Hakan AKSAY
Ne zamandır bu yazıyı yazmaya elim gitmedi. Durmadan erteledim. Çünkü son noktayla veda tamamlanacaktı...
Bu vedayı yazmaya elim gitmedi ne zamandır.
Durmadan erteledim.
20 gün geçti ben bu vedayı yazmaya başlayalı.
Bu yazının sonunda veda tamamlanacak.
Ve seninle yollarımızın ayrıldığını tam anlamıyla beynime kazımış olacağım.
Ben hep böyle vedalaşırım en çok sevdiklerimle.
Yazmadan sevemem, yazmadan ayrılamam, hayatımdan çıkaramam kimseyi.

* * *
Ben senden çok uzaktayken geldi ölüm haberin.
Öncesinde ve sonrasında da bir şeyler duydum sanırım ama aklımda en çok kalan o kısa “kara haber cümlesi” oldu.
Toplam iki kelimeydi:
Senin adın...
Ve dünyanın en etkili, en karşı konulmaz, en mahvedici kelimesi: “öldü”.
Birkaç saniye (veya birkaç dakika) süren sakinliğimin nedenini bilmiyorum gerçekten.
Sanırım soğukkanlılık değildi. Kadere boyun eğmek falan da değildi. Duyguların ve düşüncelerin felç olmasıydı belki; tepki verememekti.
Bana söylenen sonraki cümlelerden hangisi beni derin bir çığlıkla gerçek hayata döndürdü ve oturduğum yerde iki büklüm etti hatırlamıyorum.
Ama onca saniye (veya dakika) sonra galiba o korkunç kelime, tüm engelleri aşıp beynime ve yüreğime ulaşmıştı: Sen ölmüştün.
Bu, vedalaşmanın ilk aşamasıydı galiba.
* * *
Hemen toparlanıp yola çıkmam gerekiyordu.
Saatlerce süren yolculuktan sonra o masum uykunda yanına yaklaşıp seni öpmem, seninle vedalaşmam...
Ve gece bitmeden seni gömmem.
Yolculuğumun bitmez tükenmez saatleri boyunca seni düşündüm ve ağladım.
Taksi, uçak, metro, otobüs... Biliyor musun, yüzlerce insanın önünde saatlerce gözyaşı döktüm.
Sensiz ve o an sanki tümüyle kimsesiz kalmanın kederini hissederken, o yüzlerce insandan hiç olmazsa birinin acımı fark etmesini, soru sormasa bile ilgiyle bakmasını istedim.
Kimse görmedi.
Ara sıra onların ölümle kıyaslandığında ne kadar boş konuştuklarını ve davrandıklarını görüp sinirlenmeyi aklımdan geçirdim.
Vazgeçtim.
Biraz olsun toparlanabilmek için bazı arkadaşlarıma senin ölüm haberini verdim. Hepsinden taziye mesajları geldi. Ama hiçbiri yaramı hafifletemedi.
Kaleme kağıda dokunmadan seninle vedalaşacağım bu yazıyı yazmayı denedim o saatler boyunca.
Sayfalar dolusu düşündüm.
Ama sonradan tek bir satır yazamadım.
* * *
Saatler sonra sana ulaştığımda ilk fark ettiğim, yüz ifadenin her zamanki uyku halin gibi rahat olmasıydı.
Uykunda ölmüştün ve hâlâ uyuyordun. (Bir arkadaşımın sözleriyle: “Sevdiklerimizin uyurken bizi bırakmaları, aslında en güzel terk ediştir.”)
Salonun sevdiğin yerlerinden birinde yatıyordun ve sanki huzurluydun.
Koltuğunda olsaydın yaklaşıp seni öpmem zor olmazdı.
Ama yerde olman belki de daha iyi oldu. Uzanıp seni öpmem için önünde diz çöküp eğilmem gerekti.
Sevgiyle, saygıyla diz çöktüm. Ve seni öptüm...
Bir veda da bu oldu.
* * *
Bir süre seni seyrettim. Daha şimdiden özleyerek...
Sonra arkadaşlarımın da yardımıyla kucakladım seni. Son yolculuğuna doğru...
Karanlıktı, soğuktu, yağmurluydu o gece.
Uygun bir yerde mezarını kazdık ve derin uykunda seninle son bir öpücükle vedalaştık.
Birkaç dakikada çamurlu toprağın altında kayboluverdin.
Kimseye söyleyemediğimi şimdi buraya yazayım: Oradan uzaklaşırken bir süreliğine aklımı yitirdim. Seni nasıl gömebildim! Nasıl bu karanlık ve soğukta bırakabildim! Hemen dönüp çıkarmalıydım seni oradan! Hem, ya ölmediysen! Ya ölmediysen!!!
Sonra aklım geri geldi. Oradan ayrıldım.
Vedalaşmayı arkadaşlarla Rus usulü bir içki ve uğurlama töreniyle sonlandırdık. Tıpkı Rusların ölülerinin ardından yaptığı gibi, seninle ilgili anıları paylaştık, gülüştük, ağlaştık.
Başka türlüsü de olamazdı. Sen benim Rus kızımdın. Türünün İngiliz olduğunu söyleyerek hava atma şimdi bana. Sonuçta Rusya’da doğup büyümüştün.
Olgunluk ve yaşlılığın ise Türkiye’de geçmişti.
Ve 13 yaşında sessizce terk etmiştin hayatı.
Labrador için belki bizdeki karşılığıyla 90’lık bir nine olmuştun. Yani artık benden bile epeyce yaşlı, ama kızımdın hâlâ.
Gece bitmiş ama vedalaşmanın son aşaması bu yazıya kalmıştı.
