Halil BERKTAY
[18-19 Temmuz 2018] Apolloncu teori derken tabii öncelikle tarihsel materyalizmi; ilk başlarda Marx’ın ve Engels’in kendi kullandıkları ifadeyle “tarihin materyalist yorumu”nu kastediyorum. Buna göre, insanların en önemli faaliyeti maddî hayatın üretimi ve yeniden üretimi. Özetle, üretim ve üreme. Daha da özetle, ekonomi. Klasik 19. yüzyıl formülasyonuyla, herhangi bir çağda, herhangi bir toplumun çok çeşitli kurumlar ve pratikler karmaşası, kabaca iki büyük kategoriye ayrılabilir: ekonomik temel ve üstyapılar. Bu ikisi birbiriyle üç aşağı beş yukarı uyumlu olmak zorunda. Teknoloji ve üretim süreçlerinin nasıl örgütlendiği, söz konusu toplumun bütün diğer faaliyetlerine; o toplumda neyin mümkün olabileceği ve olamayacağına, insanların neler düşünebileceği ve düşünemeyeceğine de belirli kısıtlar getiriyor. Devlet yapısı, hukuk, kültür, ideoloji, ahlâk, inançlar vb bu anlamda ekonomiye göre ikincil ve ekonomiden türevsel: bir binanın temelleri üzerinde üst katlarının yükselmesi gibi, üretim tarzının üzerinde yükselen üstyapıları oluşturuyorlar.
Be teorinin kendi zamanında nasıl bir analitik değer ve yorum zenginliği anlamına geldiğini küçümsememek gerek. İnsanlık tarihinde bazı noktalarda, bazı yeni fikir ve buluşlar ilk defa şu veya bu paradigma çerçevesinde çıkageliyor. O teorik şemsiye ile barındırdığı çeşitli kavrayış fragmanları illâ aynı şey olmayabilir. Bazen şemsiye gidiyor; tek tek parçacıkları (telleri, bezi, ahşabı) kalıyor. Marksizme de biraz böyle oldu. Bütünsel iddiası ve gelecek projesi (işçi sınıfı devrimi ve sosyalizm tasavvuru) gitti; geriye çeşitli alanlardaki katkıları kaldı. Bunlar da, ironiktir, bir zamanlar “burjuva bilimi” diye burun kıvırdığı Tarih, Sosyoloji, Siyaset Bilimi ve benzeri disiplinlere absorbe edildi; evrensel birikimin bir parçası haline geldi.
Marksizmin siyasî projesinin çöküşü bu transferi kolaylaştırıcı bir rol oynadı. Marksizm uzun süre kendi bölünmezliğinde israr etti. Felsefesi (diyalektik materyalizm), tarih teorisi (tarihsel materyalizm), ekonomi teorisi (emek-değer ve artı-değer teorisi ve bundan kapitalizmin kaçınılmaz çöküşü hakkında türetilen bütün öngörüler), devrim teorisi ve sosyalizm-komünizm teorisi -- hepsi bir bütündü ve orasından burasından tek taş oynatılamaz, ayrıştırılamazdı. Eski Yunan ve Roma’da köle isyanlarının, o toplumlara endemik olduğunu düşünüyorduysanız (ki bunu illâ “temel çelişki”nin bir ifade ve tezahürü diye ifade etmeniz de gerekmezdi)... demek ki diyalektik materyalizmi de, tarihsel materyalizmi de genel olarak doğru buluyordunuz... ve öyleyse tutarlılık adına Komünist Partisine katılım proletarya ihtilâli için çalışmak zorundaydınız. Bu monolitik yaklaşımın, Marksizmin bazı unsurlarını kendi alanlarında değerli ve yararlı bulan bilim insanları için “elini verirsen kolunu kaptırırsın” gibi korkutucu ve dolayısıyla eklektik ödünç almaları zorlaştıran bir yanı vardı. Gerçi Soğuk Savaşın en kötü yıllarından 1960’lar ve 70’lere, giderek zayıflamıştı bu umacının gücü. Tabii zihinsel duvarın nihaî yıkılışı, Sovyetlerin çekmesi ve Leninizmi de birlikte götürmesiyle oldu. Torbanın parçalanması ve yağmalanmasına hiçbir engel kalmadı.
