Ayhan ONGUN
Ülkemizde terör olaylarının geldiği son noktaya baktığımızda, giderek bu insanlık dışı eylemlere toplumun alıştığını, kanıksadığını görüyoruz.
Eskiden bu tür terör olaylarının ardından toplumsal bir refleks oluşur, kitlesel tepkiler örgütlenir ve bir anlamda yılgınlığa düşmeyeceğimiz mesajı verilmeye çalışılırdı.
Oysa bugün geldiğimiz noktada, teröre kaşı direnç gösterme yerine, terör olaylarının çıkabileceği yerlerden uzak durmaya ve hatta mümkünse, mecbur kalmadıkça sokağa çıkmamaya, kalabalık yerlerde bulunmamaya çalışıyoruz.
Bir anlamda, tam da terörü besleyenlerin, terörden beslenenlerin ekmeğine yağ sürmüş oluyoruz.
Çünkü, terörün yönü, adresi yoktur.
Nerede, kimi hedef alacağını önceden kestirmek mümkün değildir.
Terörüne tek hedefi vardır.
Toplumda karamsarlık, umutsuzluk, kaos yaratmak.
Halkı korkularına yenik düşürmek.
Tıpkı şu an içinde bulunduğumuz durum gibi.
Mavi sularda yüzmek yerine korku havuzunda yüzüyoruz.
Korkularının esiri olmuş bir toplumu yönetmek çok daha kolay olacaktır.
Böyle bir topluma sahip ülkenin tüm maddi değerlerine sahip çıkmak, ele geçirmek, manevi ve moral değerlerini yok etmek hiç de zor olmayacaktır.
Siyaset kurumunu itibarsızlaştırmış, siyasileri liderlerin kucağına atmış,
En temel anayasal kurumlara karşı yurttaşların güvenini sarsmış,
Ve bireyleri devletine biat etmek zorunda olan birer kul haline getirmişseniz,
İnsanlar o korku havuzlarından çıkamaz ve gün gelir korkularının esiri haline gelirler.
En tehlikelisi de bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olanların yazdıkları senaryolara inanmaya hazır, komplo teorilerinin peşinde koşan, felaket tellallığına soyunanların yarattıkları panik hali.
Şimdilerde tam da bu panik halindeyiz ve ne yazık ki, toplumu en çok da paranoyalarını halka dayatmaya çalışan art niyetli kişi ve gruplar yönetiyor.
Peki bu sancılı durumdan nasıl çıkarız?
Ülke ve toplum nasıl normalleşir?
Yeniden bir barış ve huzur iklimini oluşturmanın koşullarını nasıl yaratırız?
Tüm bu soruların tek ve bilinen bir cevabı yok ne yazık!
Barışın sağlanabilmesinin yolu savaştan vazgeçmektir kuşkusuz.
Ancak toplumda öylesine kavram kargaşası var, kafalar öylesine karışık ki, her fırsatta toplumda kin ve nefret tohumları saçanlar, kendilerini barış savaşçısı gibi göstermeye çalışıyorlar.
Öyle olduğu içindir ki, toplumu zehirleyen bu müthiş algı operasyonları yüzünden; yıllardır kendi halkına zulmeden diktatörler, halk kahramanı; iktidarı babasından miras gibi devralanlar, demokrasi havarisi ilan edilebiliyorlar.
Uluslar arası ilişkilerde karşılıklı çıkar ilişkilerinin belirleyici olduğunu görmek istemeyenler, kendilerine “kadim dost” ya da “ebedi düşman” arama telaşı içine giriyorlar.
Zamanın ruhunu yakalamak yerine, var olan önyargılarının, vazgeçilmez doğmalarının esiri olanlar; “hiçbir koşulda ve her şeye rağmen değişmemiş olmanın kibiriyle” kendi yalnızlaşmalarına gerekçe yaratmaya çalışıyorlar.
Kendi olmak yerine, öteki üzerinden düşünen, tartışan, fikir beyan eden, daha doğrusu kendisi gibi yaşamak yerine ötekine göre yaşamayı tercih edenler, sisteme muhalif olmak yerine, ötekine düşman olmak kolaycılığına yöneliyorlar.
Toplumun içine düştüğü bu ruh halinden çıkabilmesinin, geleceğe olan umut ve inancını sürdürebilmesinin tek yolu, önce bu korku havuzundan çıkmak olmalıdır.
Barış denizinin derin sularına atıp kendimizi, yüzümüzü güneşe dönüp, gelecek, güzel günlerin hayalinı kurmak varken; asırlardır umudumuza düşman, ekmeğimize, alın terimize, emeğimize düşman kan emicilerinin oyununa gelip, korkularımıza yenik düşmek niye?
Niye bu düşmanlık?
Yüreğimize saplanan bu kin, nefret neden?
Gelin hep birlikte karşı duralım savaş kışkırtıcılarına, darbe heveslilerine, terör yanlılarına.
Barış türküleri söyleyelim hep birlikte.
Ancak o zaman yeneriz korkularımızı ve bizi korkutanları.
Yazarlar
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları












































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.08.2021
31.03.2021
17.03.2021
3.02.2021
23.10.2020
30.09.2020
28.07.2020
19.05.2020
15.05.2020
19.03.2020