Eser KARAKAŞ
Önce şunu söyleyelim, Enver Hoca soğuk savaş döneminin bir siyasi lideri, Erdoğan ise soğuk savaş sonrası küreselleşme döneminin bir siyasi lideri ama tarih bu iki liderin ülkelerini taşıdıkları noktanın büyük benzerliklerini yazacak muhtemelen yakın gelecekte.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Arnavutluk’u senelerce tek başına yönetmiş, bu ülkenin dünyadan kopmasına neden olan Enver Hoca arasında bir zihinsel bağ kurmak kimseyi şaşırtmasın, bu iki önemli siyasi kişiliğin yaklaşık hiç bir siyasi benzer yanı yok ama iktidar dönemlerinde kendi ülkelerine yönelik politikalarının sonuçları galiba ve maalesef çok benziyor, çok benzeyecek.
Tekraren ifade ediyorum, bu iki siyasi kişiliğin hiçbir siyasi benzerliği yok gibi, mesela, malum, Erdoğan siyasi İslama çok yakın bir isim, Diyanet’i her geçen gün daha da büyütüyor oysa Enver Hoca bir Bektaşi tekkesinden yetişmiş olmakla birlikte ülkesini ve halkını tanrı tanımaz yapmak için Arnavutluk’ta imam ve papaz, Osmanlı camisi ve kilise bırakmamış bir kişi, vs..
1946 yılında iktidara geliyor, 1985’de vefat edene kadar ülkesini yönetiyor; bu arada batı ile yani ABD ile, 1958’de kurulan Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) ile hiçbir ilişkiye girmediğini söylemeye bile gerek yok muhtemelen.
Ancak, bir komünist lider olarak, bir Stalin hayranı olarak ABD ve AET’ye karşı olması, en küçük bir ilişkiye girmemesi çok normal ama 1965 Prag olayları sonrası SSCB (Sovyetler Birliği) ile de ilişkilerini kesiyor, Kruşçev’i revizyonist olmakla suçluyor.
Bu arada Mao’nun ölümünden sonra da çok yakın durduğu Çin politikalarına da karşı cephe alıyor; İkinci Dünya Savaşı sonrası Tito önderliğinde kurulan Yugoslavya oluşumuna da hiç ama hiç sıcak bakmıyor.
1950’leri düşündüğünüzde bir Avrupa ülkesi (coğrafi anlamda) Arnavutluk ABD ile, AET ile, SSCB ile, Çin ile, Yugoslavya ile (bağlantısızlar hareketi) tüm ilişkilerini adeta kesiyor ve Moskova’dan buğday akışı kesildiğinde de Arnavutluk açlığın pençesine düşüyor; 1985 senesinde Enver Hoca öldüğünde Arnavutluk dünyadan her açıdan tamamen kopuk bir ülke idi.
Bir kez daha hatırlatıyorum, Enver Hoca, yönetim dönemi 1946-1985, dünyada soğuk savaşın egemen olduğu bir dönemin siyasi lideri, benzer bir senaryonun bugün sonuçları ile tekrarlanması doğal olarak mümkün değil, küresel ekonomi buna izin de vermez ama bu durum yönetimler arasında sonuçlar itibariyle kimi benzerliklere de engel değil.
Erdoğan yönetimini muhtemelen ikiye ayırmak, 2002-2010 ve 2011-2020 diye analiz etmek gerekebilir; ilk dönem ile ikinci dönem tam bir tezat teşkil ediyorlar, 2002 sonrası Türkiye 1963’de resmi olarak başlayan AB ilişkilerini müzakere aşamasına taşıyor AKP, ortalama senede bir milyar dolar olan doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını 22 milyara çıkarıyor, ABD ile ilişkiler çok iyi, Obama ilk dış gezilerinden birini Türkiye’ye yapıyor, Türkiye Annan planında Kıbrıs’ta çözümden yana duruyor, vs., bunlar çok olumlu, Türkiye’nin dünya ile bütünleşmesine doğru çok önemli adımlar.
2011 sonrası ise, nedenlerini başka bir yazıda tartışmaya açmak isterim, şimdiye kadar kimse çok berrak bir görüş sunmadı bu konuda, her şey terse dönüyor ve Erdoğan hızlı adımlarla küreselleşme çağında Enver Hocacılık oynamaya kalkıyor; niyet tam da bu olmayabilir ama sonuçlar ortada.
