Hakan AKSAY
Göğüslerinin ve bacaklarının önemli bölümünü açıkta bırakan giysileriyle her yana cinselliğin çekici enerjisini dağıtarak gizemli rüzgârlar gibi dikkatinize çarpıp sizi ürperten kadınlar geçiyor.
Yüzleri, özellikle gözleri bazen güzel...
Bazen de çok güzel.
Siz montunuzun ve kasketinizin altında, geldiğiniz diyarlardan en az 15 derece daha soğuk ve ara sıra yağmurlu havadan korunmaya çalışırken, bu kadınların iklimle ilgili hiçbir kaygılarının olmadığını sanıyorsunuz.
Belli ki daha birçok kaygıyı ustaca gizlemişler.
Geride tek bir şey kalmış:
Güzel ve cazip bir kadın olma isteği.
Bir kente istediğin kadar neon ışığı koy, yine de bu kadar aydınlatamazsın!
Her birini teker teker veya toptan selamlamak geliyor içimden:
Merhaba kızlar! Merhaba cümleten!..
* * *
"Merhaba Rusya."
Yıllar önce Rusya'yı birçok yönden anlatmaya çalıştığım bir kitap yazdım. Adı böyleydi.
Kitap çıktığında uzun süredir Rusya'da yaşadığımı bilen bazı tanıdıklar dalga geçmişti:
"Hakan Bey, sizin artık Rusya'ya elveda demeniz gerekirken hâlâ daha merhaba diyorsunuz!.."
Bu anı, birkaç günlüğüne geldiğim Moskova'nın sokaklarında gezerken az önce aklıma düştü.
Kime ve neye ne zaman merhaba, ne zaman elveda denmesi gerektiğini bilmek, önemli bir beceri olmalı.
Buraya son gelişlerimde nedense kente ve ülkeye ağız dolusu bir merhaba diyemiyorum.
Demeye çalışsam da içimden geçen duygular "elveda"yı çağrıştırıyor sanki.
Hep son gelişimmiş gibi...
Hep kapanan bir kapıyı zorluyormuşum gibi...
Hep burada bir yerim kalmamış gibi bir his var içimde.
Oysa ben büyük ölçüde buralıyım.
İstanbul'dan ve İzmir'den daha iyi bilirim Moskova'yı.
Ve Rusları Türklerden daha iyi tanırım.
En çok burada yaşadım çünkü.
Öğrencilik yıllarımın geçtiği Leningrad (Petersburg) kadar çok sevmesem de, en çok "buralıyım" ben.
* * *
Size garip mi geliyor bu?
Bir Türkün "Moskovalı" olması...
Garipsemeyin...
Biliyorum, Türkiye'de insanların en sık başvurduğu tanışma yöntemi hep aynı sorudan başlar:
"Nerelisin?"
Bunu her duyduğumda verilecek cevaba göre hemen ikinci bir fütursuz sorunun şarjöre sürüldüğünü hissederim:
"İçinden mi?"
İlla bir bölge, şehir, yöre, din, mezhep türünden aidiyetler gerekir Türkiye'de insanlara; ancak öyle yaklaşırlar (veya uzaklaşırlar):
"Ben de oradanım / eşim de oralı / bacanak oradan / askerliğim orada geçti / oraların portakalı gibi yoktur..."
* * *
Sahi, ben nereliyim?
Doğduğum yere çok uzağım artık... Anamın ve babamın doğum yerleri de pek bir şey söylemiyor bana... İlk gençlik yıllarımın kenti... Sonra üniversite dönemimin mekânı... Hayatta yarım yüzyılı devirdikten sonra seçtiğim kıyı... Ama Moskova...
Moskova hepsinden fazla. Tek başına 20 yıllık bir cüssesi var geçmişimde.
Ve şimdi Moskova'ya kısa süreli gelişlerimde, dudaklarımdaki "merhaba"nın önü, arkası, sağı, solu hep hüzün dolu...
"Elveda"ya benzer bir hüzün bu...
Belki yanılıyorumdur.
Belki "duygusallık"tandır. (Ben "duygusal" olmayan insan tanımıyorum gerçi...)
Kötümserliktir benimkisi belki.
Ama Rus uçağının düşürülmesinden sonra geçen beş ayda burada yaptığım hemen tüm görüşmelerden aynı sonuç çıkıyor:
"Durum kötü... Düzelme işareti yok... Her şey iki kişiye (VVP ve RTE) bağlı... Onlar başta olduğu ve böyle davrandığı sürece geçmişteki işbirliği düzeyine asla dönülmez... İlişkilerin eski haline gelmesi imkânsız değilse bile ON YILLAR alabilir..."
