Eser KARAKAŞ
Aslında başlıkta kullandığım bu “Kürt meselesi” ifadesini çok sevmiyorum çünkü bu konuya ilişkin yaşadıklarımızın çok önemli bir bölümünün nedeninin kürtlerden kaynaklandığı kanısında değilim, sorun her zaman hukuk ve hakkaniyet dışı, dönem dönem de çok agresif hale gelebilen türk resmi milliyetçilik anlayışından kaynaklanıyor ama başlıkta da “Devlet ve Türk milliyetçiliği meselesi” desem bir anlam kaybı olabiliyor.
Türkiye üç, dört gündür konvansiyonel olmayan bir savaşın içine attı kendini; bu ortamda yazı yazmak da zorlaşıyor, ortada bir savaş varken, insanlar ölürken, brokolinin faydalarından bahsetmek de olmuyor doğal olarak ama pozisyonunuz savaş karşıtı bir pozisyon ise çünkü her sorunun günümüzde savaş dışı çözümleri olabileceğine inanıyorsanız, yine de ifadelerinize dikkat etmek durumundasınız.
Dört-beş gündür Türkiye ordusu kaç şehit verdi bilemiyorum ama bu çocuklar çok genç ve kısm-ı azamı fakir ailelerin çocukları, aileleri, anneleri, babaları belki de ancak çocuklarının şehit olmuş olmaları ile avunabiliyorlar yani kullanacağınız dilden, mantığınıza dek çok dikkatli olmak zorunda olduğunuz günlerden geçiyoruz, bu ailelerden insani açıdan, siyasi pozisyonlardan bağımsız olarak bu şehit ifadesini esirgemeyelim.
Düşüncelerimi hiçbir gereksiz duygusallığa, romantizme sapmadan açıklamaya gayret edeceğim.
Devlet, Türkiye devleti bugün sınırötesi bir harekatta silah kullanıyor; senelerdir de, en azından 1984 Eruh baskınından günümüze ülke sınırları içinde de çok yoğun silah kullanıyor Türk Silahlı Kuvvetleri (Devlet).
Gençlik yıllarımızda devleti devlet yapan iki özellik tanımlanır idi: Para basma tekeli (Merkez Bankacılığı) ve yasal güç kullanma tekeli (Asker, polis, jandarma); AB süreci devlet tanımından milli merkez bankacılığını bir ölçüde kaldırdı, NATO kurumu, Avrupa Ortak savunma politika arayışı milli orduların elinden güç kullanma tekelini de alma sürecindeler ama devletlerde hala bu tekelci gücü elinde tutma gayreti sürüyor ve bunu eleştirmek de en azından kağıt üzerinde çok kolay değil.
Yukarıda yazımın mantığında gereksiz romantik noktalara sapmayacağımı ifade etmiş idim, bir devlet, kendi egemenlik bölgesinde, egemen olduğu topraklarda yasal güç kullanma tekeli olmayan grupların silahlı mevcudiyetine izin vermez, bu silahlı mevcudiyetin muhtemelen sınırların hemen ötesinde de bulunmasına müsamaha etmeyebilir; bizim necip devletimiz maalesef ülke sınırları içinde kendine destek veren (!) mafyanın silahlı mevcudiyetini görmeyebiliyor (oluk oluk kan başka türlü nasıl akıtılacak?), para militer grupların oluşumuna muhtemelen müsamaha etmekten de öte destek de sağlıyor ama tüm bunların yasa dışı, meşruiyet dışı olduğuna kuşku yok, yasal güç kullanımının değil ama bunların hesabı bir gün verilir kanısındayım.
Türkiye devleti kısa bir süre kürt meselesinde yasal güç tekelini kullanmayı askıya aldı, döneme “çözüm süreci” dendi ama maalesef bu süreç Ceylanpınar’da yaşanan hala karanlık bir olayla son buldu ve çözüm sürecinin öncesinde olduğu gibi yine kürt meselesinin çözümünde, devletin ifadesiyle terörle mücadelede silah kullanımına dönüldü. Tekraren ifade ediyorum, bir devletin kendi egemenlik alanında silahlı ve yasal olmayan güçlerle mücadelesini eleştirmek kolay değildir ama sadece son defasında olmak üzere mesele 1984’den beri mesafe alınamayan, hatta vahameti daha da artan bir sürece tekabül ediyorsa konuya sadece silahlı yasal olmayan güçlere karşı yasal güç kullanımı olarak yaklaşmak çok da doğru olmayabilir, daha iyi bir ifade ile de yetersiz olabilir.
Türkiye Devleti ve her hukuk devleti temel görevleri arasında takdim-i tehir yapmamalıdır kanısındayım; takdim-i tehir kavramı ile muradım, sözlükler de öyle belirtiyorlar, “Bir sözün iki öğesi arasında yer değiştirmesi”.
