Hasan Bülent KAHRAMAN
Türkiye'de muhafazakârlığın dinsellik (ve tersi) olarak anlaşılmasının başlıca nedeni dinselliği aşan bir muhafazakârlığın üretilmemesidir, toplumsallaştırılmamasıdır.
Bu çok şaşırtıcı durumun başlıca nedenine çarşamba günü değinmiştim. Muhafazakârlıkla Müslümanlık veya dinsellik birlikte, iç içe düşünülüyor. Müslümanlığı aşan, dinselliğin ötesine geçen bir muhafazakârlık anlayışı"semantik" (dilin bir şeyleri "işaret" etmesi) olarak da söz konusu değil, çünkü Cumhuriyet döneminde, ondan daha vahimi, yakın dönemde İslam ve Müslümanlıkla ilgili herhangi bir siyasallaşma söz konusu edilemiyordu. Muhafazakârlık denilerek Müslümanlığa/İslam'a örtük bir göndermede bulunuluyordu.
Şerif Mardin, yaptığı değerlendirmede İslam'ı bir kimlik kurucu öğe olarak tanımlıyor. Bu açıdan ele alındığında, söz konusu İslam'ın bir dinsel aidiyettenötede (dinsellik zaten temel faktör) kültürel aidiyete yönelik olduğunu düşünmek gerek. Bu da bizi, öteden beri vurguladığım bir noktaya getiriyor. Türkiye'de İslam siyasal olmaktan önce kültüreldir ve kültürel Müslümanlıkdediğim olgu bu toplumda, derin kökleri ve yarattığı geniş hafıza ve birikim nedeniyle, Müslüman olmayanları dahi kapsayan bir mahiyet taşımaktadır. (İslam'ınsiyasallığı bizzat İslam'ın içinden türeyen bir olgudur.) Bu niteliğiyle de Müslümanlıkla ilişkilendirilmiş muhafazakârlık bütün kültürel alanı kaplamaktadır. Bu o kadar böyledir ki, şimdi laikçi kesimin de ne kadar Müslüman olduğunu göstermeye yönelik davranışları, tepkileri söz konusu ettiğim kültürel Müslümanlık olgusunun enini boyunu yani genişlik ve derinliğini ortaya koymaktadır.
Buna rağmen sorulacak soru şu: neden Müslümanlığı aşan, dinselliği yok saymayan ama onun ötesinde "seküler" diyeyim, bir muhafazakârlık üretilmedi de bu ikisi bu kadar iç içe geçti? Akıllara hangi soruların geleceğini kestirmek zor değil: birincisi, dinsellikle muhafazakârlık ilişkisi. Onun cevabını çarşamba günkü yazımdaBurke'u anarak verdim diyelim, o zaman da, bugün Cumhuriyetçi- Kemalist elitin muhafazakârlığından söz açılamaz mı denecektir. Doğrudur tepeden tırnağa, öyledir, ama "o" muhafazakârlık, bu ideolojinin teorisi içinde bu tür bir muhafazakârlık çok özgül bir yere sahiptir. Teoriye göre pozisyonel bir durumdur o ve işin daha da beter yanı muhafazakârlık murat edilmemişken ortaya çıkmaktadır. Yani gönüllü değil, zoraki, koşullu bir sonuca tekabül eder, bariz biçimde. Biz onun da dışında kalan bir muhafazakârlık arıyoruz.
Olmayan o! Olmamasının büyük nedeni, bana kalırsa, Cumhuriyetin ürettiği ilericilik kavramıdır ve o kavramın oluşumunda Batılılaşmanın, Batı değerlerinin oynadığı roldür. Örnek olarak Tanpınar seçilebilir. Tanpınar, daha önce yazdığım uzun bir makalede gösterdiğim gibi, Türkiye'de "Batılı muhafazakârlığın" çok ciddi bir temsilcisi olabilirdi ama o dahi kendisini öyle bir konuma yerleştirmiyor, bu defterlerinden ve mektuplarından, kendisini değerlendiriş biçiminden rahatlıkla anlaşılıyor. Daha da beteri, şimdi onu değerlendirenler, Tanpınar'ı bu niteliğinden ayırıp, koparıp, bambaşka yerlere fideleyerek "okuyorlar." Oysa Tanpınar bir muhafazakârlık örneği olarak biçimlendirilebilirdi ve bu kısmen, bütün "yenilikçiliğine" rağmen üstadı Yahya Kemal için de geçerliydi ki, adını bilen dahi kalmadı.
O zaman şöyle bir spekülasyon yapabilirim: Türkiye'de çok uzun tarihi boyunca hâkim olan ve Şerif Mardin'in söylediği üzere Cumhuriyet döneminde de kurumsal (ve zihinsel) sürekliliği devam eden İslam/ Müslümanlık muhafazakârlığın çıkış noktasıdır ve bu kültürel/ kimliksel bir tepkidir. Yani insanlar evvela kimlik arayışı içindedir ve onunla ilişkisi oranında kendilerini önce Müslüman diye adlandırır. Bu kültürel muhafazakârlıktır, İslam'la yoğrulmuşturve sanılanın tersine politik değildir.
Buna karşılık Yahya Kemal de Tanpınar da ne muhafazakârlığı kabul etmiş ne de onun tanımını getirmiştir. TürkiyeTanzimat'tan bile daha erken bir tarihte başladığı sürekli dönüşüm ve Batılılaşma hareketi içinde kendisini daima muhafazakârlık ötesi bir pozisyona yerleştirdiği oranda tarihselleştirdiği yani modern olduğu oranda kendi gözünde de önemsemiştir. Dinse daima bir siyah-beyaz keskinliğinde ele alınmıştır. Yahya Kemal'den başka bir mana türetilebilirdi, o da bu nedenlerle eksik bırakılmıştır.
Türkiye her zaman söylediğim gibi daima kültürel olandan gitmiştir politik olana.
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları




































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.08.2025
18.08.2025
17.07.2025
20.06.2025
13.05.2025
5.05.2025
6.03.2025
26.02.2025
13.02.2025
6.01.2025