Bana bunları diyenler arasında Rusya'nın tanınmış veya tanınmamış pek çok etkili insanı var.
Gidiş, ilkin iki devletin, ardından da iki ülkenin ve elbette - kaçınılmaz olarak - iki halkın birbirinden uzaklaşması yönünde.
* * *
Birkaç saat önce iki görüşme arasındaki boşluktan yararlanarak sinemaya gittim ve bir Rus filmi izledim.
Bunu her gelişimde yapıyorum.
Bir de kendimi iyi hissettiğim bazı ortamlarda bulunmaya çalışıyorum.
Bunlardan biri, bizimkilerin pek bilmediği o "yeraltı restoranı."
Önceki akşam bir arkadaşımla oraya gittik.
Baktım, şef garsonlardan biri yine aynı teyze. Belki 15-20 yıldır orada.
Yanına gittim ve onu görmekten duyduğum mutluluğu dile getirdim.
Beni hatırladı mı bilmiyorum. Büyük ihtimalle hatırlamış gibi yaptı. Gülerek elimi sıktı.
Bense yakından bakınca onun ne kadar yaşlandığını görerek bir kez daha korktum.
Aslında duyduğum mutluluk hissi, onun hâlâ yaşıyor olmasındandı.
90'lı yılların başında bir arkadaşımla burada komünistlerin muhalefetine rağmen açılan ilk McDonalds'a sık sık gider, çıkışta da Puşkin Meydanı'nda kızlarla tanışırdık.
Yanımıza bir kadın gelir, bize çiçek satmaya çalışırdı.
Giderek o meydana daha seyrek uğrar olduk.
Ama çiçekçi kadın hep oradaydı.
2000'lerin başında saçları iyice ağarmıştı.
Sonra onu göremez oldum. Kaygılandım. Üzüldüm.
Puşkin Meydanı önemli bir rengini kaybetmişti benim için.
Her şeyin kaderinde bu var işte: Bir gün yok olmak...
* * *
Ben tam bu karanlık düşüncelerin altında iyice büzülmüşken, önümden kendi yelinde dalgalanarak her şeye meydan okuyan sarı saçlar süzülüyor.
Birbirinden güzel dört genç kız.
En uzağımda kalan benim çapkın olarak nitelemeye karar verdiğim bir gülücük yolluyor bana.
Ne umutsuzluk kalıyor bende, ne Türk-Rus krizi, ne de hayatın ölümlü olması...
Erkek ruhunun bir uçtan öteki uca sıçraması için çok fazla şey gerekmiyor.
Aklıma Rusya'nın en popüler rejisör ve aktörlerinden Nikita Mihalkov'la tanışmam geliyor.
Rusya, hasta Yeltsin ile komünist Zyuganov arasında geçen şaibeli 1996 başkanlık seçimi öncesinde "yeni bir lider çıkabilir mi?" sorusuyla çalkalanıyor.
Tam o sıralarda film stüdyosunda tanıştığım Mihalkov'a soruyorum:
"Medya, başkan adayları arasında sizin adınızı da öne çıkarıyor. Var mı böyle bir niyetiniz?"
Birkaç saniyelik artistik suskunluk sonrasında stüdyonun merkezine işaret ediyor. Orada bir sürü güzel kadın kendi arasında şakalaşıyor.
"Benim yerimde sen olsan, başkan olacağım diye dört yıl bu tutkudan vazgeçebilir misin?"
Hastalıklı erkekler (yani neredeyse tüm erkekler) açısından seks ve "iktidar" arasındaki bağlantıyla ilgili görüşümü paylaşacak kadar densiz değilim. Sadece "bu sahnede" sorunun benim, cevabın onun payına düştüğünü söylüyorum.
Bugün bir Rus gazeteci arkadaşımdan, Mihalkov'un yakında siyasete girebileceği ihtimalini duydum.
Güldüm sinsi sinsi.
Ee, yıllar acımasız tabii...
Birdenbire az önce önümden geçen dördüncü kızı hatırladım.
Bana fırlattığı bakış gerçekten de çapkın mıydı, yoksaaa?..
Çapkındı çapkındı canım; her şeyden kuşkulanmanın ne âlemi var şimdi!..
Yazarlar
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.08.2025
17.07.2025
26.06.2025
22.06.2025
11.05.2025
10.05.2025
13.04.2025
29.03.2025
20.03.2025
6.03.2025