Gürbüz ÖZALTINLI
Alper Görmüş’ün Türkiye’de siyasal saflaşmaların eksen değiştirmekte olduğuna ilişkin görüşlerini önemli ve ufuk açıcı bulduğumu; kendi değerlendirmelerimi eklemek istediğimi belirtmiş, bu amaçla Serbestiyet’te 31.01.2016 tarihinde yayınlanan “siyasal saflaşma eksenleri üzerine düşünceler” başlıklı bir yazı kaleme almıştım.
O ilk yazıda, Alper Görmüş’ün, eksenini “laiklik/dindarlık” ayrışması olarak tanımladığı 1990-2015 dönemi üzerine kendimce önemli saydığım ekler yapmaya çalışmıştım. Buna göre, anılan çeyrek asırlık sürede post-Erbakan dönemi olarak ifade edebileceğimiz önemli bir kırılmanın yaşandığını, mevcut gerilimin üstüne demokrat/otoriter farklılaşmasının bindiğini; AKP’nin destek sınırını %50’lere doğru taşırken geliştirdiği“muhafazakâr- demokrat” söylemin etkili olduğunu ileri sürmüştüm.
Ben de, Alper Görmüş’ün saflaşma ekseninin “millilik-yerlilik/ gayrı millilik” olarak yeniden tanımlanması üzerine bir siyasal dil geliştirildiği gözlemine katılıyorum. AKP’nin siyasal doğrultusu ve söylemi üzerindeki tartışılmaz ağırlığıyla Tayyip Erdoğan, deyim yerindeyse bu dilin “kurucu unsuru” oldu.
Bu değişimin merkezinde, Türkiye’nin Ortadoğu’da bağımsız bir aktör olarak güç mücadelesine girmeye karar vermesi; daha da önemlisi bu yönde geliştirdiği politikaların niteliği yatıyor. Tam da Alper Görmüş’ün belirttiği gibi; “Her şey Arap Baharı’nın gerileyip yenilmesiyle başladı… Onu izleyen Gezi olayları, Cemaat atağı, Suriye’de Kürt kuşağı ve PKK’nın çatışmayı şehirlere taşıması, iktidar tarafından kendisine ve ülkeye karşı bir“çökertme” planının varlığının işaretleri olarak görüldü”.
Tekrarın sıkıcılığını da göze alarak ben, Görmüş’ün isabetle özetlediği bu değişim sürecinin olgusal detaylarının hatırlanmasını yaralı buluyorum.
Tarihsel süreçleri dönemlere ayırmanın ölçütlere göre değişkenlik gösterebileceğini; bakan gözün öncelikleriyle ilişkili ve sübjektif olabileceğini de kabul ederek AKP iktidarını kabaca üç dönem içinde inceleyebileceğimizi düşünüyorum.
AKP iktidarının siyasal dönemeçleri
(1) 2002 Kasım seçimleriyle başlayan; 2007 Cumhuriyet Mitingleri ve 27 Nisan muhtırası ile ordu merkezli teslim alınma operasyonlarına direnip erken seçim başarısıyla devam eden ve 2008 başlarında açılan kapatma davasının karara bağlandığı Temmuz ayına kadar süren inisiyatifin ordudan alındığı dönem.
Bu tarihsel aralıkta AKP’nin vesayet düzeninin kurumları ve sosyolojik tabanına karşı“hak ve özgürlükler” temalı mücadele içinde olduğunu; hem içeride hem Batı dünyasında varlığına meşruiyet kazandırabilmeyi çok önemsediğini ve ılımlı-uzlaşmacı bir siyaset hattı izlediğini görüyoruz. 2007 seçim gecesi Erdoğan’ın yaptığı ünlü Balkon Konuşması, daha sonra çeşitli kesimler için en çok referans verilen kaynaklardan birisi olmuştur.
Söylemde millilik-yerlilik gibi çağrışımlara başvurulmayan; evrensel değerler/ modern dünyanın etkin bir parçası olma/ Ortadoğu’ya demokratik model oluşturma iddialarının öne çıktığı bir dönemdi bu.
(2) 2008-2011 arasını kapsayan; dikkatlerin Ortadoğu’da etkin bir aktör olma hedefine yöneldiği, özgüvenin tırmandığı, Batı/Ortadoğu dengesinde başarılı bir hat izlendiği düşüncesinin iktidara hâkim olduğu ve gerçekten Batı’nın kredisinin gücünü koruduğu dönem.
Bu dönemde üzerine çokça spekülasyon yapılan ünlü (2007 Kasım) Bush-Erdoğan buluşması gerçekleşti. 2008 Aralığında İsrail Gazze’ye saldırdı. Ocak 2009’da “one munite” ; Mayıs sonunda “Mavi Marmara” olayı yaşandı. Bu iki ciddi olay arasında ABD’nin yeni başkanı Obama ilk dış ziyaretini Türkiye’ye gerçekleştirdi ve Türkiye ile ABD’nin stratejik ortak olduklarını ilan etti.
Eylül 2010’da Fethullah Gülen’in “mezardakileri de kaldırıp evet oyu kullandırın” diye seslendiği, yargı sistemini köklü olarak değiştiren referandum gerçekleşti.
Aynı yılın Kasım’ında Tunus olaylarıyla birlikte Arap Baharı olarak anılan halk ayaklanmaları başladı.
Türkiye ve Erdoğan’ın Arap halkları üzerindeki popüleritesi zirve yaptı.
İçeride ise 2011 Haziran genel seçimlerinde AKP %49, 83 oy oranını yakaladı.