Devletle ilgili yorumlarda bu takdim-i tehir ifadesini kullanırken ifade etmek istediğim sözün iki öğesi arasında yer değiştirmesi değil, devletin iki temel vazifesi arasında bir zamansal tercih meselesi.
Bir demokratik hukuk devletinin kendi vatandaşlarına yönelik temel mükellefiyetleri var; bu mükellefiyetler karşılıklı, bu vatandaşlar da başta vergi ödevi olmak üzere mükellefiyetlerini yerine getirmek durumundalar ama bu ikili ilişkide devletin mükellefiyetlerinin önceliği var.
Bir devletin sadece bir hukuk devleti olduğu için yapmakla mükellef olduğu anayasal, yasal düzenlemeler mevcut; Türkiye devletinin de, şayet bir hukuk devleti ise, tüm vatandaşlarına ve kürt vatandaşlara karşı anayasal, yasal görevleri var.
Devletin “terör örgütü silahlarını teslim etsin” söylemi yapılması gereken anayasal, yasal düzenlemelerin önüne geçmemelidir, geçtiği oranda da devletin demokratik hukuk devleti olma vasfı zarar görebilir; evet, “yasal silahlı güç tekeli olmayan tüm örgütler silahları teslim etmelidirler” ama öncelik devletin anayasal dönüşümündedir.
Yasal güç kullanma tekeli de devletin bir görevi hatta mükellefiyeti (iç ve dış güvenlik hizmeti) ama bu yazımda takdim-i tehir kavramı ile kürt meselesine özgü olmak üzere ifade etmek istediğim mesele devletin anayasal ve yasal düzenlemelerine öncelik vermesi. Bir hukuk devletinin temel haklara ilişkin görevi yasal güç kullanma tekelci hakkından da öndedir ve bu yer değiştiremez.
Bu anayasal ve yasal düzenlemelerin bir bölümü şunlar:
1-Türkiye devleti mutlaka anayasal vatandaşlık kavramına geçmek, her vatandaşı için majoriter etnik grubun etnisite sıfatını vatandaşlık sıfatı olarak kullanmaktan vazgeçmek zorundadır Anayasa 66).
2-Her Türkiye devleti vatandaşı temel eğitim aşamalarında anadilinde eğitim alabilme hakkına sahip olmalıdır.
3-Diyarbakır’dan Edirne’ye her ilimizde ve Güneydoğu’dan Trakya’ya her bölgede yönetim biçimleri çok daha fazla adem-i merkeziyetçi ve böylece de daha etkin olma zorundadır, bu idari düzenlemelere sadece yerel hizmetlerle sınırlı olmak üzere, yerel hizmetlerin finansmanının yerel seçilmiş meclislerin salacağı yerel vergilerle yapılması da dahil edilmelidir.
Bu çerçevede valilik makamının (merkezi iktidar temsilcisi) belediye başkanları (yerel iktidar temsilcisi) üzerindeki vesayet yetkisi de anayasal bir statü olmaktan çıkarılmalıdır.
Bu listeyi uzatmak mümkün ama bu yazı çerçevesinde çok da gerekli görmüyorum.
Türkiye devleti ve her devlet vatandaşlarının temel meselelerine bu çerçeveden yani temel hak ve özgürlüklerini öne çıkaran bir açıdan yaklaştığı ve anayasal gereklerini de yerine getirdiği ölçüde güvenlik sorunlarına yasal güç kullanma hakkı ve tekeli olarak yaklaşabilir; en azından devlet açısından bu temel hak ve özgürlükler mükellefiyeti yerine getirildiği ölçüde yasal güç kullanma tekelinin meşruiyeti de artar.
Teröre devletler müsamaha gösteremezler ama bu müsamahasızlığın etkinliği ve meşruiyeti de ancak temel hak ve özgürlüklere ilişkin düzenlemeler mutlak bir biçimde gerçekleştiği ölçüde artar.
Terör kötüdür ama bir Kürt, Ermeni, Arap, Rum ve hatta Türk kökenli vatandaşın anayasal vatandaşlık sıfatının türk olması da (Anayasa 66) kötüdür ve bu son kötülük terörle mücadele edecek gerçek bir hukuk devletinin ayağında pranga olarak gözükebilir.
Önce eksiksiz olarak kürt meselesine ilişkin temel hak ve özgürlükler konusunu çözelim ki hala sürebilecek terör eylemlerine karşı daha meşru bir çerçeve içinde hareket edebilelim.
Devlet terörle mücadelede silahlı güç kullanma tekelini ve meşruiyetini temel hak ve özgürlüklerin önüne geçiriyorsa ortada çok vahim sonuçlara neden olabilecek bir ortam var demektir.
Meşruiyetin etkinliği çok ciddi bir konudur.
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları





































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
22.12.2025
18.12.2025
8.12.2025
1.12.2025
26.11.2025
17.11.2025
11.11.2025
3.11.2025
28.10.2025
23.10.2025