Hakan AKSAY
Bilal İnci (Kostok) kötüydü, çok kötüydü.
Kartal Tibet’e (Tarkan) ve ailesine, hatta bütün Avrupalı Hun Türklerine yapmadığı kötülük kalmamıştı.
Gümüş Eyer filminin sonunda nefeslerimiz kesilirdi.
Bilal İnci garip bir çöl tepesine doğru kaçmaya çalıştığında, Kartal Tibet tüm beceriksizliğiyle elinde tuttuğu bıçağı artık nasıl fırlattıysa, yüz metre yüksekteki Bilal’i bacağından vurmuş, üstelik bu arada tepenin eğimini de mükemmel hesaplayarak onun bir sonraki sahnede kendi ayağının dibine kadar yuvarlanıp gelmesini sağlamıştı.
İntikam saati çatmıştı.
Kartal Tibet dev bir çatalmış gibi tuttuğu fiyakalı kılıcını yerdeki Bilal İnci’ye saplarken şöyle haykırıyordu:
“Bu, anam Tuğba Hatun için!..”
“Bu, yiğit babam Altar için!..”
“Bu, kardeşim Tan için!..”
“Bu da bütün Hun Türkleri için!..”
* * *
Tarkan bu dört vuruşla yerdeki Kostok’un vücudunda nedense üç kanlı delik açtıktan sonra atına atlayıp giderken, bizim o sıralarda neredeyse millî marş sandığımız Sovyet besteci Dmitri Şostakoviç’in senfonisinden bir bölüm çalardı.
Hepimiz heyecan, mutluluk ve adalet duygularıyla dolu olurduk.
Hak yerini bulmuş, zalim cezalandırılmıştı işte!
Çocukluğumuzda kim bilir kaç kez izlemiştik bu filmi.
Gerçi ben daha çok Cüneyt Arkın’ın Bizanslıları ve Rusları beşer-onar dövdüğü filmlere bayılırdım. O daha iyi dövüşürdü.
Ama sonuçta hepsi “Türk”tü; hepsi mertti, hepsi adaletliydi ve hepsi ezilenlerden, yoksullardan yanaydı.
Bizim ilkokulun bahçesinde bu filmlerden bölümler oynardık.
Hemen hepimiz Malkoçoğlu, Tarkan, Karaoğlan, Kara Murat veBattal Gazi idik.
Kimse Bilal İnci’nin yerinde olmak istemezdi; bizim “Sümüklü Kemal” hariç.
O kötü adam rollerini zevkle oynar, hep bir kalleşlik yapardı.
Sonunda da “Türkün gücü” karşısında dayanamayıp yenilir, dayağını yedikten sonra küsüp yanımızdan ayrılırdı.
* * *
Aksaray esnafını epeyce bir pataklayıp “dağıtan” Mohammed Fadel Dobbous adlı Kuveyt asıllı İrlandalı turisti izlerken hep beraber keyif aldık.
Garip!
Adam yabancı!
Dayak yiyenler Türk!
Hani şu Avrupalı Hun Türklerinin, Attila’nın, Tarkan’ın falan uzak akrabaları.
İlgili videoyu izleyenlerin herhalde yüzde 90’ı, aynen dayak yiyen esnaf gibi, milliyetçi bir linç kampanyasına rahatlıkla katılabilir, özellikle de zafer garantili gibiyse.
Kalabalık halinde hücum etmeye ve –bu arada zaten pek var olmayan kişiliğinin bir sürü “türdeş”inin arasında iyice eriyip giderek sorumluluktan uzaklaşmasından da yararlanarak- ucuz kahraman olmaya bayılır.
Ulusal azınlıklara yıllar boyunca kalabalık halinde saldıranlar ve saldırabilecek olanlar, mesela...
Onlar, adı üzerinde, “az” oldukları için...
Rumlara, Ermenilere, Kürtlere, Alevilere Türklük ve Sünnilik sloganlarıyla cümbür cemaat, risksiz, hatta devlet korumasında taarruzlar gerçekleştirebilir.
Kahramanmaraş’ta veya Sivas’ta insanları yakabilir, kesebilir, örneğin.
Ya da ne bileyim, Eskişehir’de polisten kaçmaya çalışan Ali İsmail’e hep birlikte tekme tokat girişebilir.
Eşcinsellerin veya toplumun yaygın değerlerini kabul etmeyen bir başka azınlığın üstüne “çoğunluk” olarak büyük bir hırsla çullanabilir.
Kolay bir zafer kazanıp salyalarını akıtarak bir süre bununla övünebilir.
