Fehmi KORU
Geçenlerde, benimle mülâkat yapan bir yabancı meslektaş, görüşmemizin henüz başlarındayken, “Bu konuştuklarımız ‘off-the-record’ olacak, değil mi?” diye soruverdi. Yani, ben anlatacağım, o anlattıklarımdan istediği yerleri haberinde kullanacak, ama bana atıfta bulunmadan…
Ben, “Yoo, her söylediğimi benim ağzımdan çıktığı biçimde ve adımı da vererek yazabilirsiniz” deyince çok şaşırdı yabancı gazeteci.
Sebebini de açıkladı: Kiminle konuşsa, söyleşinin bir yerinde, “Aman, bunları kullanacaksan, benim adımı verme” uyarısıyla karşılaşıyormuş; “Hayır, ismimle yaz” diyen ben bir ilkmişim…
Korkuyormuş görüş açıklayanlar…
Dilin kemiği yok
Acaba CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu “Keşke ‘off-the record’ konuşsaydım” diye hayıflanıyor mudur?
Hiç kuşkusuz anamuhalefet partisi liderine yakışmazdı öyle bir tavır; ülkemizin ismi daha da olumsuz etkilenirdi.
Kılıçdaroğlu Alman Focus dergisine konuştu ve ardından kıyamet koptu.
Ne olduğunu bir ajans haberinden aktarayım:
“Söz konusu röportajda Türkiye’yi yerden yere vuran CHP lideri, ülkede can ve mal güvenliğinin olmadığını söyleyerek, ‘Bir kamuoyu yoklamasına göre Almanların yüzde 90’ı şu sıralar Türkiye’ye seyahat etmek istemiyor, çünkü mesela yanlış bir tişört veya yanlış bir şaka yüzünden tutuklanmaktan korkuyorlar. Bu korkuyu duymakta haklılar mı?’ şeklindeki soruya şu yanıtı vermişti:
‘Ne yazık ki böyle bir ortamın gerçekten mevcut olduğunu tespit etmek durumundayım. Uzun zamandır Türkiye’de halihazırda hiç kimse için güvenlik garantisi olmadığını söylüyorum, ne canınız ne de mal ve mülkünüz için. Devlet elbette terör organizasyonlarının propagandasına karşı önlemler almalıdır. Maalesef yasaların geçerli olmadığı ve adaletsiz bir dönemde yaşıyoruz. Dünyanın güvenini yeniden kazanmak için Türkiye acilen normale ve demokrasiye geri dönmek zorunda.”
“Dilin kemiği yok” ve “Boğaz dokuz düğüm” gibi kelâm-ı kibar sözleri böyle durumlar için söylenmiştir…
Meslek hayatım boyunca çok mülâkat yaptığım ve bir o kadar mülâkatı da yayına hazırladığım için bilirim: Görüşme yapan gazeteci, görüşme sırasında daha kısa biçimde sorduğu soruyu, okuyucu daha iyi anlasın diye, mülâkatı yayına verirken, biraz da olsa farklı hale getirme eğilimine girer.
Fark ettiğimde, hep frene basmışımdır.
Burada bir frensizlik var gibi. Soru ile cevap birbirine oturmuyor çünkü. Cevap klasik Kılıçdaroğlu eleştirisi; yüzlerce kez benzer cümlelerle iktidara yüklenmişti CHP lideri.
Oysa, cevabı soruyla birlikte okunduğunda, CHP liderinin, “Haklısınız, Türkiye’ye gelmeye korkan Alman turistlerin tavrı da haklı” dediği sonucu çıkarılabiliyor.
Gazeteci veya mülâkatı yayına hazırlayan editörü, ‘Alman turist’ ve onların endişelerini öne çıkarmış, ama Kılıçdaroğlu o noktayı es geçmiş gibi…
Mülâkatı yapan o bölümü sorusuna sonradan eklemiş olmasın?
Nitekim, CHP sözcüleri ısrarla “Mülâkat çarpıtıldı” diyor da başka bir şey demiyor.
Dergiye açıklama da göndermişler.
CHP’liler genel başkanları Kemal Kılıçdaroğlu’nun başında akbabalar dolaştığı hissini veriyorlar.
Bir milletvekilleri (Enis Berberoğlu) cezaevinde, ikinci bir CHP’li daha aynı âkıbete uğrayabilir diye düşündükleri hissi bu. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da, bir yandan Focusdergisi mülâkatına şiddetle itiraz ederken, bir yandan da Berberoğlu’nu hapse düşüren MİT TIR’ları haberi ile Kılıçdaroğlu arasında irtibat kurunca.. CHP’liler, “Genel başkanımızı da içeriye atacaklar” endişesine kapılıyorlar.
Gazetelerde bugün çok sayıda yazar bu konuya değinmiş…
Osman Bölükbaşı’nı bilir misiniz?
HDP’nin iki eş-başkanı da değişik sebeplerle cezaevinde. Milletvekili oldukları halde. Birinin (Figen Yüksekdağ’ın) milletvekilliği düşürüldü; Selahattin Demirtaş bayağı uzak bir cezaevinde (Edirne’de) tutuluyor.
Onlara reva görülen CHP liderinin başına da gelebilir (mi?)
Gelebilir, ama gelmemeli.
Yüksekdağ ve Demirtaş’a da milletvekili sıfatını taşıdıkları süre içerisinde dokunulmamalıydı.
Milletvekili dokunulmazlığı imtiyazı tam da bu durumlar için anayasada yer alıyor. Bir kargaşa ortamında, şimdi genel başkanları için kaygılanan CHP’li milletvekillerinin de desteğiyle, dokunulmazlıklar kaldırılıvermişti.
Demokrasi Partisi (DEP) milletvekillerinin 1994’te başına gelen ise hiç unutulmadı
Tabii bir de milletvekili yeminini cezaevinde yapmak zorunda bırakılan (1957) Millet Partisi lideri Osman Bölükbaşı örneği var.Ancak ‘nevi şahsına münhasır’ sıfatıyla anılabilecek bir politikacıydı Osman Bölükbaşı. Millet Partisi genel başkanıydı. 1949’da İsmet İnönü ve Celal Bayar’a komplo düzenlediği iddiasıyla cezaevine girmişti. 1957’de ise, bu defa TBMM’ye hakaretten tutuklanp cezaevine konuldu. Kendisini her seçimde Meclis’e göndermeye yeminli Kırşehir halkı, illeri ilçe yapılarak ve Nevşehir’e bağlanarak cezalandırıldı. 1959 yılında da 10 ay hapis cezasına çarptırıldı.
İleri yaşlarında bir süre hastanede kalması gerekmişti ve ben de bir dostumla ara ara kendisini ziyarete giderdim. Bayındır Hastanesi’ndeki odasına her gelene, Türkiye için düşündüklerini, esprili diliyle aktarmaktan geri durmuyordu Bölükbaşı.
Cezaevi müdavimi politikacı türü artık geçmişte kalmalı. Atfedilen suçlamalar doğru bile olsa.. milletvekili sıfatını taşıdığı müddetçe.. politikacıya dokunulmamalı.
TBMM’nin mehabeti sakatlanmamalı.
Siyasi hayatımızın zaten hoş olmayan eski örnekleri var; onlara bir de yenilerini eklemeyelim.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.12.2025
26.12.2025
25.12.2025
23.12.2025
19.12.2025
18.12.2025
16.12.2025
14.12.2025
12.12.2025
9.12.2025