Hakan AKSAY
Sevgili Cüneyt Arkın,
Çocukluğumda size hayrandım. Filmlerinizi kaçırmazdım. Her filminizi defalarca izlerdim.
Birçok sahnede söylediklerinizi ezberler, tekrarlardım. Daha komik olanı, aynı şeyi hareketlerinizle ilgili olarak da yapmaya çalışırdım. Kolay değildi tabii. Ne sizin gibi düz duvara tırmanmam mümkündü, ne havada taklalar atmam, ne de onlarca, hatta yüzlerce düşmanı tek başıma pataklamam. Ama olsun! Yine de kendi dünyamda ufak bir Cüneyt Arkın'dım.
Çocukluk yerini ergenliğe bırakmıştı. Cüneyt Arkın hayranlığımda hiçbir değişme olmamıştı.
Sırada gençlik yılları ve siyasi kavgalar vardı. İlgi alanlarım değişmişti. Mücadele arkadaşlarımla açıkça pek paylaşamasam da siz benim için aynı kahraman ve idealdiniz.
Gençlik yavaş yavaş yerini orta yaşa bıraktı. Şimdi de artık beni "orta yaş" kategorisine sokanlara gülümseyerek bakacak kadar ilerledi yaşım. Bazı yakın dostlarım bunca yıldan ve deneyimden sonra hâlâ Cüneyt Arkın'a bu kadar ilgi göstermemden, çocukluk dönemimdeki filmleri fırsat buldukça izlememden ve büyük keyif almamdan dolayı benimle alay ediyorlar. Ama bende değişen bir şey yok bu açıdan, değişmesi de gerekmiyor bence.
Şimdi size bu mektubu yazdığım için de benimle dalga geçenler olacak. Varsın olsun…
Cüneyt Arkın olmazsa geçmişimiz yarım kalır
Bunca yıl içinde sizi elimden geldiği kadar izlemeye çalıştım. Tabii yurtdışında yaşadığım 28 yıl boyunca (bunun 25 yılı Rusya'da geçti) kaçırdığım pek çok şey oldu mutlaka. Ama o zamanlar bile elime geçen gazetelerdeki sizinle ilgili haberleri büyük dikkatle izlerdim.
Bu arada elbette sizinle her konuda aynı fikirde değildim ve bazen söyleşilerinizde, son dönemde de sosyal medyada savunduğunuz görüşler arasında benimsemediğim çok şey vardı ve var. Ama ne fark eder! Siz benim için hâlâ o eski Cüneyt Arkın'sınız ve sizi seviyorum.
Biliyor musunuz, bir seferinde sizin öldüğünüz haberini okumuştum. Elbette uydurma bir haber ve özensiz bir gazetecilikti. Ama internetten araştırma yapıp da sizin yaşadığınızı öğrenene kadar geçen sürede soğuk terler dökmüştüm. Cüneyt Arkın'sız olmazdı; çocukluğumuzun ve gençliğimizin kıymetli bir parçası eksilirdi, biz de yarım kalırdık.
Rus Önder Somer'i nasıl perişan etmiştiniz!
Hayat beni Moskova'ya ve Leningrad'a sürüklediğinde sizin Ruslarla savaşları konu alan filmlerinizi daha bir dikkatle ve neşeyle izler oldum.
Mesela, 1969 yapımı Osmanlı Kartalı filminde Rus Binbaşı Boris'i (Önder Somer) nasıl perişan ettiğinizi hatırlıyor musunuz?
Orada siz hem Kafkas lider Hacı Murat'ın (Kadir Savun) kumandanlarından İslam Bey'diniz hem de ikizi Deli Ahmet (ve "ana diliniz gibi konuştuğunuz" Rusça ile arasına sızdığınız Çarlık Rusyası elitinde hem Prens İvan idiniz, hem de Papaz Anton).
Ruslara "Türkün gücünü, aklını, cesaretini" gösteriyor, harikalar yaratıyordunuz yine. Ve kalleş Önder Somer'i (yani Rus Boris'i, rahmetli Önder Somer beni affetsin!) önce defalarca rezil ediyor, sonra da öldürüyordunuz.
Elbette ben ne Türk şovenistiyim, ne de başka ulusların düşmanı! Türk, Rus, Amerikalı, Alman, Çinli… Benim için bu tür ayrımlar fark etmiyor. Her ulusun kahramanlarına ve iyi insanlarına hayran oluyorum. Ve her ulustan alçaklara yönelik olarak da nefret hissediyorum.