* * *
Bilmiyorum ben sana nasıl bir baba olabildim... Mükemmele uzak olduğumu tahmin edebiliyorum gerçi.
Ama ben senden çok şey öğrendim. Pek çok şey. Ve ben daha iyi, daha gelişmiş biri olabilseydim çok daha fazla şey öğrenebilirdim senden. Ne var ki insandım işte. Üstelik çok fazla zaafı olan bir insan...
Senden öğrendiğim ve aynı zamanda yeterince öğrenemediğim şey sevgi idi. Hem de bir “garip sevgi”. Gerçek sevgi. Karşılıksız sevgi...
(Sahi kim karşılıksız sevebilir insanı? Köpeğinden başka?..
Annesi mi? Belki. Ama bazı durumlarda onun da sınırları olduğunu düşünüyorum.
Sevdiğimiz, aşık olduğumuz kişi? Pek sanmıyorum doğrusu.
Hepsinin yakın veya uzak dayanıklılık dereceleri var. Hemen hepsinde bir “karşılık” beklentisi var. Alış veriş diyemezsin elbette. Ama insan verdiğinin karşılığını beklemeye, alamazsa kırılmaya, bazen de kızmaya kodlanmış...
Köpeğiniz olduysa onun sevgisinin sınırsız olduğu duygusunu tatmışsınızdır mutlaka. Hatta siz ne kadar kötü olursanız olun...)
Senin ölümünden kısa süre önce, internette dolaşan, Erkan Hoşsöyler’in çevirdiği ama yazarının belli olmadığı “Neden köpekler insanlardan daha az yaşar?” başlıklı bir yazıya (öyküye?) rastlamıştım. Özetleyeyim:
Bir veteriner 10 yaşındaki İrlanda kurdu cinsi köpeğin uyutulması gerektiğini, yalnızca yetişkinlerin değil 6 yaşındaki çocuğun da çok sakin karşıladığını anlatıyordu. Veda töreninin ardından aile arasındaki sohbette “köpeklerin neden insanlardan kısa yaşadığı” sorusuna çocuğun aniden verdiği cevabı şöyle aktarıyordu:
“İnsanlar iyi olmayı, doğru bir hayat yaşamayı ve herkesi sevmeyi öğrenmek için doğar ve yaşarlar, değil mi? Köpekler zaten bunları bildikleri ve uyguladıkları için bizim kadar uzun kalmalarına gerek yoktur ki!”
Veteriner çocuğun sözlerinden etkilenerek çıkardığı dersleri aktarırken köpeklerin bize neler öğrettiklerini sıralıyordu:
- Sevdiklerin eve geldiğinde mutlaka koş ve karşıla.
- Hiçbir eğlence ve mutluluk fırsatını kaçırma; her fırsatta koş, zıpla, oyna.
- İlgiden sıkılma ve insanların sana dokunmasına izin ver.
- Küçücük yürüyüşlerin bile keyfini çıkar, mutlu olduğunda tüm vücudunla dans et.
- Sadakatli ol.
- Asla olmadığın birisi gibi hareket etme.
- Eğer istediğin şey derinde gömülü ise onu bulana kadar pes etme ve kaz.
- Eğer birisi üzgünse sessizce yanına otur ve kibarca destek ol.
Bu öyküyü okuyunca senin iyice yaşlandığını, bir gün ölebileceğini düşünüp hüzünlenmiştim. Ama o “bir gün”ün bu kadar yakın olduğunu aklıma getirememiştim.
* * *
Zaman çok hızlı geçiyor.
Mezarının çevresinde ve özellikle de seninle gezdiğimiz tepede otlar iyice yeşillendi ve yeni çiçekler açtı, biliyor musun? Sen olsan onların her birinin kokusuyla tanışmak için benim anlayamayacağım ne uzun molalar verirdin kim bilir yürüyüşümüze...
Bunu söylemeye çok utanıyorum ama 20 gün içinde biraz alışmaya başladım sensizliğe.
Senin ölümünü ilk fark eden ve uzun süre son uykudaki bedenine yaslanarak seninle vedalaşan kardeşin Havuç bile alıştı sanırım sensizliğe.

Yazı uzadı biliyorum ama bitirmek de istemiyorum. Çünkü yazı bittiğinde seninle son vedamızı tamamlamış olacağız.
Ama neylersin, hayat ancak merhabalarla ve vedalarla ilerleyebiliyor.
Belisa, benim güzel kızım! İyi ki vardın! Her şey için çok teşekkürler, benim koca kulaklım!
Ölüm gününü anlattığım bu yazımın sonuna 6 yıl önce yine bu köşede doğum gününde sana yazdığım bir mektubu eklemeye karar verdim.
Belki böyle vedalaşmak daha iyi olacak.
Aslında bir türlü ustaca beceremiyorum bu yazıyı bitirmeyi.
Çünkü sevdiklerimin ölümüne hazırlanmakta hiç ustalaşamadım.
Kendi ölümüme hazırlanmayı başardığım kadar...
EK: 6 yıl önceki yazı: Doğum günün kutlu olsun, kızım benim!..
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları








































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.08.2025
17.07.2025
26.06.2025
22.06.2025
11.05.2025
10.05.2025
13.04.2025
29.03.2025
20.03.2025
6.03.2025