Bugün tarihçilikteki eski kamplaşma kalmadı; Marksist ve Marksist olmayan tarihçilik diye çok net, çok kesin bir ayırım yok artık. Madalyonun bir yüzünde, çok az dogmatik kaldı, ya yukarıda klasik 19. yüzyıl formülasyonu dediğim versiyonda, ve/ya belirli “dönem yorumları”nın sivriliklerinde (örneğin tarihin her zaman ve her yerde devrimlerle ilerlediğinde, Roma’nın köle ve Ortaçağ feodalizminin de köylü ayaklanmalarıyla yıkıldığında, Fransız Devrimini burjuvazinin yaptığında, Jakoben radikalizminin doğru ve haklı olduğunda vb) mot-à-mot israr eden. Onlar da tarihçiliğin öncü kenarında yer almıyor; İngiliz Marksist tarihçileri grubunun (E. J. Hobsbawm, Christopher Hill, Rodney Hilton, John Saville, Victor Kiernan ve diğerlerinin) benzeri bir bayraktarlık asla olmayacak. Madalyonun diğer yüzünde, 19. yüzyılda ilk defa Marksizmin gümdeme getirdiği bir yığın kavram ve yaklaşım, bugün artık (kuşkusuz hayli yumuşatılmış ve rafine edilmiş biçimleriyle) bütün tarihçilerin zihinsel avadanlığının bir parçası. Materyalizm, daha doğrusu tarihsel realizm, örneğin, bire bir deterministik olmayan bir “olabilirliğin sınırları” (the limits of the possible) şeklinde. Ya da sosyal sınıflar (gene tek ve mutlak belirleyici gibi görmemek, ya da her olgunun mutlaka bir “sınıf karakteri” olduğunda diretmemek koşuluyla). Ya da ideoloji ile gerçeklik arasındaki karmaşık ilişki (ideolojiyi vülgarize edip hâkim sınıfların kasıtlı yalanlarına indirgememek kaydıyla). Bu ve benzeri ihtiyat paylarıyla, bugün Marksizmden bir şeyler almamış Tarih veya Sosyoloji veya Ekonomi (Keynes) düşünmek olanaksız.
Öyleyse Marksizmin ahlâk alanına bakışı neden problemli? (1) Doğrudan doğruya tarih teorisi planında, ahlâkı “her çağın kendi koşullarına göre” deyip fazla görelileştirdiği; buna karşılık insanlığın toplum halinde varolma çabasından kaynaklanan ahlâk arayışının sürekliliğini, deyim yerindeyse bir ihtiyacın mutlaklığını göremediği, önemsemediği (tersten söylersek, ahlâk çökerse ne olacağını pek umursamadığı) için. (2) Binlerce yıldır ahlâk sistemleri ve kurallarının esas taşıyıcısı olagelmiş dinlere (ve bir bütün olarak din alanına) “halkın afyonu” diye soğuk baktığı; Marx’ın kendi tarifinin ikinci yarısını, “kalpsiz bir dünyanın kalbidir” cümleciğini genellikle sildiği ve unuttuğu için. (3) Bu temellerden hareketle, her türlü ahlâk “vaazı”nı boş lâf ve ideolojik kandırmaca gibi gördüğü için.
(4) Siyaset sahnesinde, ne pahasına olursa olsun kazanılması gereken, uğrunda (ahlâk, gerçek ve doğruluk dahil) her şeyin feda edilebileceği, bireylerin özgürlüğü ve mutluluğundan çok daha önemli bir “büyük dâvâ”sı olduğu (yani Marksizmin politik realizmi, Machiavelli’nin “nihaî amaç uğruna her çare mübahtır” realizmine çok yakın ve yatkın olduğu) için.
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTBİRİNCİ PARTİ KARASIZLAR... 17.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATOPLUMSAL BARIŞIN HUKUKSAL TEMELLERİ; DEMOKRATİK TOPLUMUN İNŞASI... 17.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTCMB'den gelen itiraf 17.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan, DEM Parti, dağda kart kurttan Kürde 17.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanErdoğan siyaseten hata mı yaptı? 17.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciKendi yaptığınla muhalefeti suçlama yeteneği 17.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBu kadar şirket kanunsuz iş yaparken ‘devlet’ neredeydi? 17.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanTotalitarizmin meşrulaştırılması Müslümanların adalet tasavvurunu zedeledi 17.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMuhsin Batur’un utanıp anlatamadığından gururlananlar... 17.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞHUKUKTAN UZAKLAŞAN NEYE TUTULUR? 17.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALAnton Çehov’un silahı gibi… 17.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRVerilerle toplumsal sıkışma: Kredi limiti artık yaşamı belirliyor, halk borçlanarak hayatta kalıyor 17.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları




































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024