Ama tarihi kendine özgü yorumuyla aktaran Yeşilçam filmlerini ilgiyle izlemeye devam ediyorum. Özellikle de baş rolünde "benim aktörüm" Cüneyt Arkın varsa…
Rus, Türk ve Amerikan polisleri…
Geçenlerde meslektaşım Nevşin Mengü Rusya'da polisin sert müdahalesine aynı sertlikte karşılık veren bir genci şakayla karışık size benzetmiş, "Cüneyt Arkın gibi Rus aktivist" demiş. Siz de sonunda gülücük olsa da şöyle bir paylaşımla cevap vermişsiniz: "Fakat Cüneyt Arkın kendi polisine, askerine saldırmaz."
Ben T24'teki bir önceki yazımda muhalif lider Navalniy ve onun Başkan Putin'le mücadelesini yazmıştım. Daha da yazacağım elbette; konu uzun. Ama şu kadarını söyleyeyim:
Aynı gösterilerde bir kadın, polisin bir tekmesiyle hastanelik oldu. Bir çocuk tartaklandı. Pek çok kişi dayak yedi. Göstericilerin amaçları şuydu veya buydu, ne olursa olsun; silahsız insanlardı ve iktidarı eleştirme hakkını kullanmaya çalışıyorlardı. Bir günde binlercesi göz altına alınıverdi. Liderlerine (Navalnıy) bayılan biri olmasam da, o insanların tartaklandığı görüntülere çok üzüldüm. İzleseydiniz siz de üzülürdünüz, eminim.
Bilmem sosyal medya hesaplarını siz mi yönetiyorsunuz, yoksa sizin adınıza başkaları mı… Ama galiba paylaşımlarda daha dikkatli olmak, hiç kimseyi (Türk olsun, başka ulustan olsun) incitmemeye özen göstermek gerekiyor bence.
Çünkü "kimse kendi devletinin polisine askerine saldırmasın" anlamına gelen bir çağrı yaparken (ki elbette saldırmasın, saldırsın demek mümkün mü?), o ülkelerin ortamını, devletin politikalarını ve güvenlik güçlerinin sıradan insanlarına karşı tavrını da eksik bırakmamanız gerekiyor sanırım (yani polis ve asker de, onların gerisinde duranlar da, insanlara saldırmasın, onların barışçıl gösterilerine karşı biraz saygılı ve hoşgörülü olsun, öyle değil mi?).
Devletlerin ve polislerin her zaman haklı olmadığını siz de biliyorsunuz. Örnek mi istiyorsunuz? 25 Mayıs 2020'de George Floyd adlı bir Amerikalı, kendi devletinin emrindeki bir polis tarafından keyfi bir biçimde sokak ortasında öldürüldü. Son sözleri kulaklarımızdan silinmedi: "Nefes alamıyorum!.."
Eminim Cüneyt Arkın orada olsaydı, o adamı polisin elinden alırdı! Haksız mıyım?
"Sence bir polis nedir?"
Sevgili Cüneyt Arkın,
İzninizle size eski bir filminizden bir sahne hatırlatarak mektubumu bitireyim:
1975'te çekilen Cemil adlı filmde Komiser Cemil, yani siz, eşiniz Ayfer (Ayfer Feray) ile konuşurken şunları söylüyordunuz:
- Sence bir polis nedir? Politikacıların, siyasetçilerin ya da iktidarın kendi emelleri için kullandığı bir sürü mü? Aylığı karşılığı özgürlük isteyeni kovalayan bir hükümet gücü mü? Yoksa emekçinin karşısında bir iktidar memuru mu? O, bir haksızlık karşısında halkın suçladığı ilk bahtsız insandır. Aslında o halkın umududur, halkın adalet anlayışıdır, halk onun kişiliğinde tüm devleti görür. Bir ülkede polis çirkin, kötü oldu mu, o ülkede hiçbir şey güzel olamaz. Bir ülkede halk polise güvenmedi mi reisicumhuruna bile güvenmez. Dünyanın her yerinde bu böyledir.
(Filmin 42.-43. dakikalarına bir göz atın, dilerseniz: https://www.youtube.com/watch?v=xZmVVzXsnLg)
Evet, sevgili Cüneyt Arkın. Çok güzel söylemiştiniz. Bugün de geçerli bu sözler.
Size sağlıkla ve huzurla, nice uzun yıllar diliyorum.
Sevgi ve saygıyla…
Hayranınız Hakan Aksay
Yazarlar
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları

































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.08.2025
17.07.2025
26.06.2025
22.06.2025
11.05.2025
10.05.2025
13.04.2025
29.03.2025
20.03.2025
6.03.2025