladı. Protestocular parti bayrak ve sloganı kullanılmadan sadece demokrasi ve adalet vurgusu yapılmasında uzlaşmışlardı.
Gösterilerin sonlanmaması üzerine bütün yurtta OHAL ilan edildi. Valiler ve kaymakamlar Cumhurbaşkanlığınca yayınlanan bir KHK ile olağanüstü ötesi yetkilerle donatıldılar. Bütün yurdu daha önce benzeri görülmemiş bir tutuklama dalgası kapladı. Var olan hapishanelerin kapasitesi yetmeyeceğinden pek çok askeri kışla ve kamu binası geçici hapishane olarak kullanılmaya başladı. Bazı illerde spor salonları ve stadyumlar da geçici hapishane olarak kullanılmaya başladı.
Ülkedeki başta Nakşibendi tarikatı olmak üzere Sünni tarikatların hemen hepsi iktidara bağlılıklarını açıkladılar ve protestoculara karşı harekete geçebileceklerini belirten bildiriler yayınladılar. "Cübbesiz" diye anılan bir din adamı "Miladi 2002, hicri 1423 tarihinde iktidarı alan müslümanlar onu kaybetmeyecekler ve ne pahasına olursa olsun müdafaa edeceklerdir. Bundan kimsenin şüphesi olmamalıdır" dedi. "Cübbesiz"in açıklaması AKP medyasının tümünde "İşte milletin cevabı" ortak manşeti ile yayınlandı.
Kısa süre sonra genel seçim geçersiz sayıldı ve bütün yurtta sükunet sağlanıncaya kadar yeni seçim yapılmayacağı açıklandı. Meclis çalışmaları da kısa olmasına çaba gösterileceği belirtilen bir süreyle durduruldu…
Avrupa Birliği'nden çok yoğun bir protesto geldi ve seçim sonuçları kabul edilene kadar Türkiye'nin Avrupa Konseyi üyeliğinin dondurulduğu açıklandı. Buna karşılık ABD'de Trump ve Rusya'da Putin alınan önlemleri anlayışla karşıladıklarını belirten ortak bir bildiri yayınladılar.
Ardından…
* * *
Hayır. Devam etmeyeceğim.
Yazdığım distopya beni bile ürküttü. Buraya kadar yazdıklarımı baştan sona yeniden okudum... Fark ettim ki bu yazıdaki ütopya mümkün değildi; distopya ise baştan sona yazarın habis ruhunu yansıtıyordu.
O yüzden bu Tırmık'ı çöpe atmaya karar verdim…
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.01.2022
29.01.2022
28.01.2022
18.01.2022
17.01.2022
3.01.2022
24.12.2021
13.12.2021
6.12.2021
4.12.2021