Gürbüz ÖZALTINLI
AKP kongresinden ülke sorunlarına ilişkin radikal açılımlar bekleyenler hayal kırıklığına uğradı. Erdoğan’ın yaklaşık iki buçuk saat süren konuşmasında Kürt sorununa, anayasa çalışmalarına, demokratikleşme hedeflerine yönelik yeni sözler işitmedik. Oysa dağıtılan “Vizyon Belgesi”inde önemli sayılabilecek reform vaatleri yer alıyordu. Erdoğan, neredeyse hiç birisine değinmedi. O, özenle seçtiği bir coğrafyaya “selam göndermek” için tam 28 dakika ayırmayı tercih etti. Tuhaf değil mi?
Kongrenin tartışılmaya değer asıl anlamını da bu ele veriyor. Sanırım, Erdoğan’ın önderliğinde buluşan siyasi elit, daha işlevsel saydıkları bir “vizyon”un gölgelenmesini istemedi. Evet, burada Başbakan’ın iyice kültleştirilmesine dönük bir mühendislik aklı işletilmiş. Muhafazakâr blokta oluşan iktidar rekabetinde Erdoğan’ın açıkça ağırlık koymasının bütün izleri göze batıyor. Ancak lideri yüceltme ritüelleri kadar burada öne çıkan temanın niteliği üzerine düşünmek gerekir. Bu vizyon, yalnızca pragmayla da açıklanabilecek bir yönelim değil. Yeni elitin ontolojik kodlarında kökleri olan, kendilerini içtenlikle bu misyonun taşıyıcısı olarak tanımlayabilmelerine imkân tanıyan bir kültürle ilişkili.
Erdoğan ve arkadaşları, yeni dönemde iktidar stratejilerini kurarken, oyunun muhafazakâr sosyoloji üzerinden şekilleneceğine karar vermiş görünüyorlar.
AKP’de, bu ülkenin esas hamurunu geleneksel sosyolojinin değerlerinin ve kimlik tanımının oluşturduğuna dair güçlü bir inanç var. Bu sosyolojinin bugün geldiği noktada dünyaya ve modernleşmeye ilişkin kendine özgü bir tahayyülü olduğunu ve bu tahayyülün pek de Batı’cı laik modernlerin tasavvuruna uymadığını düşünüyorlar. Dayandıkları tabanın Osmanlı’ya ve Müslüman âleminin dayanışmasına asla laik modernler gibi kapalı olmadığını biliyorlar. Bu taban,“Medeniyetler arası gerilimi” ruhunda hissediyor ve duruşunda bir tereddüt yok. Kendi yaşantılarının ve hassasiyetlerinin hor görülmesiyle özdeşleştirdikleri Cumhuriyet’in “ulus-devlet”paradigmasıyla tatmin olmaları için bir neden de yok. Osmanlı’nın “şanlı egemenliğini” hatırlatan ve İslam’ı hor gören Batı karşısında İslam medeniyetinin temsiline çıkartılan bir kimlik çağrısı bu sosyolojinin kayıtsız kalacağı bir ses değil. Yeter ki gündelik hayatlarını, yükselen konforlarını tehdit etmesin bu çağrı. Sanırım, gerçekliğine fazlaca güvenilen analiz böyle şekilleniyor.
Erdoğan ve ekibi, Cumhuriyet’in ulus-devletiyle hiçbir zaman barışık ve tatmin olmayan; bu kimliğin Batı karşısındaki ezikliğe cevap olmadığını hisseden bu nüfusun iç dünyasını iyi tanıyor. İyi tanıyor çünkü tam da onların içinden geliyor. Erdoğan, bu İslam damarı üzerinden küresel bir güç olma çağrısına Alpaslan’ı ekleyerek; kendisini Türklük üzerinden tanımlayanlara da, içe kapanmacı“sol anti-emperyalist millicilikten” ya da lokal ırkçılıktan çok daha inandırıcı bir davet çıkarttığına inanıyor. Böylelikle, temsil alanını genişleteceğini düşünüyor.
Bu vizyonla; ne son derece lokal bir ırkçılığın sınırlarında dolaşan MHP milliyetçiliği, ne de tepeden tırnağa elitizmle sakatlanmış, demode bir anti-emperyalizm söylemi üzerinden Kemalist ulusçuluk taslayan CHP geleneğinin baş edemeyeceğinden emin oldukları anlaşılıyor. Çok da haksız değiller.
Kısacası, Erdoğan ve onun kesin otoritesiyle şekillenen siyasi elit ideolojiye abanmaya karar vermiş görünüyor.
Fakat gözden kaçırdıkları şey şu: AKP, Erdoğan ve ekibinin içinden geldiği damarı çok aşan, giderek merkeze açılan bir kitle partisi. Bu süreç, statükocu sosyolojiyi iktidarın dışına itmekle kalmadı onu alternatif olmaktan da çıkardı. Bu görünen bir gerçek. Ama görünmeyen gerçekler de olabilir. Bugün AKP’yi destekleyen geniş kesimlerin, Erdoğan’ın o çok güvendiği ideolojik çağrılara zannettiği kadar gözü kamaşmayabilir. Kuşkusuz bu ideolojik vurguların güçlü bir çağrıcılığı var muhafazakâr dünyada. Fakat, aynı değerlerin neden daha ılımlı bir bileşimi geçersiz olsun? Neden bu hassasiyetlerle Batı’nın demokratik değerlerinin sentezi bu tabanda cevap bulmasın? Kendisini İslam dünyasına kapatmayan, Batı’nın da içinde ve kişilikli bir parçası olarak tanımlayan bir muhafazakâr vizyonun bu tabanda güçlü bir yankı bulmayacağından nasıl emin olacaklar? Giderek otoriterleşen bu “vizyon”a, muhafazakârlardan ciddi bir itiraz gelmeyeceğini nereden biliyoruz?
İslam dünyasının liderliğine oynamak, Batı’yla ilişkisini bu güce yaslanarak kurmak, asla söylendiği kadar kolay bir formül değil. “Medeniyetler arası gerilimin yumuşatıcısı” rolü doğru bir seçenek. Fakat gelen kokular, bu rolün Batı ayağının küçümsendiği yönünde. İslam dünyasına aidiyetin aşırı abartılabileceği endişesi yaratıyor. Batı’nın bu siyaseti nasıl karşılayacağı, vereceği tepkilerin Erdoğan’ı iktidara taşıyan sınıflar üzerinde yaratabileceği etkiler herkes için meçhul. İçeride ise, eleştirileceğini çok iyi bilmesine rağmen, neredeyse kapris denebilecek bir tutumla kongresinde medyaya akreditasyon uygulayacak kadar demokrasi tartışmalarını önemsemeyen, kendi otoritesinden emin olan bir liderlik neden hazmedilsin?
Şu bir gerçek: Modern Türkiye’nin tanımadığı yeni bir deneyimle karşı karşıyayız ve laik sosyoloji buna alternatif geliştirecek bir hazırlığa sahip değil.
Ancak meydanın, otoriterleşen siyasetlere, Türk-İslam ideolojisine teslim olacak kadar da boş olduğunu düşünenler yanılıyor olabilir.
Yazarlar
-
İbrahim KirasOrtada aslında bir ‘plan’ yok 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanTrump’ın Gazze Planının Ak Parti çevresinde yarattığı derin çatlak 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTrump kuzulara şah olunca… 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.04.2024
14.04.2024
8.04.2024
5.04.2024
25.11.2023
16.11.2023
12.11.2023
9.05.2023
7.05.2023
2.05.2023