Gülay GÖKTÜRK

Ilık bir sonbahar
9.08.2013
3055

 Gezi olayları, Perinçek tayfasının ve onların kötü kopyası olma yolunda hızla ilerleyen kimi "solcu-ulusalcı" yayın organlarının iştahını fena halde kabarttı. "Haziranda handiyse deviriyorduk, sonbaharda biraz daha dişimizi sıksak AK Parti'nin işini bitirmek işten bile değil" diye birbirlerine gaz veriyorlar anlaşılan. Dışarıdan pompalanan bu gaz içeriyi de iyice sarmış olmalı ki, Balbay gibiler de sonbaharla ilgili hava tahminlerine fena halde bel bağlayıp gün saymaya başlamışlar. Hatta Perinçek tarih bile vermiş."Bir yıla kalmaz milli hükümeti kurarız" diyor.


Önce bu lafı ciddiye alan çaylak müritlere bir uyarı: Siz bilmezsiniz, o 3. Dünya Savaşı'nın çıkacağı tarihi de vermişti bir zamanlar. "Diğer" küsuratı içinde yer aldıkları bir seçimin arifesinde de "iktidara yürüdüklerinin kesin olarak ortaya çıktığını" söylemişti. Siyasi öngörüsü bu kadardır işte...
Neyse... Biz bu Acem palavralarını bırakıp konumuza dönelim.

Taksim'in tavı kaçtı 

Önce, Abdurrahman Dilipak'ın son yazılarında verdiği bilgileri ve anlattığı senaryoları bir kenara koyalım. Zira ben siyaset kulislerinin dışında biri olarak, AK Parti'den 50 milletvekilinin koparılıp-satın alınıp yeni bir "oluşum"a gidilmesi, sonra bu oluşum CHP ve MHP ile birleştirilip AK Parti'nin azınlığa düşürülmesi planlarının ne gerçekliğini, ne de gerçekleşebilirliğini bilebilecek ya da ölçebilecek durumda değilim. Eğer böyle bir "siyaset mühendisliği" başarılı olursa o başka mesele...

Ama normal şartlarda sonbaharda "sokak devrimi" bekleyenleri hüzünlü bir sonbaharın beklediğini söyleyebilirim.

Biraz amiyane olacak ama "papaz her zaman pilav yemez" diye bir tabir vardır; Gezi'deki gibi bir "koalisyon" da bir kere olur.

Taksim'in tavı kaçtı artık... Solcu faşistler ve ulusalcılar Gezi'nin naif gençlerini, onların anne babalarını, bazı solcu aydınları, anti kapitalist Müslümanlar'ı ve hür türden hoşnutsuz kitleyi artık öyle kolay kolay yedeklerine düşüremezler. Eğer düşürebilselerdi, "Silivri taarruzu"nda düşürür; öyle yol kenarlarında dımdızlak ortada kalmazlardı. TGB elbette üniversitelerde üç beş olay çıkarabilir. Siyasi holiganlar stadyumlarda epey gürültü yapabilir. Ama onlar da cürmü kadar yer yakar; okullarda birkaç arbede yaşandı, maçlarda üç-beş slogan atıldı diye hükümet devrilmez.

Aleviler oyuna gelir mi? 

Ya Aleviler? Onlar oyuna gelir mi?

Sizce, haftalardır "Sonbaharda Alevi kartı oynanacak" sözlerini duyan Aleviler'den kaçı, darbeci-komplocu Ergenekon kalıntılarının elinde "kart" olmayı kabullenebilir? Cumhuriyet tarihinde ilk defa bir hükümet tarafından muhatap alınan, kimliklerine saygı gösterilen, talepleri dikkate alınan koca bir kitlenin bu politika değişikliğini takdir etmeyip provokasyon aracı olarak kullanılmaya razı olacağını düşünmek, onların sağduyusunu ve zekasını fazla küçümsemek olmaz mı?

Peki kaosçuların gücü, çözüm sürecini sabote etmeye ve oradan bir şiddet üretmeye yeter mi?
Bunu düşünmek ise, Ortadoğu'nun kaypak zemininde yüz yıllı aşkın bir süredir varlık-yokluk mücadelesi veren ve bu mücadele içinde "politika kurdu" olmuş Kürt siyasetçilere hakaret olur.

Onlar kendilerini "kullanmaya" heveslenecek o marjinal grupları suya götürür de susuz getirirler.

Çözüm süreci elbette gelgitler yaşayabilir ama bu "sonbahar kalkışması" planlayanların marifetiyle olmaz; çok daha büyük siyasi güçlerin etkisiyle; Ortadoğu çapında kurulan büyük oyunların sonucu olarak yaşanabilir.

Açıkçası ben bu sonbahara damgasını basan şeyin kimilerinin umduğu gibi kaos ve şiddet olayları değil, eylülde hükümetten gelecek reform paketi olacağını düşünüyorum. Eğer biraz tanıyorsam, AK Parti iktidarı böyle bir paketle "kalkışma" gündemini değiştirip inisiyatifi ele geçirmeyi ve kendi gündemini yaratmayı planlıyor.

Bu nasıl bir paket olur, kimleri ne kadar tatmin eder, o başka bir konu...

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar