Hakan AKSAY
Vallahi ne yaptığını, neden yaptığını ben pek anlayamadım.
Saygıdeğer yandaş gazetecilere sormak isterdim:
Arkadaşlar, sizin “Reis” orada ne yapmaya çalışıyordu?
Neden o zavallı güvercini şemsiyesiyle dürtüyordu?
Üstelik yüzünde garip bir gülümsemeyle?..
Ve sanırım biraz da ürkerek, kümesin kapısının gerisinde gizlenmeye özen göstererek?..
Seviyor muydu güvercini?
Güvercin de “sevildiğini” hissediyor muydu acaba o anda?
Benim tüm ilkelliğimle “şemsiyeyle dürme” olarak gördüğüm şey, Erdoğan açısından “bir tür sevme” miydi?
Eğer öyleyse ben “pes” (e)diyorum...
Ve Atilla İlhan ustanın “Ne kadınlar sevdim zaten yoktular” diye başlayan şiirinden dört kelimeyi “Reis”e armağan ediyorum:
“Böyle bir sevmek görülmemiştir.”
* * *

Son satırı yazdım ve bir durdum...
Sahiden görülmemiş midir?
Galiba bir ara Başbakan da “çocuk sevmişti”...
Ve hepimizin yüreği ağzına gelmişti.
Hatırlıyor musunuz, bir çocuğu kulaklarından tutmuş, ötekini havaya fırlatmış, üçüncüsünü de kafasından kavrayarak ayaklarını yerden kesmişti.
Yani...
Elbette...
Bütün bunlar da “bir tür sevmek” olabilir.
Duygular tek tip değildir.
Çocuğu kafasından tutup kaldırarak...
Güvercini şemsiyeyle itip dürtükleyerek...
Halkı da TOMA’larla, gazlarla, coplarla okşayarak “sevmek”!..
* * *
Malum, 7 Haziran’ın sonuçları evdeki hesaba uymayınca “Reis", seçmenlerin bu hatalarını telafi etmeleri için tekrar seçim yapma kararı aldı.
Bu arada “çözüm süreci” ile yüz verip şımarttığı Kürtleri cezalandırmak amacıyla iç savaşı buzdolabından çıkardı.
Son bir ayda yüzlerce insan öldürüldü; kimisi sivil, kimisi asker, kimisi polis, kimisi gerilla...
Kan gölüne dönen ülkede, Erdoğan ilk kez bir şehit cenazesini siyasi mitinge dönüştürdü; orada üzgün bir yüz ifadesiyle seçim mesajları verdi.
Ertesi gün de muhtarlarla haftalık olağan “Saray muhabbeti” sırasında bol bol latife yaptı, güldü eğlendi; elbette o dakikalarda da ülkenin bağrından oluk oluk kan akıyordu.
Biz sıradan ölümlüler, “yüz yılda bir yeryüzüne gönderilen” ve“Allah’ın lütfu” olan liderlerin kafasından geçenleri bilemeyiz.
Onlar dünyaya büyük işler yapmak için gelmişlerdir.
O arada binlerce kişinin ölmesi fazla önemsenecek bir şey değildir.
Tarih dediğin, kanla yazılır.
Ve genellikle, kana en fazla dayanıklı olan, zaferi kazanır.
Duygusal yorumlara, insanî zaaflara, “analar ölmesin”, “yoksul milletin evlatları heba olmasın” falan türü abartmalara pirim vermemek lazımdır.
İktidar, sevgi değil güç üzerine kurulur.
* * *

İktidar ve siyaset, meraklılarının olsun.
Biz Sait Faik’e kulak verelim: “Bir insanı sevmekle başlar her şey.”
“Reis” çocukluğunda ve gençliğinde ne kadar sevildi ve sevdi dersiniz?
Gerçekten de babası ona sert mi davranırdı, bacağından asarak mı cezalandırırdı?..
Kendisi kin ve nefret üzerinden siyasete, düşmanlığa, her zaman birilerine saldırıp yok etmeye pek fazla eğilimli...
Hep bir sinir yüzünde, hep bir gerginlik, hep bir şiddet...
“Dava adamı”, “büyük lider” falan, onu anladık.
Ama bu kavramlarda sevgi yok ki...
Yanı başında onca insan hayatını kaybederken, uzaklarda ölen muğlak bir Esma için gözyaşı dökmek sevgi belirtisi mi, rol ile karışık içinde biriken çığlığı dışarı atma tarzı mı?
Lafı uzatmadan, “Reis”e şu soruya sorabilsek:
Senin için insan hayatı nedir?
Her gün ölen insanlar için, cenazesine katıldığın askerler ve polislerle onların yakınları için yüreğin sızlar mı bir an olsun?
Ben bu yurttaşlarımın hayatından sorumluydum, onları yaşatamadım, diye cız eder mi için?
Yoksa insandan ziyade, her daim “lider” mi hissedersin kendini; umursamaz mısın yıkılan hayatları?
* * *
Biliyor musunuz, bir sahne nedense aklımdan hiç çıkmıyor.
Bazen insanın özü tek bir sözde, hatta tek bir tavırda, tek bir mimikte gizlidir.
30 Ocak 2013’te Gaziantep’te bir patlama sonucu ölen işçilerle ilgili kısa bir konuşma yapan (videosu yalnızca 20 saniye) Erdoğan, beş kişinin öldüğünü söylüyor. Salondan sekiz diye düzeltme gelince “Canım, ha beş ha sekiz; ne fark eder!”dercesine “Neyse” diyerek düzeltme yapıyor; bu sırada gözleri ve eli “Bununla mı uğraşacağız şimdi!” der gibi...
Çünkü ölenler önemsiz...
Çünkü onlar, yaşamalarıyla ölmeleri pek fark etmeyen insanlar...
Çünkü “Reis” siyaseti, teşkilatçılığı, belagat sanatını falan çok iyi biliyor ama...
Sevmeyi bilmiyor.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.08.2025
17.07.2025
26.06.2025
22.06.2025
11.05.2025
10.05.2025
13.04.2025
29.03.2025
20.03.2025
6.03.2025