(3) Kanımca içeride ve dünyada Erdoğan’ın yıldızının parladığı bu dönem 2011 sonunda ilk işaretlerini vererek 2012 yılında kapandı ve etkilerini bugüne kadar artarak sürdüren ters rüzgârlar başladı.
2011 Eylül’ünde internete Hakan Fidan’ın da katıldığı PKK görüşmesinin ses kayıtları düştü.
2012 Şubat’ında PKK ile görüşmeler yapan eski üst düzey MİT bürokratları ve Hakan Fidan (Cemaat savcıları tarafından) gözaltına alınmaya çalışıldı.
Haziran ayında, önce %46, ardından %51 gibi düşük katılım oranlarıyla gerçekleşen iki turlu seçimlerde Müslüman Kardeşler hareketinin adayı Mursi % 51.73 oy alarak Mısır Cumhurbaşkanı seçildi.
Ben bugünün içinden dönüp baktığımda, bu tarihten sonra; Arap ayaklanmalarının da, Batı’nın Erdoğan hakkındaki değerlendirmelerinin de ve dolayısıyla AKP iktidarının güçlü küresel odaklarla olan ilişkilerinin de kaderinin değiştiğini düşünüyorum.
28 Şubat 2013’de Oslo görüşmelerinin tutanakları sızdırıldı.
27 Mayıs’ta Gezi olayları başladı ve kısa sürede bütün ülkede yaygınlık kazandı. Takip edenler benim Gezi olaylarını bir mühendislik çalışması ya da dış komplo olarak değerlendirmediğimi bilir. Eylemin kültürel kökleri; iktidarın politik söyleminin yarattığı olumsuz birikimin önemi üzerine düşündüklerimi tekrar edecek değilim. Ancak Gezi’nin, AKP’nin küresel güçler ve dış kamuoyunda ciddi biçimde yalnızlaşmasının bütün işaretlerini gösteren bir hareket olduğunu hatırlamamızda fayda var.
Temmuz başında Mısır’da askeri darbe oldu. Mursi iktidardan indirildi. Erdoğan sert biçimde darbeyi kınadı. Yaptığı açıklamada darbenin arkasında İsrail’in olduğunu söyledi.
17-25 Aralık’ta ise Cemaat’in çok sert hamlesi geldi. Amaç, en haşin yollarla Erdoğan’ı siyaseten tam etkisizleştirmek; AKP’yi istenilen hatta getirmek ve Türkiye siyasetine egemen olmaktı.
Erdoğan çok sert direndi ve Mart seçimleri bu hamleyi çökertti.
Fakat bu çatışmanın kazanılmış olmasının kuşatmanın bittiği anlamına gelmediğini, izleyen süre içinde gördük.
Millilik-yerlilik-yalnızlık
Türkiye, bugün Suriye iç savaşından en çok etkilenen ülke olmanın yanında en ittifaksız ve etkisiz aktörlerden birisidir. İktidar, siyasi hedefini ülke bütünlüğünü koruma sınırına çekmiş; büyük oyunun bütünüyle dışına itilmiş görünmektedir.
İktidar politikalarının derin tartışmasına girmek amacında değilim. Fakat, Türkiye’nin 2011 sonundan itibaren başlayan kuşatılmışlığını “ulusal çıkarlarının” hakkıyla savunulmasına bağlayan ve “başka bir seçeneğin imkansız olduğunu” ima eden açıklamaları inandırıcı bulmadığımı ifade etmek istiyorum. Kişilikli- özerk bir siyasetle ya da yeni deyimlerle konuşursak milli ve yerli olmakla; bu ölçüde yalnız ve ittifaksız kalmak arasında kaçınılmazlık, kaskatı bir determinizm bulunduğunu ileri sürmek, siyasetin sonsuz zenginlikler ve tercihler içeren bir eylemlilik alanı olduğunu reddetmek anlamına gelir.
İstenmeyen, başarısız sonuçlar varsa bunun tek nedeni “dış aktörler” olamaz. Çünkü başarılı olanlar da kendilerine meydan boş bırakıldığı, karşılarında onları etkisizleştirmek isteyen “dış aktörler” olmadığı için başarılı olmuş değillerdir. Belli ki oyunu sizden daha iyi oynamışlardır. Önceliklerini daha mantıklı kurmuşlar; güçlerini daha gerçekçi değerlendirmişler; ittifakların gerektirdiği alış-verişleri daha akıllıca yürütmüşlerdir.
Bu bölümü kapatırken söylemek istediğim şu: Ben de aynı Alper Görmüş gibi, tarihsel akışını özetlediğim olaylar ve kuşatılmışlığın, son dönemde tanık olduğumuz“milli/gayrı milli” ayrımına dayanan söylemin üretilmesinde temel rol oynadığını düşünüyorum.
Fakat bir de sorum var: Bu kuşatılmışlığın sebebi, baştan beri en doğru “milli politikalar”ın izlenmekte olması mıdır?
Bunun, AKP dünyasında yeterince sorgulanmadığını söyleyebiliriz.
İşin ilginci ise; “milli ve yerli” olmak vurgusu üzerine yükselen sesler, bu tür tartışmaları teşvik etmek yerine sindirici, susturucu bir efekt yaratıyor. Eleştiri, “milli” ve dolayısıyla“kutsal ve haklı” olana yönelmiş bir saldırı muamelesi görme basıncı altına alınıyor.
Galiba asıl tehlike de burada…
Üçüncü yazıda tamamlamak üzere...
Yazarlar
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.04.2024
14.04.2024
8.04.2024
5.04.2024
25.11.2023
16.11.2023
12.11.2023
9.05.2023
7.05.2023
2.05.2023