2020 yani bugün itibariyle AB ilişkileri kesilmiş durumda, müzakereler fiilen durdu, Doğu Akdeniz ‘de AB Komisyonu Türkiye’ye yaptırımlar uyguluyor, Fransa Cumhurbaşkanı Macron bir gazetecinin “Cumhurbaşkanlığı nasıl bir iş?” sorusuna “Çok zor, ayda ortalama iki kez Erdoğan ile görüşmek zorunda kalabiliyorsunuz” diye yanıt veriyor.
ABD ile ilişkiler çok ama çok kötü, ABD Başkanı Erdoğan’a “Don’t be fool” diye mektup yazabiliyor, “ekonominizi bir haftada dağıtırım” diyebiliyor.
Rusya ile ise durum berbattan da öte, şu anda bu ülke ile örtülü bir savaş halindeyiz galiba.
S-400 büyük, çok büyük yanlışını yaparak NATO ile de ilişkilerde dibi gördük, ortada muazzam bir itimat krizi var, kısa ve orta vadede de düzelmesi olanaklı gibi gözükmüyor; bir NATO üyesi ülkenin S-400 almak gibi bir yanlışın içine düşmeden önce de “Şanghay beşlisi” gibi anlamsızlıklar yaşanmış, itimat krizinin temelleri atılmış idi zaten.
Türkiye kurucu üyesi olduğu Avrupa Konseyi ile de çok sorunlu, AİHM’de en çok hakkında ihlal kararı çıkan ülkeler içinde, üstelik resmi anlaşmalara rağmen Bakanlar Komitesinin önünde uygulanması ertelenen ya da hiç uygulanmayacak çok AİHM kararı mevcut.
Komşularla ilişkiler ise korkunç bir aşamada, tam bir “From zero problem to zero friend” (sıfır problemden sıfır dosta) durumu.
İşin biraz mizahi yanı da KKTC Cumhurbaşkanı ile bile aramızda sıkıntılar çıkmış olması.
Çin zaten bambaşka bir dünya, doğrudan bir siyasi, ekonomik yakınlaşma olanaksız, üstelik bu ülke şu an itibariyle belirsiz bir süre küresel denklemlerin dışında galiba.
ABD ile, Rusya ile, Avrupa Birliği ile, Avrupa Konseyi ile, NATO ile, komşularla (bir tanesi ile savaşıyoruz şu anda) bu kadar sorunlu bir ülke, kendi ülkemiz için “küreselleşme döneminin Arnavutluğuna dönüşüyoruz” demek çok yanlış olmasa gerek.
Dünya ile, geleneksel tüm ittifaklarımız ile bu ölçüde sorunlu bir süreçten geçiyorsak bu olumsuz sürecin kökeninde güvenlik ya da ekonomik görüş ayrılıkları, bu konulara yönelik çıkar uyuşmazlıkları aramak kanımca çok doğru olmaz.
Türkiye İkinci Dünya Savaşı sonrası içine girdiği ve iyi ki de girdiği siyasi-askeri-ekonomik dünya ile arasında çok kapsamlı bir değerler krizi yaşıyor; sorunun, Arnavutluklaşmaya başlamanın kökeninde de sadece bu var kanımca.
Tek çıkış yolu Türkiye’de değerler sistemi olarak batılı ve batıcı değerler sistemini benimseyen bir çoğunluğun siyasal sistemin yönetimini tekrar belirlemesi; bu mümkün mü, yakında görürüz.
Batılı ve batıcı değerler sisteminden muradım ise şu: Batı standartlarında ifade özgürlüğü, toplantı ve gösteri yürüyüşleri hakları, basın özgürlüğü, mülkiyet hakları, dışa açık piyasa ekonomisi, sosyal devlet ve devlet eksenli mutlak bir laiklik.
Türkiye bugün bu değerlerin tümüyle kavgalı.
Bu kavganın sonucu olarak da 2007’den beri kişi başına gelir dolar bazında sabit kalıyor, demokrasi ve hukuk devleti liginde sınıfta kalıyoruz, olağandışı bir kutuplaşma yaşanıyor ülkede.
Eh, senede 19 milyon ton buğday üretiyoruz senede, yani buğday krizi yaşamayız biz Arnavutluk gibi.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları


















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
22.12.2025
18.12.2025
8.12.2025
1.12.2025
26.11.2025
17.11.2025
11.11.2025
3.11.2025
28.10.2025
23.10.2025