Ayhan ONGUN
Ülkemizi on yıllardır huzursuz ve mutsuz eden terör sorununu bitirmek ve kalıcı bir barışı tesis etmek adına yapılan çalışmalar sürdükçe, sürece destek verenlerin sayısı da artıyor.
Değişik bölgelerde, yine farklı çevreler tarafından oluşturulan barışa yönelik platform ve sivil girişimlerin de bunda rolü büyük.
Ama’sız, fakatsız, ön şartsız barışı isteyen ve samimiyetle bunu savunanlar çoğaldıkça, karşı çıkmanın bir yararı olmadığını görenler taktik değiştirdiler.
Anketlerde barışa destek verenlerin oranı yükselince “barışı kim istemez, anketlerin aksine yurttaşlarımızın tamamı barış istiyor” gibi bir savunuyla, barışın önüne engeller çıkarmaya çalışan mahcup ve anlamsız tavırlarını gizlemeye çalışıyorlar.
Oysa hepimiz biliyoruz ki, kaos ve karmaşa ortamından medet umanlar, AK Parti iktidarından kurtulmak için terörün devam etmesinin uygun koşulları yaratacağına inanan aymazlar, barış düşmanı kan emiciler; hala ve inatla barış gönüllülerine saldırıları sürdürüyor, barış ortamını sabote etmeye çalışıyorlar.
Ancak görünen o ki, tüm politikalarını terör, korku ve çözümsüzlük üstüne oluşturmuş olanlar müthiş panikteler.
Çünkü onlar ümidin düşmanıdırlar, akar suyun, meyve çağında ağacın, serpilip gelişen hayatın düşmanı……………
Yukarıda sözünü ettiğim savaş çığırtkanlarının dışında; süreci yeterince takip edemeyen, bilgi eksiği olan ya da iyi niyetli kaygıları olanları ayrı tutmak istiyorum.
Barış sürecinin neresindeyiz? sorusunun cevabı da burada gizli aslında.
İçlerinde siyasetçi, aydın, yazar, sanatçıların ve CHP li milletvekillerinin de bulunduğu 114 kişinin imzaladığı ve kamuoyuyla paylaştığı “Barış için Özgürlükçü Demokrasi” bildirisinden sonra yöntem farklılıkları olsa da halkın büyük çoğunluğunun desteklediği, kabullendiği bir noktadayız barış sürecinin.
Bu sürecin; iyi niyetli, endişeli kesimleri ikna aşamasına geldiğini söylemek mümkün.diye düşünüyorum. Bunu yaparken de “bak, nasıl haklı çıktık, nasıl da yola geldiniz” gibi üstenci bir tavırla değil, anlamaya, dinlemeye, anlatmaya dönük bir yaklaşımla ve sabırla, barış sürecinin demokrasi ve özgürlük alanlarımızı genişletmede sağladığı olanakları ortaya koyarak ikna etmek!
Tüm bu gelişmeler yaşanırken, kimilerinin içtenlikle, kimi kesimlerin de özellikle ve kafa karışıklığı yaratarak süreci baltalamaya yönelik, yapmaya çalıştıkları polemiklere de kapılmamak gerekiyor.
“Demokrasi ve özgürlükler olmadan barış olmaz” diyenler kadar; “barış olmadan demokrasi ve özgürlük mümkün değildir” diyenlerin tuzağına düşmemek gerekiyor.
Hiç kimse ya da grubun insanları anlamsız bir ikilem içerisinde bırakmaya, barış ve demokrasi kavramlarını birbirinin karşıtı gibi göstermeye hakkı yoktur.
Barış ve demokrasi birbirlerini besleyen, bütünleyen kavramlardır.
Nasıl gerçek anlamda özgürlükçü bir demokrasi için mutlak bir barışa ihtiyaç varsa, demokratik hak ve özgürlüklerle tamamlanmamış bir barışın da kalıcı olamayacağını görmek ve kabul etmek gerekiyor.
Aksi halde birini, diğerinin karşısına koyma ya da mutlaklaştırma; sonuçta barış karşıtlarının işine yarar ki hiçbir demokratın bunu isteyeceğini düşünemeyiz.
Yalnız kendisi için demokrasi isteyenler gibi, barışı da kendi çıkarlarını sürdürmek, iktidarını pekiştirmek için yapmak isteyenlere karşı da uyanık olmak zorundayız.
Herkes için demokrasi istiyorsak, Barış, hemen şimdi! demek zorundayız.
Çözüm sürecinde yaşanan en önemli sıkıntılardan biri de Akil İnsanlara yönelik yapılan akıl almaz saldırı, hakaret ve tacizlerin yaşanması.
Bu heyetin oluşturulmasına yönelik yöntemsel eleştirilerimiz olabilir. Ve hatta böyle bir heyetin varlığını gereksiz ve anlamsız da bulabiliriz.
Ancak iktidar partisine ve onun liderine olan kin ve nefretimizi bu insanlar üzerinden, üstelik de çok acımasızca ifade etmenin, her biri alanında kendini kanıtlamış insanları itibarsızlaştırmaya yönelik söylem ve eylemlerde bulunmanın, hiçbir haklı ve meşru gerekçesi olamaz.
Akil insanlar olmasa da, sürece karşı çıkan savaş kışkırtıcıları her türlü çirkin oyunlarını sergileseler de bu güzel ülkeye barış gelecek!
İktidarın otoriter tavrına, muhalefetin anlamsız karşı çıkışlarına inat; beyaz gelinliğiyle bir gelin gibi nazlı nazlı, süzülerek gelecek barış.
Dersim dağlarına da bahar gelecek, halaya tutuşacak insanlar, birlikte türküler söyleyecekler kardeşçe, barış içinde birlikte yaşayacak ülkemin tüm insanları!
Ve gür, tok sesiyle şiirler söyleyecek işçiler
“yaşamak, bir ağaç gibi tek ve hür/ ve bir orman gibi kardeşçesine…
Bu hasret bizim!”
Yazarlar
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.08.2021
31.03.2021
17.03.2021
3.02.2021
23.10.2020
30.09.2020
28.07.2020
19.05.2020
15.05.2020
19.03.2020