* * *
İrlandalı turist Aksaray esnafını döverken neden herkes zevk alıyor, çok tuhaf!
İzleyenlerin çoğu hayatında hiçbir zaman İrlandalı turist gibi tutum almadı ki...
Oysa o sürü halinde davranan Aksaray esnafı gibi davrandığı birçok durum oldu.
En azından susarak...
Yanı başında (veya aynı memleketin bir başka ucunda) yapılan haksızlığa ve zulme karşı çıkmayarak...
İnsanlar katledilir, devlet güçlerince taranır, yerlerinden yurtlarından sürülür, hapislere atılırken başını öteki yana çevirerek...
Niye kahramanlaştırıyorlar ki “yabancı boksör”ü?
Yok söyleşiler, yok birlikte fotoğraf çektirmeler, yok “turistik özürler”, yok tekrar Türkiye’ye davetler falan...
Bunun yerine kendi aralarında organize olup İrlandalıyı öyle 15-20 kişi değil, 150-200 kişi bir köşede kıstırmaları daha mantıklı değil mi?
Hazır adam daha Türkiye’yi terk etmemişken?
Ha?..
Galiba zor.
Çünkü 150-200 değil, 1500-2000 kişi de saldırsan İrlandalı ilk 5-10 kişiyi indirebilir.
Ama basınçlı su veya biber gazı sıksanız, TOMA’yla ya da tankla saldırsanız, keskin nişancılarla avlasanız, olmadı sonradan “bir yanlışlık oldu” deyip dosyayı kapatmak üzere askerî uçaklarla bombalasanız?..
Haydi, biraz cesaret, kişiliksiz, kalleş, ödlek sürüsü!
* * *
O videoların “ikinci kahramanı” var ya, hani kenardan “bir dalmak” ve üzerinde pek sistemli çalışmadığı tarzda bir yumruk atmak için şansını deneyen?
Dövüş sanatlarından pek anladığı yok ama...
Ne umutlarla yaklaşıyor “düşman”ın yanına...
Ya “denk getirirse”?..
Yıllarca anlatacak kahve köşelerinde...
“Bir baktım, adam 2 metre; bir dudağı yerde bir dudağı gökte; mahvetmiş bizimkileri. Hemen atladım üzerine. Allah ne verdiyse bir çaktııııımmm!..”
I-ıh!..
Allah pek bir şey vermemiş, usta!
Yok öyle şansına “denk gelirse” falan diyerek kalabalığın arasından süzülüp atak yapmak!
Bak sen “Ya Allah bismillah!” falan diyene kadar eloğlu öyle bir denk getirdi kiiii...
Kaç dişin vardı, kaçı gitti, kaçı kaldı?
* * *
Bir de utanıp sıkılmadan televizyonlara çıkıyor (“öyle” meşhur olamadı, “böyle” olmayı deniyor):
“Diyorum ben, niye başım ağrıyor? ‘Meğersem’ dişim kırılmış. Tabii ben kendime geldiğim zaman ‘sersemlendim’ yani. Beklenmedik bir yumruk geldi...”
Beklenmedik mi?
“Adama da helal olsun yani! O kadar sopaya karşı dayandıysa... Sonra ben görüntüleri izledim. Adam makineli tüfek gibi. Yani karşı karşıya da gelsek helal olsun derim ben!”
Bakın siz şu “dişsiz kahraman”ın medyatik dillerine!
Her zaman bir şekilde üste çıkıyor, gündem olmaya çırpınıyor.
Alt tarafı plastik şişeler düştü diye kavgayı başlatan ve linç sürüsünü toplayan dükkân sahibi de bir başka martavalcı:
“İki arkadaşıyla geldi, içki istedi, ben İNANÇLARIM GEREĞİ İÇKİ SATMAM, kavga çıkardı” gibi yalanlarla gözümüzün içine bakarak gülümsüyor.
Haklısın, usta, haklısın; bilmez miyiz?
Zaten tecavüze uğrayanların da hep kendi rızaları vardır bu ülkede.
Vurularak öldürülenler de aslında intihar etmişlerdir.
Böyle kalleş, böyle yalancı, böyle korkaktır Avrupalı Hun Türklerinin bugünkü uzak akrabaları.
Onun için “Tarkan” ve “Malkoçoğlu” rolleri için yurt dışından aktör bulmamız gerekmiştir.
Kalanlar, bizim ilkokuldaki “Sümüklü Kemal” gibi, birer Bilal İnci’ye dönüşmüştür.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.07.2025
26.06.2025
22.06.2025
11.05.2025
10.05.2025
13.04.2025
29.03.2025
20.03.2025
6.03.2025
20.02.2025