Bayram ZİLAN

KÜRESEL 28 ŞUBAT SİNEMALARDA
13.01.2015
1719

 Paris Katliamı’nın üzerinden 6 gün geçti. 6 gün boyunca Türkiye ve dünya medyasında her telden yorum ve analiz okuduk. Katliamı Ak Parti’ye bağlayanından tutun, totolojinin zirvesinde piknik yapana, bütün Müslümanları sorumlu tutan plazacı medya patronuna kadar sınırları ve sosyolojiyi zorlayan analizlere maruz kaldık.!

Kolonyalist Batı’nın son 200 yılda Doğu’ya yaşattığı travmaları es geçen, oryantalizmin ortasından konuşan, faillerin Türkiye’den iktidar eliyle transit geçirildiğini söyleyecek kadar iktidara katagorik kindarlık besleyenlerin jurnalleriyle ve tespitleriyle geçti son bir hafta.

Ne var ki, bu analizlerin tamamı maalesef günceli, popüler olanı aşmıyor. Haliyle yapılan onca ezberci tahlilden bir netice de çıkmıyor.

Oysa ortada üzerinde düşünülmesi gereken esaslı bir mühendislik projesi var.

Soralım:

Bu bir “terör saldırısı” mıdır?

Terörist Müslümanların” saldırısı mıdır?

Yoksa terör ile İslamı aynı kefeye koymaya çalışan ve bu eşdeğerlik üzerinden İslamı ve Müslümanları baskı altına almak isteyen kolonyalist anlayışın evrensel 28 Şubat’ı mıdır?

Cevap verelim:

Bu, ama’sız fakat’sız bir terör saldırısıdır. (nokta!)

Öte yandan bu saldırı, aynı zamanda “terörist Müslümanlar” algısını yaratmak ve pekiştirmek için hesaplanmış, idmanı önceden yapılmış bir terör saldırısıdır da.

Haliyle bir evrensel 28 Şubat’tır.!

Paris saldırısından bir ay önce, 2 Aralık 2014’te Fransa Meclisi, iktidardaki Sosyalist Parti (PS) milletvekillerinin sunduğu, "Filistin'in devlet olarak tanınmasını" hükümetten talep eden karar tasarısını kabul etmişti. Ardından tasarı Fransa Parlamentosu’nda oylandı. Genel Kurul oylamasında 339 "evet", 151 "hayır" oyu çıktı ve Fransa böylece Filistin’i tanımış oldu.

İsrail yönetimi, her zamanki gibi o günlerde yine tehditler savurdu. Fransa’nın bu hamlesini kendisine karşı yapılmış hasmane bir tutum olarak niteledi.

Hakeza Fransa’nın 2014’ün sonuna doğru Suriye konusunda tutumu da değişmişti. Esed’in gitmesi gerektiği hususunda Fransa’dan açıklamalar geldi. Nitekim Fransa Cumhurbaşkanı Hollande, birkaç önce yaptığı açıklamada Suriye’ye müdahale etmediği için pişman olduğunu söyledi.

Fransa’nın, özellikle Hollande’ın, Doğu’ya ve Müslüman dünyaya yaklaşımında son zamanlarda gözle görülür bir değişim var.

Bu değişim birilerini rahatsız etmiş olabilir.

Tıpkı Erbakan’ın Başbakanlığı’nın birilerini rahatsız etmesi gibi.

Rahmetli Erbakan’ı “tek kullanımlık figüranlar” üzerinden devirdiler. “Günübirlik kullanışlı aptalları” medya marifetiyle sahneye taşıdılar. İrtica, önce TV akranlarından evlerimize girdi. Sonra Türkiye’yi korku saldı. Ardından cadı avı başladı. Esasen hedefte Erbakan değil, Erbakan’ın şahsında tecessüm eden İslam ve dolaysıyla Müslümanlar vardı. Refah Partisi iktidarıyla görece daha rahat nefes almaya başlayacak olan Müslümanlar, tekrar geri püskürtüldü. İslam’ın etrafı yeniden ve daha sağlam duvarlarla kuşatıldı. İslami yaşam kamusal alandan dışlandı.

Bir benzeri şuan Avrupa’da yaşanıyor.

Bu açıdan Paris Katliamı, “Avrupa’nın Müslüm Gündüzü”dür.

Avrupa, Paris Katliamı üzerinden İslamı abluka altına alacak. Bünyesinde yetişen Müslüman gençleri ve coğrafyalarında büyüyen İslami yaşamı kontrol ve denetim altına alacak. Alamadıklarını dışlayacak ve/ya yok edecek.

Nasıl ki Türkiye’de statüko her on yılda bir darbeyle kendisini tahkim edip, bürokrasi ve sivil alanda mıntıka temizliği yapıyorsa, uluslararası Batı statüko da (ki Türkiye statükosu da buradan neşv-ü neva bulur) belirli zaman aralıklarında üstü örtülü iç darbe yaparak tek kilise, tek ten ve tek düşünce dışında kalan bütün “ayrık otları” temizler. Kendi düşüncesini, kilisesini ve tenini tahkim eder, mıntıka temizliği yapar.

Paris Katliamı da 11 Eylülcü geleneğin devamından ibarettir.

Siz; tetikçilerin profillerini, katliam ve ardından vuku bulan rehine olayı görüntülerinin Avrupalıların evlerine canlı yayınlarla saatlerce servis edilmesini, tetikçilerin kullandığı İslami motiflerin PR faaliyetlerini, katliamı gerçekleştirenlerin öldürülmesini ve katliamı gerçekleştirenlerin öldürülmesi olayını soruşturmakla görevlendirilen 45 yaşındaki Başkomiserin birinci günde intihar etmesini tesadüf mü sanıyorsunuz?

Ama sanıyor olabilirsiniz… Olabiliriz…

Nihayetinde 28 Şubat döneminde Türkiye’ye şeriat geleceğini de sanmamış mıydık?

Biletinizi alın, “Küresel 28 Şubat Sinemalarda

Twitter: @bayramzilan

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar