Gülay GÖKTÜRK
Ankara’nın Salih Müslim’le yaptığı görüşmenin ana hatları basına yansıdı.
Görüşmede Türkiye taa başından beri ileri sürdüğü şartları bir kere daha tekrarlamış: “Şam Rejimi ile her türlü bağını kes, ÖSO ile birlikte savaş, demokratik özerklikten ve kanton yapısından geri adım at” demiş.
Peki karşılığında ne önermiş?
Doğrudan silah yardımı zaten gündemde değil. Önerdiği şey Batının ya da Irak’taki bölgesel Kürt yönetiminin PYD’ye yardım ulaştırmasının önündeki vetoyu kaldırmak.
Salih Müslim de daha önce kabul etmediği bu şartları çaresiz kabul etmiş. Gelinen bu noktada, yapılan pazarlığın pratik bir önemi kaldı mı, bilmiyorum. Kobani’nin neredeyse tamamen boşaldığı, şehirde kalan birkaç yüz PYD’liyle IŞİD arasında sokak çatışmalarının sürdüğü; PYD’li militanların çaresizlikten intihar bombacısı olmaya yöneldiği haberleri doğruysa, Kobanili Kürtlerin “Hacet kalmadı” noktasına oldukça yakın olduğunu tahmin edebiliriz. Ne var ki, pratikte değilse bile, tarihi olarak kolay unutulmayacak, çok atıf yapılacak bir pazarlık bu... Ve doğrusu, Türkiye açısından hiç de gururla hatırlanacak bir pazarlık değil. Kuşatılmış, zorda kalmış, katliam tehlikesiyle karşı karşıya olan bir halka kendi politikalarınızı dayatmanız ahlaki olmadığı için...
Değerler üzerinden politika yapan bir hükümetin, işgale karşı topraklarını savunmaya çalışan bir halka yapacağı yardım koşulsuz olmalıydı.
“PYD yanlış tercih yapmasaydı...”
Şu anda basında PYD’nin Suriye politikasında ne kadar yanlış tercihler yaptığı ve başına ne geldiyse bu yanlış tercihleri yüzünden geldiği bolca yazılıp çiziliyor.
Neydi PYD’nin politikasının özü?
Suriye’de iç savaşın başlamasıyla birlikte, Esad’la çatışmayarak ve ÖSO’ya da katılmayarak üçüncü bir yol tutturmaya çalışması; Esad’ın Kürtlerin muhalefef saflarına geçmemesi için gösterdiği toleranstan yararlanarak yıllardır kimliksiz yaşadığı öz yurdunda kendi özerk bölgesini oluşturmaya çalışması... Suriyeli Kürtlerin, iç savaşın yarattığı koşullarda karşılarına çıkan tarihi bir fırsatı değerlendirmeye çalışmaları, özlemleri olan özerkliğe kavuşmak istemeleri, suçlanacak, “fırsatçılık” diye aşağılanacak bir şey değildi. Tarihte nice devlet, nice federatif yapı böyle altüst oluşlar sırasında ortaya çıkmış, savaşlar nice rejim değişikliğine neden olmuştur.
Unuttunuz mu, bir zamanlar Iraklı Kürtler de Irak’ın işgalini kendileri için fırsata dönüştürüp federe devletlerini kurmuşlardı.
Ayrıca, şimdilerde hiç sözü edilmeyen bir başka noktayı da hatırlatmakta fayda var. ÖSO’nun oluşum sürecinde PYD muhalefet güçleriyle görüşmedi değil; görüştü. Ama bu görüşmelerde muhalefet, geleceğin Suriye’sinde Kürtlerin talep ettikleri haklar ve statüleri konusunda hiçbir güvence vermedi. Peki ne yapmalıydı Kürtler?
Savaş bittiğinde yine ülkenin paryaları olarak yaşamayı kabul edip Esad’a karşı savaşmalı mıydı? Bu politika kimin için ”doğru” olurdu?
Ya Türkiye’nin yanlışları?
PYD’nin yanlışlarından bu kadar çok bahseden hükümetin biraz da dönüp Suriye Kürdistanı siyasetinde kendi yaptığı yanlışlara bakması iyi olurdu doğrusu... 2012 yılında Suriye’nin Kürt bölgesinde özerk bölge oluşumunun hız kazanmasıyla birlikte Türkiye’nin tepkisinin “sınırımızda böyle bir emrivakiye izin vermeyiz” olduğunu ve o zamandan bu zamana, Suriye Kürdistan’ına bir tehdit olarak gören anlayışın değişmediğini unutmayalım.
Oysa Türkiye daha baştan Irak’ta yaptığı hatayı burada yapmasaydı Suriye Kürdistan’ını bir tehdit olarak değil fırsat olarak algılasaydı; bu oluşumu “çözüm süreciyle büyüme” perspektifiyle okusaydı; Suriyeli Kürtlere karşı dostça bir tutum takınsaydı, (bu dostluk yeni oluşumu etkileme ve eleştirme imkanını da beraberinde getirecekti) bugün durum çok farklı olabilirdi. Hatta o koşullarda Rojawa’nın Türkiye’nin himayesinde oluşan ÖSO’ya katılması da mümkün olabilirdi; ÖSO’nun Suriye’nin geleceğinde Kürtlerin hakları ve konumu meselesine bakışı da farklı olabilirdi. Her neyse... Herkes hata yaptı ve bugünlere geldik.
Bugün geldiğimiz noktada, Suriyeli Kürtlerin güçler dengesini iyi hesap edemediklerini, yanlış politika izlediklerini söyleyebilirsiniz. Ama davalarının haklılığını inkar edemez, kendi topraklarında özgür yaşama taleplerini reddedemezsiniz. Ne yazık ki, Ankara’nın yaptığı budur.
“Defacto yapılanmalar kabul edilemez. Suriye’nin geleceğini halkı belirlemelidir” sözlerinin başka ne anlamı olabilir ki...
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları











































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.01.2016
8.02.2016
3.02.2016
31.12.2015
29.12.2015
27.12.2015
25.12.2015
22.12.2015
21.12.2015
18.12.2015